Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bir insanlık sınavıdır Filistin

Bir insanlık sınavıdır Filistin
 

Tarihine baktığınızda hep acı ve gözyaşı olan bir yer olarak görürsünüz Filistin’i; ama aslına bakarsanız üzerine titreyen bir dünya vardır. Kutsallığıyla Hıristiyanları, Musevileri ve Müslümanları cezbeden bu topraklar hep kan ve gözyaşı sunmuştur; üzerinde yaşayanlara. Adeta yasaklı define gibi sahip olmak isteyene büyük bedeller ödetmiştir. Bedel ödeyenler de kutsalları uğruna, ödedikleri bedelden şikâyetçi olmak ya da vazgeçmek yerine gurur duyarak ve yılmadan savaşmayı bir ibadet saymışlardır.

Bu toprakların kutsallığı hiçbir zaman bitmeyeceği için buraya hayranlıkla bakan gözler de bitmeyecektir. Bu hayranlık ve kutsallıkta maalesef acının ve gözyaşının devamına işaret etmektedir. Acıları ve gözyaşlarını bitirecek, masum kadınların ve çocukların ölmesini sonlandıracak yegâne formül ise sadece, gücü elinde bulunduranların adalet ve hoşgörü anlayışı olacaktır. Bu topraklar <ı>dört yüz bir sene üç ay altı gün Türklerin de hâkimiyetinde kalmıştır ama hiçbir zaman diğer dinlere karşı hoşgörüsüz davranılmamış, zayıflara zulmedilmemiştir. Bunu sağlayan da Osmanlının adalet anlayışıdır. Adalet ise bencillikle değil paylaşma ruhuyla ve bizim gibi inanmayanların da yaşama hakkının varlığını kabullenme ile mümkün olur.

Bugün bu bölgenin gücü zalimler lehine dönmüştür ve o zalimlerde kendilerini dünyanın efendisi sayan Yahudilerdir. Arkalarına aldıkları güç ise Irak ve Afganistan sabıkası taşıyan, farklı bölgelerde kan ve gözyaşı akıtan dünya jandarmalığına soyunmuş ABD’dir. Bu zulüm makinelerinin bölgedeki gücü devam ettiği sürece bu zulüm de devam edecek gibi görünüyor. Demokrasi ve özgürlüğü kendilerine şemsiye yaparak, dünyayı antidemokratik ve zorbacı politikalarına alet olmaya zorlayan bu güç odaklarından medet umanlar da büyük bir yanılgı içerisindedirler. Yaptıkları yapacaklarının teminatı ise, zülüm kaçınılmaz gibidir. Yaşamın devamını, günahsız çocukların ölümünde görenler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Dışarıya yansıyan ayrı bir görüntü ise bu güç sahiplerinin korku ve ürkekliğidir. Dünyanın süper gücüleri aç kalma korkusuyla etrafına saldıran bir yırtıcı görünümündedirler.

Bu korku ve ürkeklikle saldıranları, masum çocukların parçalanmış bedenleri dahi durduramıyorsa, adeta sözlerin bittiği bu noktada zalimlerin vicdanını sızlatmayı acaba hangi söz başarır bilmek mümkün değil. Bizler, aciz kaldık. Dünyada aciz kalıyor. Yaşananlara herkes seyircidir; çırpınanlar ve yüreği sızlayanlarda. Bazıları sesli bazıları sessiz… Elli yıllık mazisine, tam yedi savaş sığdıran İsrail, İngilizlerin bölgeye armağanıdır. Eserlerini izlerken ne hissediyorlardır zannediyorsunuz; acı veya üzüntümü? Aslaaa!.. Gurur duyuyorlardır herhalde(!)

Dünyanın gözleri önünde yaşanan bu acı tüm insanlığın kendi kendini yeniden sorgulamasını gerektirecek kadar büyük bir sınavdır. Bu gün yaşananlar “ dağdan gelenlerin bağdakini kovma” çabasıdır. Acı çekenler ev sahipleridir. Misafirleri tarafından ihanete uğramışlardır. Bugün, sadece uluslar arası siyasete tabi barış önerileri dışında ciddi çözüm formülleri üretilmelidir. Yaşananların faturasını tüm dünya insanları ödemeden bu zulme dur diyecek acil planlar geliştirilmelidir. Dünya adaleti bozuk tek kutuptan, adaleti sağlayıcı, dengeleyici yeni güçlüler oluşturmalıdır; adil güçlüler. İşte bu noktada bizlere yani Osmanlının torunlarına önemli görevler düşmektedir. Neden mi? Çünkü gücünü adaletten yana kullanacak büyük devletler kurma yeteneği, mazisinde bunu başarmışların lehinedir de onun için. “Bir İsrail askeri kadar bir Filistinli de insandır.” Bu gerçeği hayata geçirmek için. Aksi halde bu acının dinmesi mümkün değildir.

İsrail “arzı mevud’a” gitmeyi hayal ettiği bu kanlı yolda yürümeye devam ettiği ve dünya jandarmalarının desteğini de arkasına aldığı sürece bu zulüm, orta doğuyu gözyaşına boğmaya devam eder. Bizlerde uzaklardan acımaya devam ederiz. Ateş düştüğü yeri yakarken uzaklardan bakanlar, sadece televizyonlarda gördüklerine “vah vah” demekle yetinip biraz sonra kaldıkları yerden unutmaya ve yaşamaya devam ederler. Hep öyle olmadı mı? Eğer aksi olsaydı yıllardır, çözüm bekleyen sorun olmazdı.

<ı>Filistinli çocuklar için inandığım bir gerçek var ki oda beni rahatlatıyor işte; onların bombalarla parçalanan bedenleri cennette bir gül misali açılıyor ve cenneti süslüyorlar. Vahşetle öldüler ama rahmetle dirilecekler. O günahsız bedenler, henüz algılamaya dahi fırsat bulamadıkları dünyadan ve dünya insanlığından soracakları hesabın gününü beklemek üzere cennetteki köşklerine çoktan kuruldular bile…

<ı>

Hala yüreklerinde merhamet barındıran dünya insanlığının başı sağ olsun. Selam hürmetlerimle…

Sosyolog İsmail ÖZ

sosyologioz@hotmail.com

 
Toplam blog
: 30
: 692
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

1974 yılında Bayburt'ta doğdum, sosyolog-yazar olarak çeşitli çalışmalar yapmaktayım...