Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bir hayat

Bir hayat
 

"Kocam lise mezunu, ben üniversite" diye söze başladı kadın. Gözündeki morluğu saklamak için başını öne eğerek konuşuyordu. Yediği dayağın izi yalnızca gözündeki morartı değildi, ruhundaki izler daha belirgindi. "Bir çocuğumuz var" diyerek devam etti, "on yıllık evliliğimizde gün aşırı dayak, her gün kavga, ne yapacağımı bilemez haldeyim".
- Ayrılmayı düşünmüyor musun?
- Öldürür beni.
- Öyle kolay mı adam öldürmek?
- Birkaç kez ayrılmayı denedim, sen eve dönünceye kadar ya anneni, ya da babanı sakat ya da ölü görürsün. Bir telefon ettiğimde, niye olduğunu sormadan benim için adam öldürecek adamlar var diyor. Ölse de kurtulsam.
- Çalışmayı, bir işe girmeyi denesen.
- İstemiyor.
Genç kadın son yarım saat içindeki onuncu sigarasını yaktı. Sigarayı yer gibi tüketiyordu.
- Çok sigara içiyorsunuz.
- Evet.
- Çocuğunuz kaç yaşında?
- Altı
- Onun yanında da içiyor musunuz?
- Evet
- Yazık değil mi?
- Yazık , ne yapabilirim.
- Bırakabilirsiniz.
Sen ne diyorsun yahu der gibi baktı yüzüme.
- Anlaşmazlıklarınızın nedeni tahsil farkı mı?
- Kıskançlık
- Kim kimi kıskanıyor?
- İkimiz de birbirimizi kıskanıyoruz.
- Kocanızı seviyor musunuz?
- Hayır.
- Niye kıskanıyorsunuz?
- Kadınların ona ilgi göstermesine sinir oluyorum.
- Niçin?
- Bilmiyorum.
- O niçin kıskanıyor?
- Erkek değil mi, ufacık bir ilgi görsem, bana "orospuluk etme" deyip yapmadığını bırakmıyor.
- Ne zaman tanıştınız ve evlenmeye karar verdiniz?
- İlk aşkım.
- Ne güzel , her insan ilk aşkıyla evlenemiyor, neyini beğenmiştiniz?
- Bana sahip çıkmasını, benim için dövüşmesini.
- Nasıl yani
- O dönemler bana dönüp bakan biri olduğunda gider o adamı veya çocuğu eşek sudan gelinceye kadar döverdi, bu bana inanılmaz haz verirdi.
- Niçin ?
- Bilmem, gençlik işte, güven içinde olduğumu sanırdım.
- Siz üniversiteyi okurken o neredeydi?
- Aynı şehirdeydik.
- Üniversitedeki sosyal faaliyetlere onunla mı katılırdınız?
- Evet
- Bir eziklik duyar mıydı?
- Kesinlikle hayır.
- O dönemlerde de kavgalarınız olur muydu?
- Evet, o zaman da döverdi beni.
- Yani durum evlenmeden önce de aynıydı?
- Evet.
- Niçin evlendiniz sorusunun bir anlamı var mı?
Gülümsedi , başını öne eğdi, "salaklık bende değil mi" dedi yavaşça.
- Sanmam.
- Ne peki?
- Tutku, mazoşist bir aşk duygusu.
- Yani ben psikolojik olarak rahatsız mıyım?
- Ben öyle bir şey demedim, yalnızca dayağa rağmen evlenmeyi kabul etmenizin sebebini bulmaya çalışıyorum.
- Ne yapmalıyım?
- Ayrılmak en doğru çözüm.
- Yakınlarıma bir kötülük ederse….
- Sığınma evleri var, kaçın iziniz kaybettirin, polise başvurun.
- Siz onu tanımıyorsunuz o beni her yerde bulur.
- Bu kadar çaresizlik içinde yaşadığınız bir hayatı değiştirme cesaretinizi kaybetmişsiniz çözümlere yanaşmıyorsunuz, kendinize yardım etmediğiniz sürece kimse size yardım edemez.
- Çözüm bende yani.
- Kesinlikle.
- Ben bu hayata mahkumum öyle mi?
- O kadar çok çözüm şekli var ki, siz hiçbirine yanaşmıyorsunuz üniversiteyi boşuna okumuşsunuz.
- Doğru söylüyorsunuz.

Genç kadın yavaşça doğrularak, yerinden kalktı.

- Bana müsaade
- Niçin gidiyorsunuz, henüz konuşmaya başlamıştık.
- Sıkıldım.
Kapıya doğru yürüdü ve çıkıp gitti. Arkasından baka kaldım. Kimse göründüğü gibi değildi. Genç, modern giyimli okumuş yazmış bir kadın feodal yapılı bir kafaya sahip adamla evleniyor, işkence dolu bir hayata katlanıyor.çocuğunu nasıl büyütecek, o çocuk bu kadar sorunlu bir ana babadan ne kazanacak.?

Yaşanmış , yaşanan, yaşanması muhtemel hayatları yazmayı seviyorum. Olduğu gibi ve fazla yorum yapmadan. Bir ayna mı tutuyorum, yoksa fotokopi mi çekiyorum, buna okur karar versin diye düşünüyorum. Burada anlattığım çok kişiye ait bir öyküdür, bir kişinin öyküsü değildir.

Hayat bir hediyedir, bu hediyenin konduğu kutunun en derin noktalarını kurcalamadan yaşayanlara üzülüyorum. Bu genç kadın da öyle biri, kutunun bir karanlık noktasına tıkılıp kalmış, ve yaşadığı hayatı herkes gibi kendisi yapmış, o da bunu farkında. Onun isyanı kızgınlığı kendi çaresizliğine.

Töre denilen şey sadece doğuda, güneydoğuda değil İstanbul, Ankara gibi kent sanılan köylerde de var. Erkek egemen anlayışın, insan egemen anlayışa dönmesi sanırım birkaç yüz yıl alacak.

Kocasının ölümüyle kurtulacağını düşünen kaç kadın var acaba. Çaresiz, sindirilmiş, korkutulmuş.

Mutluluk öyküleri de var şüphesiz. Bu mutluluk öykülerinde kimler var, kimler tarafından yaşanıyor, onları da bilmek tanımak istiyor insanlar. Mutluluğu oluşturmak, sürdürmek en büyük beceridir. Bu beceriye sahip olanları topluma tanıtmak sırlarını öğrenmek gerekir. “Yaşanan Mutluluklar” kampanyası açıp, mütevazı, sessiz, ortalığa gürültü saçmadan kendi dünyalarında yaşayan o insanları tanımak ne güzel olurdu.

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..