Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Bir insan (!) bir romandan daha fazlası eder. Seksten de…

Bir insan (!) bir romandan daha fazlası eder. Seksten de…
 

Bazen farkında olmadan beylik laflar ettiğimi fark ederim. Sonradan. Bir kendime bakarım, bir de bir lafa... Vayyy be! … Bunu ben mi etmişim derim. İlahi miyim ben neyim?:)

Sonra farkında olmadan ettiğim bu lafı düşünürüm. Nerden çıkmıştır şimdi bu durup dururken. Aslında beynimde uçuşan kelimeleri özgürce keleme dökemem çoğu zaman. Yalnızlığımdan utanırım.:) Değil tabii. Belki de çıplak kalmaktan, üşümekten korkarım. Yargılanmaktan . Yedi kocalı Hürmüz sanırlar şimdi beni diye düşünürüm.

Ve bunu herkesin yaptığını düşünürüm. Görürüm, gözlemlerim ayrıca.

Somut kavramları, soyut öğelerle çarpıştırmamız, açıklamaya çalışmamız hep bu yüzdendir. Ütopyamda uçuşan kelimelerdir oysa çoğu. Peki nedir bizi ütopik rüyalara sürükleyen. Onu bir başka bahara bırakıp, işte böylesi bir kalemi, çok beğendiğim bir kalemi sizlerle tanıştırmak isterim.

Yasemin Pulat. Yasemin Pulat’ ın:

"ARZUYLA İNLİYORDU SÖĞÜT DALI", şiirini sözünü ettiğim bu tür çalışmalara güzel bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Bakalım siz de öyle düşünecek misiniz? Buyrun:

kar suyuna kükrüyor salkım saçak

şifresi aşka açılmış bir kadın kadar heyecanlı

hatırlıyor geçmiş baharları

dala hasret kuş ötüşünde yankılanıyor yeşil

talan ediyor doğa ezcümle mevzileri

izliyorum maiyeti ölü bir kış ağrısından

uyanan ürkek dirilişleri

başı boş

bir bahar cini dolanıyor ortalıkta

ışık yağıyor karasularıma eteklerinden

dışarıda bayram var!

“yarim orayı mesken mi tuttun” diyen

kadın bir de geçen yüzyıldan kalma

nereye kaçtı gözlerim ah!

baraj kapakları açılıyor aklımın

ellerim kara sevda

indir ud’unu artık nenem sultan!

kuşan alacalı urbanı

durma benim için çal!

kainata yayılsın amber kokun

çemberinde gül ezgiler tutuşsun

söğüt dalı olsun mezhebin meşrebin bu gece

görmüyor musun

bizim sokakta bahar var!

hatmi çiçeği bıraktım başucuna...

Siz nasıl buldunuz bilmem ama Yasemin Pulat benim kitap ararken, öncelikle kitap kapağı ve resmiyle dikkatimi çeken, sonra da her bir mısrasında kendimden kesitler bulduğum, benzer yaşanmışlıkları, benzer çelişkileri, benzer acıları benzer minvalde yazan, nakış nakış işleyen, ilk “Herkes İçin Uzaklar “ kitabıyla tanıdığım bir hemcimsim. Şair. Yazar.

Yalnızca bu şiiri değil tüm şiirleri, doyumluk değil tadımlık tortular bıraktı yüreğimde. Dedim ki kendi kendime, kadını en iyi kadınlar anlıyor galiba... Erkek egemen toplumda kadının pornografik ögeler içeren cümleleri, kelimeleri pek de hoş karşılanmıyor, ya da başka bir kefeye konuyor. Erkekler benzer dizeler kullandığı zaman biz kadınlar dahil ona sempati ile bakarken, kadına bunu yakıştıramıyoruz.

