Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '12

 
Kategori
Mizah
 

Bir kabak tatlısı hikayesi

Bir kabak tatlısı hikayesi
 

Yeme de yanında yat !.. :))


Zavallı kabaklar da aynı sülâleden geldiğinden midir?.. Nedir?.. Sürekli, ''Hıyarlar'' gibi hor görülürler.

Halbuki, zavallı kabaklar ne kadar masumdurlar?..

Kabak, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir gibi madensel elementler içerir. Kabak bedeni temizler, sinirleri yatıştırır. ( Psişik tiplere iyi gelir )

İyi bir parazit temizleyicisi olduğundan,  her türlü toplum katmanlarında, zararlı canlılara karşı kullanılır.

''Kabak gibi oyarım!..'' ( Sözüm meclisten dışarı; bazıları hemen alınmasın )

''Kabak gibi kel adam!..''

''Kabak gibi kızartırım; içini oyar dolmanı yaparım.''

''Kabak tadı verdi!..''  gibi teşbihler, ''kabakların'' da gücüne gitmektedir...

Kabak gibi kellleşmiş  kafalarını ve kırlaşmış saçlarını gizlemek için  kapalı mekânlarda bile şapkayla gezinen psişik tipler de kabak düşmanıdırlar...

Kabak kafasını gizlemek için gece-gündüz peruk takanların bir üfürüklük rüzgarla perukları düştüğünde :

''Perçem düştü; kabak kel kafa göründü'' diye söylenen atasözlerimiz vardır.

Kabak tatlısını sevmeyen var mıdır?..

Cevizli, kaymaklısı olursa,''Sizin ellerinizi; benim ayaklarımı bağlasınlar.''

İŞTE, SİZE YAŞANMIŞ BİR KABAK TATLISI HİKÂYESİ!..

Anadolu'da askere gidecek olan delikanlılar, bir bayram havasında uğurlanır.

Bir hafta öncesinden akrabaların yemek davetiyeleri alınır; bunlar sıraya konulur ve veda törenleri hazırlanır.

Sırayla hepsinin gönlü alınır; yemekler yenilirken çok özel sohbetler yapılır.

Yaşlıların ''Özel askerlik anıları'' dinlenir. Onların nasihatleri not alınır. Hediyeler, harçlıklar, yolluklar kabul edilir.

Bendeniz de her ne kadar 110 günlük kısa dönem askerlik yapacak olsam da; ''Çağlada gidip zerdalide dönecek'' olsam da bu güzelim gelenekler silsilesinden geçmiştim.

Ankara'da önemli bir bakanlıkta üst düzey yetkili olan, Vahdet isimli halamın oğluyla ''Kısa dönem'' askerlik kararı aldırdığımızı duyan akraba, eş-dost yemek ziyafetlerine başlamışlardı.

İkimiz de 27 yaşında, evli- barklı; coluk-çocuk ve mevki sahibi koca koca adamlardık.

Ama adettendir ya yemek davetine gitmezsen olmaz. Bir küserlerse ''kırk yıl'' konuşmazlardı.

Vahdet'in kayınpederine konuk olacaktık. Kayınvalidesi, şahane, cevizli kabak tatlısı yapardı.

İkimiz de kabak tatlısına bayılırdık. Halamın oğlu, kabak tatlısı yemeden uyuyamazdı. O kadar da severdi tatlıyı...

Hele, kayınvalidesi yapmışsa, ''Senin ellerini, benim ayaklarımı bağlasınlar'' misali, silip süpürürdük.

Çocuklarım, o zamanlar ''kimi kundakta, kimi beşikte'' çok küçüklerdi. Cümbür cemaat, yola koyulmuştuk.

Eve geldiğimizde ''mis'' gibi kebaplar hazırlanıyordu. Gözüm kabak tatlısı tepsisine ilişmişti.

Nar gibi kızarmış ve şerbeti yeni dökülmüştü...

Aksilik bu ya!.. O güne kadar Vahdet'in dairesine uğramayan Bakan Bey'in, geleceği tutmuştu!..

