Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir kadın, ruhunda, her seviştiği adamdan ayrı bir iz, ayrı bir anı taşır.

Bir kadın, ruhunda, her seviştiği adamdan ayrı bir iz, ayrı bir anı taşır.
 

Bakmayın siz, o aldırmaz görünüşe... Ruhunda en fazla izi, en fazla anıyı, acıyı fahişeler taşır bence.


Elbette, erkeğin çok duygusalı da, ruhunda, her seviştiği kadından, ayrı bir iz, ayrı bir anı taşır; ama... Kadının duyarlılığı, kadınların duygusallığı biz erkeklerle karşılaştırılamayacak kadar büyüktür bence.

Ve ben, yaşamlarını bedenlerini satarak, fahişelik yaparak kazanan kadınları düşündükçe; bırakın ruhlarında taşıdıkları izleri, anıları; kim bilir kaç atom parçasına bölünmüştür onların ruhları; diye söyleniyorum; kendi kendime şimdi...

Ne kadar kolay değil mi: " Fahişenin de duygusu, orostopolun da duyarlılığı mı olurmuş hiç! " diye kestirip  atmak!... Kendi günahlarımızdan bir çırpıda sıyrılıp, tüm günahları bizim dışımızda olanlara; örneğin fahişelere yüklemek!...

Hem fahişelik, yalnızca bedenin satılmasıyla yapılmaz ki!

En kaliteli pafümleri, boyaları sürünüp, en pahalı markalardan giyinip, en kalite mekanlara takılarak kendisine zengin adamlar arayan, ilk bakışta tam bir salon hanfendisi görüntüsünde; ama yalnızca onun bunun cebinden aşırdıklarıyla yaşamını sürdürenlere ne demeli peki?

Hayatını çok eşli bir turnikeciliğe adayıp!, adamın biriyle gezen, diğeriyle duygusal flört yaşayan, başka birine giyim, kuşam masraflarını yıkan, biriyle tatil yapıp, öbürüne bineceği arabanın masrafını yaslayan bir kadın!, o adamların herbirine " Kendini özel hissettiren "; ama tam bir para avcısı, tartışmasız bir erkek tavlayıcısı değil midir? O kadın, bedenini satarak yaşamını sürdüren bir fahişeden daha mı az masum, daha mı az günahkardır sanki!

Her neyse şimdi... Kadınların, hatta onların  en duygusuz olanlarının bile, yaşı, mesleği, sosyal sütatüsü ne olursa olsun, en ortak derdi, en ortak zaafıdır bence; her seviştiği adamdan, ruhunda bir parça taşımak... Onu öpen her erkeğin izini, ruhuna attığı imzayı sonsuza kadar üzerinde taşımak...

Elbette biz erkeklerin de, her bakıştan, her dokunuştan etkilenenleri vadır. Ancak, duygusallık ve duyarlılık konusunda kadınlar, çok açık biçimde fark atar bence; biz erkeklere...

İşte bu nedenledir ki, bir kadın, ruhunda, her seviştiği adamdan ayrı bir iz, ayrı bir anı taşır. İşte bu yüzden, gittiği her yere, onu öpen, onu seven, ona dokunan adamların da ruhunu taşır; her kadın... Üstelik... Bunu kabul etse de, etmese de...

Kadın demek, duygu demek... Kadın hissetmek, kadın unutmamak, hep hatırlamak demek... Üstelik... Kadın demek, yaşamın her ayrıntısıyla ilgilenmek, kadın demek, yaşamın her anını kayıt altına almak demek; bazen duygu ve düşünce hafızasında, bazen en gizli defterleriyle, bazen de anı ve hatıra sayfalarında... Kadın demek, sevmek demek çünkü... Ve Sevmek, ruhumuzda, sonsuz izler ve anılar bırakır kendiliğinden... İstesek de, istemesek de üstelik...

Kadın, bazen kızar, bazen affeder belki; ama unutmaz. Kadın, sever; gider; ama hiçbir zaman tamamen terk etmez adamını; sevdiğini... Kadının, sevdiğinden ayrılır belki bedeni... Ama ruhu, aklı sevdiği adamda kalır kadının; hem de ebediyen... Bir anı, bir duyguyu bir kadından iyi kim hatırlayabilir, kim anlatabilir ki; hem de en ince ayrıntısına kadar? Bir kadın, onu seven adamı, gerçekten sevdiği adamı asla unutmaz., unutamaz; adam onu tüm yaşam kayıtlarından silse de üstelik...

Ve sonsuza kadar değişmez bu kural... Her kadın, ruhunda, her seviştiği adamdan ayrı bir iz, ayrı bir anı taşır.

Çünkü kadın ruhu, kayıtları sonsuza kadar yaşayacak bir anı defterinin, en silinmez, en bulunmaz halidir. Yeter ki, o defterin kıymetini bilecek, gerçek delikanlı bir adamı bulabilsin; şansı yaver giden kadın...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..