Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '16

 
Kategori
Öykü
 

Bir hayat

Bir hayat
 

1952 yılında doğdum. Babamın öğretmen oluşu nedeniyle ilkokulu üç ayrı ilkokulda okudum. Ortaokul, lise ve üniversiteyi bitirdim. 40 yıldır kamu görevi yapıyorum. Şimdi bilmiyorum bu kadar yayın bir öğretmenin evine giriyor mudur?

Benim çocukluğumda bizim eve 3 dergi ve bir günlük gazete girerdi. Dergilerden birisi Hayat Dergisi idi. Yanlış hatırlamıyorsam Şevket Rado çıkarırdı. Kültür ve magazin dergisiydi. Bir diğer dergi Akbaba Dergisi’ydi. Yusuf Ziya Ortaç çıkarırdı. Ve Türkiye’nin bütün ünlü yazarlarını orada görürdünüz. Bir de Varlık Dergisi vardı. Daha çok yazı içerdiği için; kardeşler bazen onu okumak için birbirimizle kavga ederdik. Ben Varlık Dergisi’ndeki denemeler, hikayeler ve şiirleri dikkatle incelerdim. Sanıyorum en fazla Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirleri çıkardı. Benim ortaokullu gözümle bir adamın şair ya da yazar olabilmesi için Varlık Dergisi mihenk taşıydı. Ortaokulda değil de lisenin başlarında arkadaşımın yönettiği mahalli bir gazetenin sanat sayfasına birkaç şiir, küçük öyküler yazarken; benim de bütün hayalim bir gün Varlık Dergisi’nde bir şiirimin ya da bir öykümün yayınlanması idi. Gerçi babam çok rahatsız oluyordu. Derslere eğilmemi, gazetede şiir ya da öykü yazmamın yanlış olduğunu söylüyordu ve bana kızıyordu.

Bir gün babamı takip ettim evden çıktıktan sonra çarşıda benim yazı yazdığım gazetenin matbaasına uğradı ve bir gazete satın alarak gazetenin ismi görünecek şekilde yan cebine koydu. Sokaktaki itlerin çocuklarla atılan çöpleri kapmak için yaptıkları kavgayı yazdığım ‘’Çöplükteki İt’’ adlı hikayemden sonra ise babam bana çok daha fazla kızdı. Çocukların çöplüğü karıştırmalarının, itlerle yarışmalarının yerel yöneticileri ve genel yöneticileri rahatsız edeceğini söyledi. Ben de keşke böyle şeylerin olmamasını dilediğimi söyledim. Bir süre sonra babamın benden bahsederek arkadaşlarına  ‘’ Bizim çocuk bugün yine fena çatmış’’ dediğini duydum. Sonra ne oldu? Hiçbir başka uğraşa yer vermeyecek biçimde bütün hayatımı ve zamanımı dolduran zorlu bir fakülteyi ve kamu görevini kendime hayat haline getirdim. Bir baktım yaşım altmışı çoktan aşmış. Çocukluk hayalimi gerçekleştirebilir miyim? Acaba Varlık Dergisi’ne bir öykü göndersem? Yazar olduğumu, şair olduğumu bir tek ben biliyorum. Acaba başkaları da bilse mi? Büyük cesaretle gönderdim. Gönderdim; ama çocukluğumuzda neredeyse bakkalda satılacak kadar kolay ulaştığımız Varlık Dergisi bizden çok uzaklara gitmişti. Tek tük kitapevlerinde ancak satılıyordu.

2010’ların 1 Aralık ayında Varlık Dergisi’nde hikayem yayınlanmıştı. Artık kendimi; ama sadece kendi kendimi Türkiye’nin yazarları, şairleri arasında görüyordum. İçten içe gururlanıyordum ama bu gururumu davranış ve yürüyüşüme pek yansıtmıyordum. Ta ne zamana kadar? Kelebeğin Rüyası adında bir film gösterime girinceye kadar… Tam o sıralarda gösterime girdi film. Filmde iki tane amatör şair vardı. Ve bütün amaçları Varlık Dergisi’nde şiirlerinin yayınlanmasıydı. Ve Türkiye kaç on yıldan sonra bu filmle yeniden Varlık Dergisi’yle tanıştı. Ne oldu biliyor musunuz?  Türkiye’de oradan buradan en az 10 telefon aldım. Varlık Dergisi’ndeki hikayemden dolayı kutlama telefonu. Hiçbirine sormadım: ‘’Daha önce nerelerdeydiniz?’’

Erdoğan ÖZDEMİR 

 
Toplam blog
: 16
: 69
Kayıt tarihi
: 22.10.15
 
 

1952 Malatya doğumluyum. İlkokulu Malatya'nın Narmikan Köyü'nde, Orduzu'da ve Malatya Merkez Hida..