Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Bir İstanbul masalı

Bir İstanbul masalı
 

Nasıl hitap edeceğimi bile bilmiyorum sana.. Selim Bey mi... Selim mi...Yoksa aşkım mı... Sevdiğim mi... dile getirmek bu sevdayı öyle zor ki...

Neler oluyor bana bilmiyorum. Daha düne kadar başka biri için çarparken kalbim… Nasıl oldu bu. Hangi ara… Ben bile inanamıyorum kendime… Seviyorum sandığım erkek, değilmiş beyaz atlı prensim. İçimde kıpır kıpır kımıldayan bu şey de ne… Hey dinle beni kalbim!... Kulaklarını aç da iyi dinle. İmkansız bu sevgi… Olmayacak bir şey… Telaffuz bile edilemeyecek, unutulması gereken bir sevgi…

Sen erişilmeyecek kadar yukarılarda… Bense aşağılarda bir yerlerde… Yanıma gelebilir misin… Düşebilir misin kör kuyulara benimle, el ele… Neler söylüyor dudaklarım… Unutmak, unutmak lazım. Kahretsin ki unutamıyorum. Tango yapışımızı, buluşmasını gözlerimizin… Öncesi ve sonrası… Gözlerinden gözlerime akan o şey biliyorum AŞK adı… Çok iyi bildiğim bir şey daha ne kadar imkansız olduğu… Arhanlar ve Kozanlar… İki dünya yıkılsa bir araya gelemeyecek iki soyadı…

Yanılmayı ne kadar isterdim oysa… Ama yüreğimin fısıldadığı bu… Bir cama çarptı sanki sevdam. Yapıştım kaldım öylece… Sen önünde, ben arkasında… Dokunmaya çalışsam sana çatır çutur kırılacak sanki… Ve batacak cam kırıkları önce parmaklarıma, sonra yüreğime… Neden hep zor aşklar beni kucaklayan…

Nasıl da bağlandım sana… Sen bilmiyorsun… Öğrenemeyeceksin de bunu… sana olan tarifi imkansız duygularımı… Aslında ben yalan söyledim sana… O geceyi ben de unutamadım…

Farkında olmadan etkilemiştin beni belki de Hep yanımda olman… Başım sıkıştığında elini uzatman. Bir anlamım var mıydı senin için. Gözlerin, yüzün, saçların, yanağındaki gamzen belki de baştan sona her şeyin. Nasıl da bağladı beni sana.

Halbuki nasıl nefret ediyordum senden… Layık görmediğin için Arhan soyadına…Sevdiğim adamdan ayırdığın için beddualar ediyordum… Aşka inanmadığın için acıyordum aynı zamanda da… Ama beddualarım bana geri döndü… Aşkın kör kuyusuna ben düştüm şimdi… Çırpınıyorum...Hem de kime aşık oldum ola ola…Sana…

Körmüşüm meğer… Benimle gerçekten ilgileneni, değer verene değil de bir hercaiye kapılmıştı gönlüm. Belki de beni korumaktı amacın, üzülmemi istemediğin içindi hep bir elinin üzerimde olması.

Şimdi düşünüyorum da. İstesen o stajdan sonra çalışmama izin vermezdin ARC de. Ama sen göz yumdun bana… Yoksa senin de gizlediğin duyguların mı vardı yüreğinde bir yerlerde benimle ilgili. Hep gergin olurdu konuşmalarımız. Konuşma değil de tartışmaydı daha çok. Kedi köpek misali… Ama dostluklar ve aşklar kavgalarla başlarmış… Yani öyle derler ya…

Saklanmış bir şövalye edasıyla giriveren kalbime imkansız bir şekilde, imkansız bir zamanda. Tanıdıkça seni, keşfettikçe gizemini, saklandığın o katı duruşlu maskenin ardında kadifemsi bir yumuşaklık olduğunu anlamak güç değilmiş meğer. İnsanın içine ılık ılık akan, ismini koyamadığım bu şey…Aklımdan kovmaya çalıştıkça dolaşan ismin… Selim... Selim...Selim…Aşkım…Sevdiğim…Gerçek aşkın ta kendisiymiş meğer.ama olmayacak, gerçekleşmeyecek bir aşk…Unutulması gereken bir sevda. Ancak hafızalarımda hayat bulabilecek… Şekillenebilecek…

Buna mecburuz… Sen de biliyor olmalısın… Neler saçmalıyorum ya… Sen de beni seviyormuşsun gibi… Kendi kendime gelin güvey oluyorum işte… Paranoyaklık bu… Aşk değil Esma aşk değil… Sadece son günlerde çok bir arada olduğumuz için… Bu yüzden karıştı aklım. Seni sevdiğimi sandım belki de… Unutamıyorum Selim unutamıyorum… O geceyi, seni bir türlü unutamıyorum..

Esma

"RESİM:ALINTI"
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..