Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir ilişki analizi

Bir ilişki analizi
 

Mükemmel insan olduğunu düşünüp hem mükemmel şeyler yaptığına inanan ve bunu her seferinde size duyuran insanlar sizin üzerinizde mükemmel bir baskı kuruyorlar. “Bak ben ne kadar da mükemmelim. Sen de mükemmel olmak, doğru olanı yapmak ve benim gibi olmak için uğraş vermelisin. Bugüne kadar bildiklerini tamamen unutmalısın ve yeni bir insan olmalısın. Hareketlerine, oturmana, kalkmana dikkat etmelisin. Hayatını sabah şöyle akşam böyle programlamalısın. Gününü ziyan etmemelisin”.......

Böyle insanlardan uzak durmalısın

Bir Batılı Erkek ile Doğulu kadın kavgası

Erkek ve kadın iki ayrı kültürün insanlarıdır. Kadın erkeğin ülkesinde kendine bir hayat kurma telaşındayken tanışırlar. Erkek kadına ana dilini öğretmeye başlar. Aylar boyu bir öğretmen-öğrenci ilişkisi neticesinde kadın bir sonraki aşamaya geçebilecek kadar dil öğrenmiştir. Derken erkek kadını evine davet eder. Kadın erkeğin evinde bir haftayı geçkin süre kalacaktır. Erkek kadına evin dağınık olduğunu ancak on gün sonra bir kadının gelip evi temizleyceğini söyler. Bu on gün boyunca kadından evi temizlememesini sadece kendi çalışmalarına konsantre olmasını, spor yapmasını, müzik dinlemesini, kitap okumasını ve dil çalışmasını ister.

Kadın erkeğin evden çıktığı ilk an eve bir göz gezdirir. Bu dağınıklıkta erkeğin nasıl yaşayabildiğini düşünür. Çevresine baktıkça dağınıklık ve pislik gözüne bakmaya başlar. Kadın sporu, ders çalışmayı, müzik dinlemeyi vs ne varsa bir kenara bırakır ve öncelikle evi bir güzel temizler. Eşyaları olması gerektiği gibi yerleştirir. Erkeğe sürpriz yapmaktır amacı. Akşam olur erkek eve döner. Çevresine bir bakınır ve şok geçirir. Derken sinirlenir ve kadın ile ciddi bir kavgaya tutuşur. Erkek ile kadının farklı kültürlerden gelmelerinin ortaya çıkardığı ilk çatışmada ilk büyük kriz yaşanır. Erkek kadına, alanına müdahele ettiği için ona söylenmeyen bir şeyi yaptığı için daha da ötesi kendisine ait olmayan bir mekana dokunduğu ve eşyaların yerini değiştirdiği için kızar. Kadın izah etmeye çalışır; fakat erkek anlamak istemez. Derken kadın erkeğe geldiği yerde çevresindeki insanların kadından beklentisini anlatır. Erkek kadını kırdığı için üzgündür. Derken konuşmaya başlarlar. Erkek kadının başka bir kültürden geldiği gerçeği ile yüzleşir ve kadına yaşam tarzını anlatmak için harekete geçer. Öncelikle eşyaları eski yerlerine yerleştirmeye başlar. Kadının kalbi biraz daha kırılır. Erkek oldukça katı ancak açıklayıcıdır. Neyi neden yaptığını hangi eşyanın neden seçtiği yerde durduğunu izah eder. Kendince kurduğu yaşam alanında başkasına rahatsızlık veren birçok alışkanlığının aslında kendi hayatını nasıl kolaylaştırdığını kadının görmesini ister.

Kadın bu ana kadar hala aldığı ilk darbenin etkisindedir. Fakat bir yandan da erkeğin açıklayıcı tavrı karşısında karşısındakinin yabancı bir kültürden geldiği gerçeğiyle yüzleşip onun yaşam alanına izinsiz müdahele ettiği için kendisini kötü hisseder.

Erkek bu aşamadan sonra öğretmenlik rolünden bir basamak daha yukarı çıkar. Bu Doğulu kadına Batılı olmak ne demek, Batılı gibi yaşamak ne demek bunu öğretmek de artık onun vazifelerinden biri haline gelir.

