Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Bir ıslığıma bakar!

Bir ıslığıma bakar!
 

çayın yanına


- Heheheh…

- Şu hayatta en büyük eksikliğim bir ağaca sarılamamış olmamdır. Ben hayatım boyunca hiç ağaca sarılamadım. Doya doya güzel bir ağaca sarılamadım. Ben ağaca sarılmak isteyen bir insanım. Ben bi palmiye görsem sarılmak isteyen bir insanım. Bu benim için eksiklik. Ama sonra kendime diyorum ki madem bir ağaca sarılacaksın ve bu senin ilk ağaca sarılman olacak o zaman en güzel ağaca sarıl. En güzel ağaca sarılacağım günü hayal ettikçe kehehe mihihi diye gülüyorum kendimcene. Ben ağaç seviyorum.

- Ne zaman eve çıktım işte o gün manyak oldum. Kendi faturalarımı komşumunkiyle kıyaslamaya başladım, faturaları kapı tokmağına sıkıştırmalarmalar o derece. Ruhum emekli.

“Seviyorum Seni” benim için her zaman “Seni Seviyorum”un gölgesinde kalmıştır. Seviyorum Seni dostun, Seviyorum Seni sevgilinindir. Seviyorum Seni; alelade, aman hemencik söylesem de kurtulsamdır. Seni Seviyorum; anlık olunca tadından yenmez, söyleyeni özeldir. Ben çok sevdiğim arkadaşlarıma, biraz da utangaçlıkla hem de samimiyetin etkisiyle, az da yanlış anlar aman boş ver etkisiyle Seviyorum Seni derim. Seviyorum Seni diyen insanlar mutludurlar. İyidirler. Günü gelir, oturur, çayını içer. Dost olursun ama içten, Neşe Teyzemin deyimiyle “elin kızından oğlanından dost olmaz”, fikriyle uzak da durursun. Seviyorum Seni zor. Gel gör ki Seni Seviyorum’cular tam aşk insanlarıdır. Gizli gizli Rafet El Roman da dinler. Ama her zaman en iyisi Seni Seviyorum’dur.

 

-

Hep tulum çalmak istemişimdir. Ağır Karadenizli değilim ama hasta Karadenizliyim. Kemençe sesinin, Tulum sesinin müdavimiyim. Bayılıyorum. Hayatı boyunca Karadeniz’e gitmemiş, tulum-kemençe duymamış adama ben çok acırım.

- Çocukken benim siyah, havalı 'Casio' saattim olmadı. Yıllar yılı eksikliğini hissederim. Dünyadaki en büyük mutsuzluğum budur. En yakın arkadaşımın vardı. Allaaaam! Nasıl da havalıydı. Onun kronometresi herşeydi. En kısa süreyi kim bulacak diye oyun oynardık. 5 saliseyi gördük diye hatırlıyorum. Çok güzeldi. Ama yıllar geçince çok çirkin olmaya başladı. Her gördüğümde gözüme çocukluğum gelir. 

 

pisss!

 

- Ben küçükken bir gün canım çok dürüm çekti ama nassıl… O sıralar dürüm yiyen adam farklıydı bizim Bahçelievler’de. Herkes bir dürüm yeme merakında ama nasıl… Benim de canım çekti. Cebimde olsa olsa bir dürüme yetecek kadar para var. Aman n’olcak sanki dedim oturdum bi mekana söyledim dürümümü. Ayransız dürüm… Dünyada başa gelebilecek en kötü haldir, ayransız dürüm. Kuru kuru… Boğazından geçer ama ortada bir yerde canını yakar. Dürüm beklerken oturduğum masaya mezeler yağmaya başladı. Ben daha ufak, sişko bi çocuğum. Hayatım boyunca ikramdan meze de görmemişim. Meze görmemişim! Ben dev korkmaya başladım. Ya diyorum kendime ben diyorum bildiğin b...ku yedim diyorum. Nasıl öderim ben bunların parasını! Bi yandan da yiyorum ama öyle de görmemişim. Ya dedim abi dedim ben bunları söyledim ama yiyorum nasıl olacak dedim. Elim ayağım titredi resmen. “Yi koçum yi” bunlar şirketten demesiyle ben salataya abandım! İşin tuhafı dürüme param da yetmedi. Hayatım boyunca bi dürüme bu kadar çok para verdiğimi de hatırlamam, hissetmedim o gün verdiğim kadar. Yalnız çocuklukta bi şey vardır, “abi daha sonra getiririm, geçerken bırakırım”. O gün sonra veririm dedim. Arkama bakmadan pata pata koştum. Bir daha da bırak o dürümcünün önünden geçmeyi o caddeye girmedim.

