Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Bir hayat diliyorum, mümkün müdür bu?

... 

Ve şimdi bir hayat diliyorum ikimize... 

Seninkinden çok uzakta bir şehirde hatta dünyanın öte ucunda bir ülkede olmalı benim yeni hayatım. Sana armağan ettiğim yeni hayat ise ne kadar uzaksa bir o kadar da içimde olmalı benim. 

Aynı saniyede aynı adımları atmalıyız; aynı yönlere doğru. 

Aynı saniyede aynı kokuyu içimize çekmeliyiz; aynı rahiyadan. 

Aynı saniyede aynı yıldıza bakmalıyız; aynı pencereden. 

Tek vücuda ait olmalı yaşanan her an. Ama bir o kadar da bağımsız birbirinden. Aynı anda, aynı yere varsak dahi birbirimizi görmemeliyiz. Başkalarının görmeyeceği bir perde olmalı seninle benim aramda, ancak diğerlerini görmemizi engellemeyen... Öyle bir perde olmalı ki bu; senin gözünde beni, benim gözümdeyse seni yok edebilmeli. Geçmişte yaşananlara ve gelecekte yaşanacak umut dolu günlere hiç bir zararı olmadan... 

2 kişilik yaşamalıyız hayatlarımızı. Sanki sen benden hiç gitmemiş, ben senden hiç vazgeçmemişim gibi. Rakı sofranda bir kadeh de benim için hazır bulunmalı, yazdığım her satırda senin sesin olmalı!!! Sanki hiç biraraya gelmemiş, birbirini arayan bir kilit ve onun kayıp anahtarı gibi beklemeliyiz, sen bir sandık üzerinde büyük bir özlemle; bense döşeme tahtalarının arasında yitik bir şekilde. Sen bambaşka bir alemde, bense senden en uzak köşede. 

Gözlerinden silinsem de bir an olsun unutmamalısın beni, yaşanan her anı hafızandan çıkararak. Birbirimizi çok iyi tanımalıyız, daha önce hiç tanışmamış olmamıza rağmen. Tüm sıcaklığımla gülümserken sana, aynı zamanda bir yabancı "Merhaba!"sıyla. 

Baktığın her yüzde beni görmeli, içine çektiğin her kokuda beni anmalı, duyduğun her kahkahada ise benim sesim kulağında çınlamalı. Kollarına aldığın her ten benim sıcaklığımda, her öpüş benimki gibi olmalı. Aynı zamanda; benim yüzümü hiç görmemiş, kokumu hiç almamış, sesimi hiç duymamış, tenime hiç dokunmamış ve öpüşümle hiç tanışmamış olmalısın. 

Bir bakışımdan anlamalısın, bir adım sonraki hareketimi. Ne şekilde bakarsam bakayım ne yapacağımı kestiremeden. 

Sen bana bir yabancı, ben sana bir yabancı. Tıpkı kendimize olduğumuz gibi yabancılaşmalıyız. Beni gördüğün anda donakalmalısın, zaman durmalı. Ben bir sandalye çekip masana oturduğum vakit; niye yanına geldiğimi bilememelisin. Oysa; sadece birkaç saniye sonra masadaki herkesi terk edip, şaşkın bakışlar arasında yok olmalıyız elele. 

Ne özlem tatmalı bu iki yeni hayat, ne hasret, ne acı, ne de pişmanlık! 

Vuslatı olmayan bir hasret olmalı bizimkisi. 

Ayrı ayrı olamayacağımızı bilsek de hiç bir zaman biraraya gelmemeli. Ben sensiz, sen bensiz yaşayamasak da hayatta kalmalıyız. 

Cenaze töreni yapılmalı ikimiz için, ayrı camilerde. O anda ben hem kendi cenazemde, hem de seninkinde ön saflarda yer almalıyım; elbette sen de aynı şekilde. 

Tek bir ruh olup yaşamalı, iki farklı beden olarak ölmeli ama aynı zamanda da hayatta kalmalıyız; canlı birer cenaze olarak bu hayat maratonunda. 

