Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '07

 
Kategori
Aile
 

Bir Kadeh Rakı

Bir Kadeh Rakı
 

Özel ve ciddi konular yazmamaya özen gösteriyorum ama hayatın gerçeklerini görmezden gelmek de olmuyor. Okuduğum yazılarda, ' evlilik ' konusu ısrarla işleniyor...

Ben aslında bu konuların çok fazla yazılması taraftarı değilim. Her işin başı eğitim diyoruz bu doğru ama evliliğin eğitimle falan alakası yok bence...

Evlilik bir nevî süreç. İnsanlar âşık olduk der evlenir, sevdim der evlenir ama bu birliktelikler hiç başladığı gibi sürmez. Çok mutluyum lay lay lom diyen de yalan söyler...

En tuhafıma giden şey de evlilik danışmanları. Hiç tanımadığın, yükselen burcunu bile bilmediğin adama gidip evliliğin hakkında ne söyleyebilirsin ki, hadi sen söyledin o ne kadarını anlayabilir ki?

Evlilik lafla yürütülecek bir kurum değil. Zamanla insanlar değişiyor, alışkanlıklar değişiyor, iklim değişiyor, ozon tabakası bile delindi...

Sevgi kavramı mı değişti acaba?

Artık manevi duygularımızı kaybediyoruz. Eskiden sevgi vardı, merhamet vardı, sadakat vardı en önemlisi de saygı vardı.

Büyüklerimizin evlilikleri çok daha sağlıklı. Annem hala babama karşı son derece saygılı. Bizim yanımızda tartışmazlar. Annem asla babama sesini yükseltmez. Evde herşey normal seyrinde gider. Bizlerle çok ilgililer. Evde sorun olmaz. Birbirlerine çok düşkünler. Onların yanında kendimi hep güvende hissetmişimdir. Kendi aralarında olan sorunları bize hiç yansıtmazlar. Kavga etmek için, ' mutfak ' da demezler. Bakışarak anlaşırlar. Sevinçlerini de kızgınlıklarını da birbirlerinin yüzüne bakarak yansıtırlar.

Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Küçükken de onların bu halleri bana hep güven vermişti. Şimdi aynı güveni içimde barındırıyorum. Onlara çok büyük saygı duyuyorum. Koca koca insanlar olduk ama hala onların bebeğiyiz. Sıkıntılı olduğum zamanlar annemle, babamla göz göze gelmek beni acayip korkutur. Bilirim ki onlar yüzüme baktıklarında ruh halim beni hemen ele verecek....

Bu yaşıma geldim ciddi ciddi tırsarım bu durumdan. Hatta öyle ki kendimi iyi hissetmediğim zamanlar onlarla telefonla bile görüşmemeye dikkat ederim. Ses tonumdan anlayacaklar diye. Öyle bir aile ki telefon görüşmelerinde, çok değil bir hafta aramasam hemen arayıp, ' Sen bizi aramadın neyin var, yoksa sıkıntılı mısın bir sorunun mu var ' diye hesap sorarlar. Gel de tırsma yani...

Onlara yalan söylemenin de imkân ve ihtimali yoktur. Doğru insan olmamız yönünde büyük çaba sarfettiler. Herşeyin en iyisini öğrettiler. Doğruyu söylemek gerekirse, evlilikte çok uzun yıllar kendi ailemi örnek aldım. Nedensizce örnek aldım, körü körüne. Ama sonra bu işin sırrını çözmeye karar verdim ve çözdüm.

Adamlar adam gibi, kadınlar da kadın gibi olursa herşey kendi içinde halloluyor. Hayatım boyunca bir kere olsun onları birbirine hakaret ederken kötü söz ve davranış içinde görmedim.

Evde her zaman misafir gelse bile rahatlıkla yetecek miktarda yemek olurdu. Sürekli bir disiplin hâkimdi. Annem haklı bile olsa babama karşı hep düzeyli davranır. ' Yuvayı dişi kuş yapar ' derler ya çoğu zaman bunun doğru olduğuna inanırım...