Erkek planlı ve programlı yaşamaktan bahseder. Attığı her adımı önceden tasarlayıp yola çıktığında kötü sürprizlere hazırlıklı olduğunu vurgular. Kadın ise önce yola çıkmayı tercih edenlerdendir. Bu sayede önüne çıkan fırsatları değerlendirebildiği fikrindedir. Çok planlı ve programlı olmanın fazla sağlamcılık olduğunu hayatın ona sunabileceği sürprizleri olduğunu ve bunlarla karşılaşmak istediğini söyler. Erkek şiddetle eleştirir kadını. Hayatın kendisine güzel sürprizler sunacağını düşündüğü için kadın erkeğe göre çok fazla hayalcidir. Kadın erkeğin bu düşüncesine itiraz eder ve hayalci değil iyimser olduğunu söyler. Kadına göre ise erkek oldukça kötümser ve karamsardır. Bu sefer de erkek itiraz eder ve sadece gerçekçi olduğunu söyler. İkinci büyük kriz de böylece başlar. Fakat bu kriz anı bu iki insanın ilişkilerini belirleyen en büyük etken olarak daima karşılarında durur.

Erkek ciddidir ve hayatın ciddiyet gerektirdiği fikrindedir. Kadın ise gülümsemenin ömrü uzattığını düşünmektedir. Erkek binlerce tatsız hadise yaşamıştır ve hayat ona tozpembe hayaller kurdurmadığı için hem Tanrı ile hem kendisi ile hem de çevresindekiler ile ciddi sorunları vardır. Kadın ise erkekten oldukça genç ancak yine de oldukça da tecrübeli ve gözü kara biridir. Mücadelecidir ve mücadele ettikçe kazananlardandır. Belki biraz da şanslıdır; ancak zorluklardan korkmadığı ve azimle çalışmaya devam ettiği için istediği her şeyi kazanan biridir. Erkek kadının bu gözü karalığını cahillikle yorar ve kadını aynı zamanda aptalca davranmakla suçlar. Ona göre kadın büyük hatalar yapmaktadır. Plansız programsız bir hayat yaşamaktadır. Beklenti ile yaşadığı için o beklentileri boşa çıktığı zaman ağlamak için erkeği arayacaktır. Kadın bu gözü karalığını cahillik ve aptallık olarak değerlendiren erkeğe karşı büyük bir kırgınlık ve kızgınlık içindedir. Nasıl olur da hayat ya kendisine olumlu şeyler sunmazsa diye cesurca davranamayacağının izahını yapmasını ister erkekten ve neden kendi istediği gibi yaşayamayacağının hesabını sorar. Olumsuz da olsa, zor da olsa aldığı kararları uygulamakta kararlıdır kadın.

Erkek bu aşamada baskının şiddetini arttırır. Ona göre kadın arabayla son sürat trafikte seyir halinde gibidir. Kadının duvara çarpacağından emindir ve kadını o çarpışma anından korumak için elinden gelen ne varsa yaptığını söyler. Kadın ise artık tahammül sınırının son aşamasında sesini ilk defa yükseltir ve gerekirse o çarpışma anına da hazır olduğunu ama illa ki kendi bildiği yoldan gideceğini erkeğin kabul etmesi gerektiğini söyler.

Kadın ve erkek arasında bu aşamadan sonra mücadele gittikçe şiddetini arttırır. Erkek kadın üzerinde baskı kurmakta ve kontrolü elinde tutmak istemektedir. Ses tonu daha otoriterdir. En büyük avantajı ise kadının yabancı olması ve erkeğin ana dilinde konuşma mecburiyetidir. Kadın erkeğin ana dilinde konuşurken hatalar yapmaktadır. Hata yaptıkça erkeğin eline kozlar vermektedir. Erkek ise kadın hata yaptıkça sesinin tonunu biraz daha yükseltmekte ve eline kağıt kalemi almakta kadına kendi ana dilini öğretmektedir.

Kadın ise işin öğrenmek kısmında heveslidir. Erkeğin katı disiplini altında iyi niyet yattığını düşünmektedir. Zor biri ama neticede benim için elinden geleni yapıyor demektedir. Fakat erkeğe bu anlamda teşekkür etme imkanına bir türlü sahip olamamaktadır. Erkeğe, o da kendi dilinden ve kültüründen bir şeyler öğretmek istemekte ve karşılıklı paylaşımlar ile erkekle olan öğretmen öğrenci ilişkisininin üzerinde yarattığı baskıyı ortadan kaldırmak istemektedir. Oysa erkek katı kuralcıdır. Kadının dilini öğrenmesi gerekmediğini söyler kadına. Kadının dili ona ne işi için ne gündelik hayatı için ne de araştırmaları için gerekmemektedir. Erkeğin dil öğrenme zamanları için seçtiği diller içerisinde ne yazık ki kadının dili yoktur. Kadın buna rağmen erkek ile çalıştığı anlarda ona kendi dili hakkında bir takım bilgilendirmeler yapma ihtiyacı hissetmektedir. Zira erkek onun diline fazlasıyla yabancıdır. Bu nedenle kadının konuşurken yaptığı hataların neden kaynaklandığını anlamamaktadır. Kadın izah etmek, hatanın kaynağının kendi dilini kullanmadaki alışkanlığı olduğunu söylemeye çalışsa da erkeğin kadından izah için dahi olsa bir şey öğrenmeye tahammülü yoktur.