Aslında kadın veya erkek bir şiirden, bir romandan ve tabii ki seksten çok daha fazlası eder. Ve biz o romanı bütün öğeleriyle ele almakta zorlanırız. Takılıp kalırız kıyısına, köşesine, bir cümlesine. Gerçi bunu yalnızca pornağrafik çağrışım yapan dizelerde yapmayız ama işin bu boyutunda biraz daha takılıp kalıyoruz gibi sanki. Bunun nedenleri niçinleri var tabii ama bunun açılımını yapacak kadar etkin ve yetkin görmediğim için kendimi, işin bu boyutunu uzmanlara bırakmayı yeğliyorum şimdilik. Oysa estetik pornografi hiç de rahatsız edici olmamalı.

Bazen de bu pornografik ögeleri bilerek ve isteyerek kullanırız ki; bunun en büyük nedeni, hepinizin bildiği gibi rayting canavarı denen canavardır.

Sonuç olarak hepimiz insanız ve pornografi de, seks de, sevişmek de, hatta belki bazen bir çiçekle yazı geçirememekte insana has, insana dair davranışlardandır. Sorsanız kendi bile açıklayamaz durumu aslında. Ve neden böyle olduğunu.

Ben sözlerime burada nokta koyarken, sizi Yasemin Pulat’ ın yine çok beğendim birkaç dörtlüğü baş başa bırakmak istiyorum. Eminim ki siz de kalemini ve rengini çok beğeneceksiniz. Sağlıklı günler. Mutlu Bayramlar. Sevgilerimle.

Kimse için yaşamadım.

Kendimin dışında.

Hatalarım benim, günahlarım da.

Kimseye söz hakkı vermedim utanıpda.

Aşk benim...

Sevgi hep vardı, her şeye değil.

Kin, öfke, kızgınlık... geçici.

Her zaman değil.

Anlatmak için zor kelimeler seçtiğimden

değil karışıklığım,

İçimden böyle geldiğindendir.

Kimseye değil hesabım.

Yüreğimedir...

****

Başkalarına verdiğinde denizler taşıran sevgin.

Benim kumlarımı bile ıslatmaya yetmedi!

Benim denizim o kadar susuzdu ki.

Hep daha fazlası gerekti.

****

Anlamadığını düşünüyorsun beni. Senin de kendini anlamadığın yerdeyim ben.

****

Konuşmasız sevişmelerden biriydi yalnızca.

Konuşmasız sevişmelerde yalnızdık...

Kim bilir neler geçiyordu sorularla dolu bakışlarımızda.

Anlatmadım...

Anlatmadın...

Anlatamadık...

Söylenmesi gerekenleri gözlerimizde bıraktık.

Söyleyemediklerimizde kaldık.

Kendi hayatlarımız vardı bizim dışımızda.

Gerçek olan fazlaydı bizden.

Bir an dışındaydık hayatlarımızın

Ama kıyamadık.

Konuşmasız sevişmelerde vardık.

Başka zamanlarımızda olmadık.

Konuşmasız sevişmelerimizde yalnızdık.

Kalabalığa karıştık!...

****

Ben Bir Kediyim.

"İçine girip çıkıyordu adam!

İçine girip çıkıyordu... Sancılarına değil...

İçine girip girip çıkıyordu... Acılarına değil...

Yalnızlığı azalmıyordu...

İçine girip... Çıkıp... Gidiyordu...

Hiçbir gün dokunmuyordu, senelerdir incitip durduğu kadının yüreğine. Hiçbir gece bakmıyordu gözlerinin içine. Bir güzel laf etmiyordu hiçbir gece. İçine girip çıkıyordu sadece. İçine girip... çıkıp... uyuyordu..."

Küstahtır hayat, şiddet mubahtır, yalnızlık kıskançtır. İçimize girip çıkan onca hikaye zamanın karsısında masalsı bir rüyadır. Belki de ask bir hülya ya da Miyaav'lı bir sertifikadır...

Yasemin Pulat...

****

Ne güzel demiş değil mi... "Küstahtır hayat, şiddet mubahtır, yalnızlık kıskançtır." "Belki de ask bir hülya ya da Miyaav'lı bir sertifikadır" ...

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..