İnancımı kaybettiğim zamanlarda oluyor. Erkek eve ekmek getirmeyip içki içip karısını ve çocuklarını sürekli dövüyorsa o kadın kanatsız melek olsa nafile.

İşin burasında ben, ' erkek neden o kadar çok içiyor, sıkıntısı nedir, hadi bunun çocukluğuna inelim ' falan demem. Diyeni de sevmem. 'O adamdan ne köy olur ne kasaba ' derim...

Veya erkek mükemmel davranıp da kadın, ' kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz, ben senin annen değilim ' şeklinde garip tepkiler veriyorsa o evlilikten yine hayır beklemeyin...

Hergün yeni insanlarla tanışıyorum. Onların hayatlarını dinliyorum. Ondan sonra uykularım kaçıyor. Kadınların bazı gereksiz davranışları bayan olduğum halde beni bile çileden çıkarıyor ancak öyle şeyler duyuyorum ki akıllara zarar!

İki tane kız çocuğu düşünün. Aile boşanıyor ve çocukları baba alıyor. Bir süre sonra da baba başka bir kadınla evleniyor. Çocukları kömürlüğe kapatıyorlar. Farelerin, hamam böceklerinin cirit attığı, ellerinin soğuktan morardığı bir kömürlük. Öyle korkunç bir ortam ki, küçük kız kardeş hayvanatlardan çok korkup ağladığı için ablası üzerine kalkan oluşturuyor, kardeşi börtü böcekten zarar görmesin diye...

Yeni anne canı isterse bir kap yemek veriyor. Şikâyet ederse de ellerine toplu iğne batırıyor. Derken kızlar büyüyorlar ve evleniyorlar. Kader de gülmeyince gülmez ya, kadının kocası alkolik çıkıyor. Erkek hergün içip karısını ve çocuklarını dövüyor, kadın canını kurtarmak için kendini sokağa atıyor ama dayak faslı sokakta da sürüyor. Kadın yalvarıyor, yıkma yuvamızı, bizim çocuklarımız var, ben kadınım, sokakta harcanırım, beni sokağa atma diyor. Erkek güçlü ya, dediğim dedik. Kadını sokağa atıyor. Kadın çaresiz boşanıyor...

Bu defa da dul olmanın vebalini çekiyor ve katlanamıyor. Yeni bir evlilik yapıyor. Yeni eş kadının kızlarına kötü davranıyor ve anne aynı şeyleri küçük yaşta kendisi yaşadığı için ve kendi çocuklarına kötü muamele edilmesine şiddetle karşı olduğu için yeniden boşanmaya karar veriyor.

Ve kadın bunu gözyaşlarına boğularak bana anlattı. Aynı korku filmi gibi...

Böyle bir olayda ne söylenir, ne düşünülür bilmiyorum. Duyduğum günden beri uykuyla ciddi problemleri olan ben uykusuzluktan kafayı sıyırmak üzereyim...

Tam bu muhabbetin üzerine son derece modern görünüşlü bir bayan yanında eşi olduğu halde bana dönüp, ' ilk kavgamızın nedeni, ' benim ailem dindardı eve içki girmezdi, içkiyi ne babamdan gördüm ne de abilerimden gördüm... Evlendim ilk kavgamızda da kocam ağzına gelen hakareti yaptı, neden onunla rakı sofrasına oturmadım' diye. Çok büyük bir kavgaydı, bütün hayallerim yıkılmıştı. O gün bana etmediği küfür kalmamıştı ' ...

En az 25 sene sonraki bu olayı anlatırken hala gözleri doluyordu...

Ben daha kendime gelememişken kocasının bana kurduğu cümle, ' Esma hanım bana siz hak verin, insan kocasıyla oturup bir kadeh rakı içmez mi, ben alkolik değilim evimde bir kadeh karımla rakı içmek istemem hata mı !' ...

Evet, işte böyle. Kim suçlu kim suçsuz ve bu konuları evlilik danışmanına götürseniz ne olur götürmeseniz ne olur?

Sayın beyefendi, eşinizin yanında sizi zor durumda bırakmak istemedim ama fikrimi sormuştunuz ve bilmek hakkınız.

Siz karınızı kesinlikle haketmiyorsunuz!

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..