Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bir hüznün anatomisi

Çaresizdi. Ne yapacağını bilmiyordu. En sevdiği şeyleri bile yapmaktan keyif almaz olmuş, kendinden vazgeçmişti birden. Hissettiklerini körleştirmiş, geleceğine çizdiği sınırlardan bir hayat bulmaya çalışıyordu umutsuzca. 

Tükenmişti. Masumiyet kokan gülüşü kaybolmuş acı bir tebessüme dönüşmüştü bakışları. Yorgun sevdaları taşıyacak gücü yoktu henüz. 

Umutsuzdu. Hayata dair kurguları acı bir gerçeklik karşısında kaybolmuş yitik zamanların özleminde yara almıştı duyguları. 

Keyifsizdi. Solmuştu çiçekleri baharın serin güneşlerinde. Şarkılar güzelliğini kaybetmiş, yağmurun kokusu gitmiş, yudum yudum yaşadığı hayatın demi kaybolmuştu artık. 

Korkuyordu. Kendinden, duygularından, kalbinin sesinden, çevresinden, herkesten korkuyordu. Bir güvercinin ürkekliğinde yaşıyordu küçük yüreği. 

Yorgundu. Umutsuzdu. Tanıyamıyordu kendini. Kendine inanmak istemiyor duygularını parçalayıp bir bir gömmek istiyordu soğuk toprağa. Sahte gülücüklerle kandırıyordu kendini. 

Yalnızdı. Kimsesizliği yaşıyordu kentin kalabalıklarında. Kalın duvarlara anlatıyordu yalnızlığını. Duvarların sessizliğinde sesi kısılıyor çığlığına bir anlam arıyordu ıssız mekanlarda. 

Sürgündü. Gurbeti yaşıyordu yüreğinde. İçinde büyüyen özlem bir yudum sevgiyeydi. Toprağın yağmura, ay ışığının geceye, mevsimlerin aylara hasretiydi yaşadığı. 

Şaşkındı. Her şeyin birden anlamsızlaşmasıydı yaşadıkları. Bir imkansızlığa kurban sunmuştu kendisini. Bir fedaydı o başkalarının mutluluğuna. Bir kurban, bir kalkandı başkalarına… 

Hüzün doluydu gözleri. Ağlamaklı ve masumdu bakışları. Yüzünde, çaresizliğin izleri beliriyor, şansızlığına kızıyordu için için. 

Yanmış ve bir küle dönmüştü ruhu sanki. Bedeni bitkin, duyguları çaresiz ve yorgundu yüreği. İçine akıttığı gözyaşlarıyla ağlıyordu çaresizliğine. 

Biliyordu, gözyaşlarının her damlasında bir hayattı kaybettiği. Biliyordu, gözyaşlarının her damlasında kocaman umutlarıydı kaybettiği. Biliyordu ve kendini kandırıyordu yalancı zamanlarda. 

Susuyor, sadece bakıyordu. Susarak anlatıyordu çaresizliğini. Susarak konuşuyordu gözleri. Gözlerinde dünyanın bakışı, gözlerinde dünyanın anlamı saklıydı. 

Farkında değildi, görmek, anlamak istemese de gecikmiş bir sevdanın hüznünü yaşıyordu ömrü. 

Bir bedel ödemeden, mutluluğun imkansızlığını yaşamamıştı çünkü henüz yüreği. Gençliğin garip ideallerinde avutuyordu kendini sadece. Kutsal geleneklere sığınıyor çıkmazına bir yol bulmaya çalışıyordu kendince. 

Dokunsan ağlayacaktı. Korkularına prangalaşmış kurtaramıyordu kendini esaretinden. Yabancıydı kendine. Kendini tanıyamıyor, duygularına yenilmek istemiyordu. 

Boşlukta sallanan kuru bir yaprak gibi savruluyordu yaşadıklarında. Bir yabancıya dönüşmüştü her şeyi. Bir inkara sığınarak avutuyordu kendini yalnızca. 

Bu kentin her şeyine yabancı, bu diyarlara uzaktı artık her şeyi. Yürüdüğü yollar, kendini verdiği kitaplar bir aldatmadan ibaretti artık onun için. 

Fırtınalarda kayboluyordu bedeni şimdi. Gözleri, gözlerinde körleşiyor, bedeni varlığında hayat buluyordu. Beklemiyordu bunu. Bir başkasındaydı aradığı aynı şeyler. Biliyordu imkansızlığın ötesindeydi o. 

Sonsuzluğu bulacağı anlamlı bakışlardı aradığı. Narin ellerde kaybolacak bir avuç sevgiydi tüm arzusu. Vardı, bulmuştu ve şimdi yok sayıyordu yıllarca aradığını. 

Avutuyordu kendini. Kandırıyordu. İnanmak istemiyordu. Çareyi duygularını saklamakta bulmuştu. İnkar sığınılacak son bir limandı onun için. Avuttu kendini. İnkar etti yaşadıklarını. Mühür vurdu kalbine. Sarmaladı kendini onun yokluğuna. 

Çaresizdi. Tükenmişti. Umutsuzdu. Keyifsizdi. Korkuyordu. Yorgundu. Yalnızdı. Şaşkındı. Hüzün doluydu gözleri. Farkında değildi, gecikmiş bir sevdanın hüznünü yaşıyordu ömrü. 

 
Toplam blog
: 36
: 476
Kayıt tarihi
: 26.03.11
 
 

Üniversite mezunuyum. Yerel bir gazetede çalışıyorum...