 

Oy Bulancak Bulancak

- Yediğim en güzel salata Bulancak’ta yediğim salatadır. Allahım düşündükçe aklım taklalar atıyor! Bahçeden koparılmış sebzeler. Ve özensiz hazırlanan bir salata! Bu kadar mı tatlı olur? Bu kadar mı bize ait olduğunu hissettirir? Ben o yediğim salataya taparım orda. O salatada koca koca doğranmış soğanlar da olur, dışı 15 yaşındaki ergenin alnındaki sivilceler gibi patlak patlak, içi bol çekirdekli hıyarlar da olur, domatesi yeşile çalan bi salata olur. Enfes olur. Bulancak o kadar küçük ki ayrı severim, o sahil kasabasını. Çok severim.

- Bizim çağdaki gençlerde sabahlara kadar uyuyamama gerçeği var. Bizim kesim sevmiyor gece uyumasını ki uyuyamıyoruz. Yattık mı da 3e 4e kadar pis uyuruz. Ben bunu neden anlatıyorum peki? Bak gör bana nasıl hak verceksin. Erdem diyeceksin (diyceksin) hay ağzındaki dili öpeyim diyeceksin. Hak vermekten deli çıkacaksın. Uyuyorsun hor hor hor! Anan baban arıyor pat diye. O uyku modundan bi “ıııhhmm”la Efendim anneciğim/babacığım moduna geçmiyor musun? Bence hep geçiyorsun. Sanki davar gibi uyuyan sen değildin. Anam babam bana kızmasın, bu kadar uyuduğumu bilmesin, hep beni sevsinler istiyorsun. Ama sen sanıyorsun ki anamı babamı kandırdım. Sen öyle san! Sana demiyorlar mı evladım uyuyor muydun? Yoo öyle yatıyordum işte. Hak verdiğini duyar gibiyim…

 

 

çok mutlu.

- Bir arkadaşının yanında rahatça osuruyorsan, o insan senin çoktan dostun olmuştur. Hele sevgilinin yanında osuruyorsan siz olmuşsunuz artık. Siz evlensenize! Ama osurmak ilginç değil mi?

- Ben küçükken annem evde el işleri yapardı. Her cinsten vardı; havlu kenarı, çember oyaları, danteller, patikler vs… Annem el işi yaparken mutlu olurdu. Canım… Annemin bizden meşhur isteği olurdu. Belki yaşayan olmuştur. Abimle bana, “hadi koşun bana kolay gelsin deyin de hemencecik bitsin” derdi. Biz de abimle evin en ucundan annemizin yanına paldır paldır koşar KOLAY GELSİN ANNEEEĞĞÖÖEE! diye bağırırdık. Böyle yapınca erken bitiyormuş. Bitiyor muydu bilmem ama biz çok eğleniyorduk.

- “Kokularına bakarak insanlar hakkında birçok şey söyleyebilirsin.” I am Sam’den. Sean Penn’in mükemmel bir hayranıyım ve bu filmde de performansıyla beni mutlu edebildi. Ben, bir oyuncu ne yapıp iyi oyuncu olur? sorusunun karşılığını Sean Penn’de buluyorum. Olağanüstü… Nerede bir deli, anlatılması zor bir rol var orada bir yetenek, bir Sean Penn var. Bir gayi, bir otistik insanı, bir sorunlu rock yıldızını, bir aile babasını, seni hayran bırakarak, “yaa hakkaten vay ” dedirterek izlettirir. Bak izle gerçekten öyle…

 

-hooo hooo

 

 

 

 

http://bloged.milliyet.com.tr/Blog/BlogDetail.aspx?BlogID=397655  

 
Toplam blog
: 10
: 1347
Kayıt tarihi
: 16.05.12
 
 

Sosyologların en tatlısı, en meraklısı, en mutlusu, en hayalperesti, en güldüreni, en çılgını  ve..