... 

Ve şimdi bir hayat diliyorum ikimize... 

Farklı ama aynı, uzak ama yakın, vazgeçmiş ama terk edememiş, gitmiş ama ayrılamamış, bambaşka şekillerde ama tek yumurta ikizleri... Ben sana seslendiğim an çok uzaklardan, cevap vermelisin bana yanı başımdan. 

... 

Ve şimdi bambaşka bir hayat diliyorum ikimize... 

Ben sana bir elkızı, sen bana bir eloğlu. Geçmişimiz yaşanmışlıklarla dolu. 

Birbirinden çok uzaklarda ama iç içe. İkisi de yepyeni, birbirinden ayrı alemlerde. 

Vuslatı olmayan hasretle, her daim el ele. 

Gitmemeli ötelere, kal dememeli gidenlere. 

Gitmeli bambaşka diyarlara, dudaklarda yoksun bir elvedayla. 

Gurur, onur, şeref, haysiyet, sadakat, aşk, özlem, tutku, kıskançlık, gelenek, toplum tabuları, dedikodu... ne varsa bu dünyaya ait ardında bırakıp dönüp bakmadan ayrılmalıyız seninle. Birbirimizsizken ne senin hayatın, diğerlerinin "hayat" kriterlerine uymalı ne de benimkisi bir saniyeliğine olsa bile. 

Yaşayan ölüler olarak anılmalıyız. Kalbimde yalnızca sen, kalbinde yalnızca ben; nikah cüzdanlarımızda ise benim adımın yanında seninkine, senin adının yanında benimkine hiç benzemeyen harfler. 

Bir adamın kolundayım, sana hiç benzemeyen. Sense sarılmışsın bir bele, bana ait olmayan. Oysa benim koluna girdiğim adam sen; seninse beline dolandığın kadın ben. 

... 

Ve şimdi bir hayat diliyorum ikimize... gece yarısı öğlen güneşiyle aydınlanan, nehirlerinden kana kana alevler içtiğimiz, karlı hawaların sıcağında terlediğimiz, meyhanesinde hayatı boyunca ağzına içki sürmemiş birer alkolik olarak oturduğumuz, gündüzleri oturup bir koltukta yıldızları seyrettiğimiz, çöl ortasında geçen gemilere el salladığımız... 

Ve şimdi işte böyle, anlattığım hayatı diliyorum ikimize... Mümkün müdür bu? 

Ve şimdi sensiz bir hayatı diliyorum kendime... nikah cüzdanımda senin adının yazılı olmadığı ama seninle evleneceğim; bahçesinde tüm genlerini evli olduğum adamdan almış ama bizim(!) kızımızın koştuğu bir eve sahip olacağım; iş dönüşü hiç gelmeyeceğin ama yalnız senin için donatılmış bir yemek masasında kim ne derse desin benim için yalnız sen olan bir adamı bekleyeceğim... Yalnız gözlerim kapalıyken değil üstelik, gözlerim açıkken bile karşımdakini sen olarak gördüğüm bir hayat diliyorum kendime... Canlı cesedimde atan ve sadece senin adını haykıran bir kalple... Mümkün müdür bu? 

Ve şimdi bensiz bir hayat diliyorum sana... mutluluk oyununu oynamaya devam ettiğin, hayata itiraz edemediğin, aşkı asla tadamayacağın, beni asla unutamadığın, benim gibi sevilmediğin, beni gibi kimseyi koruyup kollayıp sevemediğin, yüzenden yalancı bir gülüşün eksik olmadığı, hep içine akıttığın gözyaşlarını asla dışarı vuramayacağın, bana ulaşmaya cesaret edemeyeceğin... Yalnız ayıkken değil üstelik, içkili kafayla bile bu hayatı çekilmez olarak nitelendirdiğin bir hayat diliyorum sana... Canlı vücudunda taş kesmiş, mezar taşlarından daha soğuk bir kalple... Mümkün müdür bu? 

 
Toplam blog
: 7
: 486
Kayıt tarihi
: 04.04.11
 
 

*** ..