Vahdet, telefon ederek ''çok geç gelebileceğini; yemeğe beklenmemesini'' bildirmişti.

Özellikle de ''Kabak tatlısından kendisine bir tabak'' ayrılmasını rica etmişti.

Topluca yemeğe oturmuştuk ve eğlence içinde yemekler yeniyor; fıkralar, askerlik anıları anlatılıyordu.

Kabak tatlımızı da afiyetle yemiş; rehavet içide köşemize çekilmiştik.

Vahdet'in böyle önemli bir gecede aramızda olmamasına üzülüyor; bir taraftan da ''Bakan Bey'in de hakkında ''günün anlam ve önemine binaen!.. '' Neyzen Tevfik'i aratmayacak besteler diziyorduk!..''

O gece, hesapta olmayan, ''Davetsiz misafirler'' de gelince, Vahdet'e ayıracak ''Kabak Tatlısı'' kalmamıştı!..

Vah... vaaahhh!.. Vahdet'e bu yapılmamalıydı... Kabak tatlısı, O'nun biricik rüyasıydı...

Hem, askere gidecek olan adama, bu yapılır mıydı? Resmen, ''kaba gürültüye'' gitmişti, Vahdet.

Sonra, çok alıngandı... Bu olayı hiç affedemezdi!.. Ben olsam... Evet!.. Ben de kızardım...

''Bostan borusu değildi bu, arkadaş!.. Kabak Tatlısı!.. Hem de bal kabağı!..

Tam yemeğin ağırlığı çökmüştü ki geceyarısına doğru Vahdet'in sesiyle kendimize gelmiştik...

Oh nihayet gelmişti!..

Özür diliyordu... ''Bakan Bey'le yemeğe çıkmak zorunda kaldığını'' belirtip ''yemek de yiyemeyeceğini'' söyleyince derin bir nefes almıştık ki!

Gür bir sesle :

''-Anacığım, benim kabak tatlımı ayırdın mı?"

Kayınvalidesi ''kurşun yemiş tazı gibi'' yerinden kalktı ve...

''-Yavrııımm! Anan gurban olsun... Kalmadı... Eeee... ben sana yarın tam bir tepsi yaparım!..''

''- Neee!.. Nolamaz!.. İnanamıyorum!.. Oysa ki ben bu anı iple çekmiştim...''

Eşi, atıldı hemencecik...

''-Ah canım!.. O kadar istiyorsan... Atıverem fırına... Yarım saatte olur... Ha?.. ''

Vahdet, hiç konuşmadan suratını astı...

''-İstemez kabağınız sizin olsun! ''

Kayınpederi hemen atıldı, konuyu değiştirivermek için...

''-Yahu, durun size Karapürçekteki bir askerlik anımı daha anlatayım...Bizim bir çavuş var idi... Adı, Satılmış idüüü!..''

Vahdet :

''-Zzzz....Zzzzz...''

Eyvah!...Vahdet uyuklamaya başlamıştı...

Hemen kalkıverdim ve...

''-Eeee... Artık bize müsaade... Her şey için çok teşekkür ederiz... Çocukların da uykuları geldi!..''

Vahdet, aniden, gözünü açtı!..

''-Oturun!.. Kimse gitmiyor! Bu gece hepimiz buradayız!..''

Ev, saray yavrusu gibi koca bir konak... Hepimize yer vardı... Ev sahibi de ısrar edince ses çıkarmadık...

''-Emrin olur, kardeşim! Haydi o zaman bizler gidip yatalım! İyi geceler!...''

''-Zzzzzzz.... Zzz...''

Biz, odalarımıza çekilirken, kayınvalidesi ve eşi koro halinde, korkarak nazikçe, seslendiler...

''-Vahdet... Canım... Yatak hazır... Haydi yatağa!..''

Vahdet, aniden gürlemişti:

''-Ben yatmıyorum!.. Kabağı yiyen YATSIN!..''

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..