Kadın bu çatışmalar ile aslında erkeği biraz daha yakından tanımaya başlamıştır. Erkeğin kadın için yaptığı dersler aslında kadın erkeğin dilini öğrensin diye değildir. Erkek öğretmen rolünde kendisini oldukça iyi hissetmektedir. Kadın ise hep öğrenen olmak zorundadır. Bu ilişki içerisinde kadına biçilen rol öğrenciliktir. Dolayısıyla kadın bir birey olarak değil öğrenme aşamasını tamamlayamamış, birey olamamış insan katagorisindedir erkeğin gözünde. Kendi kültürü içinde çevresindekilerin yadırgamadığı birçok hareketi, gülümsemesi, giyimi, süsü, alışkanlıkları, yiyip içtikleri de zamanla erkeğin eleştiri oklarına hedef olur.

Kadın bütün bunların fazla olduğunu düşünmekte; ancak erkeği sevmektedir. O nedenle tek düşüncesi erkeğe esasında kim olduğunu, konuştuğu dilin, sahip olduğu kültürün hiç de azımsanmayacak şeyler olduğunu, hayatta çok şeyler başarmış, her türlü zorluk ile yılmadan başa çıkabilmiş biri olduğunu erkeğe gösterme düşüncesindedir.

Kadın erkeğe karşı oldukça iyi niyetle yaklaşırken erkek kadına sürekli gel-gitler yaşatmaya başlar. Kadını acımasızca eleştirir ve hoşuna gitmeyen kararlar almasına şiddetle karşı çıkar. Kadın üzerinde o denli baskı hisseder ki erkeğin amacının iyi niyetten çıktığını farkeder.

Erkek o çok övündüğü Batı kültürünün gereği olarak kadına saygı duyması gerektiğini karşısında öncelikle bir birey olduğunu unutmaktadır. Kadın karşısında artık kontrolünü yitirmiş biri olduğunu yavaş yavaş görmeye başlar. Kadının gözünde onca zaman her şeyi bilen kişi olan Erkek aslında öyle çok şey de bilmemektedir. Erkek haddinden fazla sinirli bir yapıya sahiptir. Hataya tahammülü yoktur. Hatanın kaynağını görmekten acizdir. En önemlisi de asla sabırlı biri değildir. Öğretim metodlarından da hiç birine sahip değildir. Unutmaktan korktuğu için hergün onlarca sayfaya notlar almaktadır. Kendi hafızasına zerre kadar güveni yoktur. İşin aslı kendine güveni yoktur. Her şeyin doğrusunu yapmak saplantısındadır. Oysa çoğu zaman doğru ile yanlışı birbirine karıştırmaktadır. Hoşgörülü olmamak, sükûnetini koruyayamak, gereğinden fazla konuşmak, sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp durmak, hayatı hakkında gün içerisinde konuştuğu her insana kısa bir izahat vermek ve asla kimseye hatrını sormamak hep konuşmak hep tartışmak ve sinirlenmek... Kadın karşısındaki Erkek için bu noktadan sonra endişelenmeye başlar. Erkek normal davranışlar sergilememektedir. Kadın erkeğin rahatsızlığının ne olduğunu anlamak için sayısız kitap ve makale okumaya başlar. Okuduğu onca şeyden sonra davranış bozukluğu teşhisi koyar erkeğe. Kadın kızgındır. Kendisini kandırılmış gibi hisseder. Karşısında onca tavrıyla mükemmel insanı oynayıp kendisini yerde yere vuran erkeğin aslında ne kadar da yardıma ihtiyaç duyan biri olduğunu görür.

Fakat bütün bunlara rağmen kadın erkeği sevmektedir. Bir türlü de neden onu sevmekten vazgeçemediğini sorgulamaya başlar. Öte yandan bir tercih yapmak zorundadır. Erkek zordur, katıdır, birlikte yaşanacak insan değildir. Böyle bir durumda kadın erkeğe yardım mı etmelidir yoksa bütün 1 yıl boyunca erkeğin gösterdiği davranış bozukluklarının altında ezildiği için onu terk mi etmelidir? Giderken de ne hali varsa görmesini mi söylemelidir.

