Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '07

 
Kategori
Anılar
 

Bir kaçışın öyküsü

Bozkırın steplerinde baharın sabah ayazının; insanın içine işleyen soğuğunda doktor asteğmenin teni ürpermiş, tir-tir titriyordu. Askeri garnizonda sabah koşusundan henüz dönmüş askerlerden birinin sancıdan kıvranırken yere düşmesi, askerde başlayan panik komutanı da korkutmuş alel-acale asteğmen doktoru çağırmışlardı. Bunun bir böbrek sancısı olduğunu söyleyen doktor, askerin sancısını dindirmenin keyfiyle revire dönüyordu ki; kendisini bekleyen inzibat subayı Teğmen Bayram’la burun buruna geldi.“Tam da seni arıyordum asteğmenim “diyince; doktor afallamıştı “hayırdır benim inzibatlık ne halim var” diyiverdi. Oysa çoktandır yargılandığı davayı unutmuş ve başına geleceklerden habersizdi. Teğmen Bayram olayın iç yüzünü anlattığında doktorumuz az önceki böbrek sancısını dindirdiği askerden daha şiddetli bir sancıyla kıvranmaya başladı. Ancak, nafile hakkında gıyabi tutuklama çıkmış ve komutan da bir an önce asteğmeni yerine teslim edilmesi talimatı vermişti bile. Artık kaçınılmaz sona doğru gitmekten başka çare yoktu. Doktor, içeri geçip sivil elbiselerini giyip, valizini alarak teğmen Bayramın refakatinde Ankara’ya doğru yola koyuldu. Doktor için artık yaşamın geri kalan kısmı ceza evlerinde geçecekti , çünkü yargılandığı dava idamlık bir suçtu. Elbette Teğmen Bayram da acıyor ve üzgün bir ifadeyle alttan alta onu süzüyor ve söyleyecek sözcük bulamıyordu. Ortalama on saatlik yolu tek kelime konuşmadan hatta yüz yüze bakmadan bitirmişlerdi.

Gıyabi tutukluluğun, vicahiye çevrilebilmesi için Yenimahalle adliyesinde savcılığın kapısı önünde kendilerini bulmuşlardı. Artık teğmen Bayram için ayrılma zamanıydı ”bir isteğin var mı ?”diye sordu. Doktor başıyla yok anlamında işaret yaptı. Savcı evrakları almış Bayrama artık gidebilirsin demişti. Bayram gittikten sonra savcı kararı uygulayacak hakimin şu an yerinde olmadığından yan taraftaki yazıcıların yanında oturmasın söyleyip çıktı. Yazıcıların yanına giden doktor , orada sadece bir hanfendinin oturmuş yazı yazmakta olduğunu görünce biraz garipsedi ancak yinede oturup beklemeye başladı. Yazıcı hanfendi “hakim birazdan gelir bekleyin, isterseniz kendime çay alacağım size de alayım”deyip çıktı. Odada yanız kalan idamla yargılanan ve de tutukluluk kararı verilmiş bir mahkum olarak doktor bunun kendisi için yaratılmış bir fırsat olabileceğini düşünerek oturduğu odadan çıkıp elini kolunu sallaya-sallaya gidiyordu ki; kapının önünde karşılaştığı beyefendiye “içeride kimsecikler yok boş yere girmeyin “demesine karşın içeri giren kişinin kendisinin “gıyabı tutukluluğunu , vicahiye çevirecek” yani kendisini tutuklayacak hakim olduğunu bilemeden hızlı adımlarla uzaklaştı. . Adliyenin dışına çıktığında o artık resmen bir kaçaktı.

Taksiye atlayıp oradan ayrılırken koskocaman yaşamını ve geçmişini o adliyede bırakıp gidiyordu ; ancak yaptığının ciddiyetini kavrayabilmesi takside bir hayli yol aldıktan ve derin bir ohh çekmesinden sonra anlayabildi. O artık bir kanun kaçağı , üstelik işsizdi, gidecek yeri de yoktu.Ne yapacaktı ?Hiçbir şeyi önceden planlamadığı için kafası karma karışıktı.Karışık düşünceler yumağı içinde Kızılay’a varmıştı. Taksiden inip yürümeye başladı, bir taraftan da ne yapmalıyı düşünüyordu..!

Sıhıyye’ye doğru giderken arkasından gelen siren sesleri onu paniğe sürüklemiş , birden kaçmaya başlamıştı.Ne kadar koştuğunu hatırlamadan , nereye gittiğini düşünmeden ayak bileklerindeki kaslar yorgunluktan kas- katı kesilene kadar koşup durdu. Paniklemenin verdiği ruh haliyle etrafı göremiyor , yanından geçenlerin kendisine tuhaf bakışlarını anlamlandıramıyordu.Önüne çıkan ağaçlık bir alana daldı ve oradaki büyük bir ağacın altına attı.Kalbi yerinden fırlayacakmışçasına atıyordu.Bir müddet kalbinin sesini dinlemeye çalıştıysa da nafile yorgunluktan gözleri kapanıyordu.Derin bir uykuya dalmıştı.Ne kadar uyuduğunu ve saatin kaç olduğunu anlamadan bir gürültüyle uyandı .Etrafta bir koşuşturma ve telaş onu yeni bir paniğe kaptırmış ve yine koşmaya başladı , gecenin karanlığında kayıplara karıştı.O zamandan bu yana ;onu bir daha da görenler olmadı.......!!

 
Toplam blog
: 45
: 1344
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Düşünmeyi ve yazmayı çok severim. Yaşama ilişkin çelişkileri görmekte ısrarlıyımdır. Muhalif olmaya ..