Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Nurten Yiğit Tartaç

http://blog.milliyet.com.tr/nurmer

07 Mart '16

 
Kategori
Öykü
 

Bir kadın ( 4 )

Bir kadın ( 4 )
 

Tablo: İbrahim Çallı


 

Hürü bir ağacın arkasına sinmiş, nefesini tutmuş, gözlerini kırpmadan yamaçtaki koca çamın altında sarmaş dolaş oturan iki gence bakıyordu gizlice. Öfke, şaşkınlık ve korkuyla karışık duygular içindeydi…

Kumasını hiç böyle gülerken görmemişti. O sessiz, durgun hatta sünepe halinden eser yoktu. Bambaşka birisi oluvermişti kadın. 'Ne kadar mutlu...' diye düşündü... Gözlerindeki ışıltıyı bulunduğu yerden görebiliyordu sanki. Ya delikanlı... Narin bir çiçeği okşar gibi okşuyordu genç kadının saçlarını. Bu dünyadan çok uzak, apayrı bir alemde yalnızca ikisi var gibiydiler. Ne yapacağını bilemeden, birbirinin gözlerinin içine bakan iki genci izledi sessizce.

Delikanlı genç kadınla bir süre de ayakta, el ele, fısır fısır konuştuktan sonra vedalaşıp, koşarak uzaklaştı. Hürü saklandığı ağacın arkasından çıkıp bir panter gibi atladı; yazmasını bağlayıp, üstünü başını çırpıştırarak düzeltmeye çalışan kumasının üstüne.

 "Seni şırfıntı seni! Yürü..." diyerek kolundan yakaladığı gibi peşinden yokuş aşağı sürüklemeye başladı. Neye uğradığını şaşıran kuması bir taraftan ağlıyor, bir taraftan yalvarıyordu.

"Ablam kurban olayım, biraz dur. Bir anlatayım. Bildiğin gibi değil. Kötü bir şey yapmadım ben."
"Kocan olacak o p… anlatırsın yürü."
Kadını peşi sıra sürüklerken bir yandan da, kaderine, başına gelenlere söylenip isyan ediyordu. Derenin kenarına geldiklerinde soluk soluğa kalan Hürü duraksadı. Derin bir nefes aldı. Elini beline koyup, ağlamaya devam eden kumasına baktı gözlerinden ateş saçarak.
"Kes artık ağlamayı. Utanmıyorsun değil mi?" dedi.
"Gözünü seveyim ablam, bir otur şuraya. Anlatırsan öldürür beni o herif. Babamın evine yollasa, babam öldürür."

Hürü eteklerini toplayıp bir taşın üstüne bıraktı kendini. Yüreği göğüs kafesini parçalayacakmış gibi atıyordu soluk alıp verirken. Kendine gelip, sakinleşene kadar karşı kıyıdaki sazlıkların, ağaçların, derenin üstüne uzanan gölgelerine dikti gözlerini. İki kadının ruhunda kopan fırtınalara tezat bir dinginlikle akıp gidiyordu nehir. Sonunda denizine kavuşacaktı, biliyordu... Hiç acelesi yoktu. Ya da buhar olup karışacaktı bulutlara. Farklı bir şey yapması gerekmiyordu, huzurla akmaktan başka...

Öylece hiç kımıldamadan oturdu uzun süre Hürü. Baş ucunda ürkek, dal gibi titreyip duran kuması da oturdu neden sonra dizinin dibine. Başını yerden kaldırmadan, başladı anlatmaya.
"Ben... Senin bu kocana gönül rızasıyla varmadım abla. Babam zorla verdi. Ben Ahmet’i çok önceden beri seviyorum."
Hürü öfkeyle, "Tuu! Utanmaz... Seviyormuş."
" Askere gitmeden önce kavilleşmiştik. Dönünce beni isteyecekti." diye devam etti duymazdan gelerek.
"Ondan başkasına yar olmayacağıma yemin etmiştim giderken ama senin kocan olacak it, orada burada yolumu çevirip beni babamdan isteyeceğini söylüyordu. Nereye gitsem peşime düşer oldu. Senin bir şeyden haberin yok. Fadik Teyze’ye, benim O'nda gönlüm olduğunu söyletmiş Babama. Yalan... Anama, yalan söylüyor, benim gönlüm Ahmet’te desem de lafımı dinletemedim… Biliyorsun ağzı iyi laf yapar kör olasıcanın. Babamı kandırdı. Sulak'taki tarlayı da başlık parası olarak verince Babam ne gözümün yaşına, ne öldürürüm kendimi tehditlerime aldırmadı bile. Zorla, bu babam olacak yaştaki adama sattı beni. Senin canın ne kadar yandıysa, ben o eve gelin gelince benim canım da o kadar yandı Abla. Ya Ahmet... O'nun canı hiç yanmadı mı sanırsın. Askerden geldiğinde, ben senden geçmem kaçıracağım dediydi ama hamileydim yüz vermedim. Ben evliyim artık. Bırak peşimi dedim. Mendebur herif o gece beni dövdüğünde çocuğumu düşürdüğümü duymuş Ahmet… Kaçmaya karar verdik Abla. Engel olma. Biz sevdalıyız birbirimize..."
Hürü’nün önünde diz çöktü genç kadın. Gözlerini gözlerine dikti. Sicim gibi yaşlar döküyordu.
"Sen de bilirsin sevdalanmak nasıl bir şeydir. Ananı Babanı hiçe saymış kaçmışsın buna."
"Hıh!" dedi Hürü "Kaçtım da iyi halt ettim. Hem… Daha çocuktum ben, biliyor muydum neyin ne olduğunu sanki..."
"Şu haline bak be Ablam... Daha otuzunda bile değilsin. Suratın kurak tarlaya dönmüş. Daha kendin bebeyken elin iki tane bebesini büyütmüşsün, dört tane de kendinin… Ben de mi gireyim kara toprağa yaşarken..?"

Ani bir hareketle yerinden kalktı Hürü. "Yürü!" dedi sakin, incinmiş bir ses tonuyla...
İki kadın hiç konuşmadan, başları önde yan yana köye geldiler…

nurten y tartaç

17.04.2010

Devamı var… 

 
Toplam blog
: 20
: 150
Kayıt tarihi
: 12.05.15
 
 

Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Emekliyim.   İnsana, hayvana, bir küç..