Kadını bütün bu süreçte sürüncemede bırakan erkeğin sergilediği davranışlardır. Kadın karşısında iki farklı kişilik bulmaktadır. Erkek sakin olduğu zamanlarda oldukça kibardır. Sakince gitarını çalmakta kadına aslında onu ne kadar sevdiğini söylemektedir gözleriyle de. Kadın için yemek pişirmekte, kadının ihtiyaç duyabileceğini düşündüğü şeyleri ona hediye etmektedir. Kadınla film izlemekte ve zaman zaman da şakalaşmakta ve gülmektedir. Böyle anlarda kadın ona kendi kültüründen bir şarkı da dinletebilmekte ve erkek de zevkle dinlemektedir. Kadının bir yardıma ihtiyacı olduğunda erkek kadına yardım etmektedir. Fakat bu sakin ve sevimli erkeğin başı kendi ile derttedir. Erkek sinirlenmeye başladığında tamamen başka bir insan olmaktadır. Bütün kibarlığı, iyi niyeti vs onu terk etmekte ve kadının ifadesiyle bir canavara dönüşmektedir. Erkek böyle anlarda kadının kalbini kırmakta, onu incitmektedir. Kadına hep sinirli olduğunu ve sonra konuşmaları gerektiğini söylemektedir. Kadın erkeği erkek sinirli olduğunda bırakmalıdır. Yoksa erkeğin siniri tamamen kadına yansıyacaktır. Oysa kadın bunu kabul etmez asla. Neden sinirlidir erkek? Problem nedir? Neden sorunlar konuşarak çözülmez? Neden taraflardan biri diğerine göre hareket etmek zorunda bırakılır? Erkek böylesı anlarda kadının inadına tahammül edemez. Kırıcı ve kaba olur. Kadın ise artık erkekten daha fazla sinirli ve kırılgandır. Haketmediği bir muameleyi gördüğünü düşünmekte ve bunu hakedecek ne yaptım diye erkeğe hesap sormaktadır.

Kadın erkeği böyle anların sonunda terketmektedir. Kadının terketmediği zamanlar ise erkek kadını terketmektedir. O terketme anları iki kişiyi de yorgun düşürecek kadar mücadelecidir. Taraflar birbirlerinin daha fazla canını yakmak için elinden geleni yapmaktadırlar. Kadın erkeğin en nefret ettiği kişi olmak, erkeği iyice kızdırmak düşüncesindedir. Erkek kontollü değildir ve kadının pervasızlığı karşısında daha da fazla sinirlenmektedir. Saatler süren gerilimli halden sonra kadın gözyaşları içinde evine gitmekte erkekten nefret ettiğini haykırmaktadır. Erkek kendini işine gücüne vermekte uyuyamamaktadır.

Şiddetli kavgalar yıpratıcıdır; ama iki taraf da birbirlerine karşı oldukça zayıftır. Erkek hüzünlü gözlerle kadının kapısını çalar ve barışırlar. Kadın erkeğin mekânına gider ve barışırlar. Erkek kadını bir bahane ile ders çalışmaya çağırır ve barışırlar. Kadın bir bahane ile erkeği çağırır ve barışırlar.

Hastalıklı bir vaziyette devam eden bu hal erkeğe davranış bozukluğu teşhisi koyan kadının da davranışlarının değiştiğini farketmesine neden olur. Kadın artık daha az gülmekte, daha az mutlu olmaktadır. Çevresindeki olumsuzluklara tahammülü yoktur. Arkadaşları onun değiştiğini ve artık eskisi gibi mutlu olmadığını söylemektedirler. Kadın gerçekten mutsuzdur. Erkek onun bütün huzurunu ve mutluluğunu elinden almış ve onu mutsuz bir insan haline getirmiştir. Ona kötü davranmış ve kadının esasında sahip olduğu değerlerin önemsiz olduklarını kabul etmesini sağlamıştır. Erkeği düzeltmek için onunla olmayı fedakârlığı seçen kadın değişmekte olan tarafın kendisi olduğunu farketmeye başlar. Bu nokta kadın için son karar aşamasıdır. Hayatını kendi belirlediği sınırlarda yaşamak istemektedir ve en önemlisi de mutlu olmak istemektedir. Kadın ve Erkek yollarını ayırırlar. Kadın yeniden âşık ve yeniden mutlu olur.

 
Toplam blog
: 79
: 5412
Kayıt tarihi
: 25.10.11
 
 

Dr. Serap Mumcu Geronazzo, Padova Üniversitesi Tarih bölümünde doktoramı tamamladım. Tarih, Sanat..