Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '16

 
Kategori
Deneme
 

Bir kadın bir adam

Bir kadın bir adam
 

Başlangıç: Kaosun tırmanışı


Bir Kadın
 
Aklımdakileri kabul etmek, en büyük yenilgi bugünlerde benim için. O kadar zor ki itiraf etmek bazı gerçekleri. Daha içim alışmamışken bu heyecanın şiddetine, bir de aklımdan geçenleri mantığıma uydurmak, tek tek kılıf hazırlamak her birine.sabah gözümü açar açmaz başlayan ve uyuyana dek süren bir telaş, bir koşuşturma içimde. Oysa ne kadar temkinli, ne kadar sakin bir kadınımdır. Deli dolu olmadığım zamanlar dışında. Hiç kimse görmezdi içimi, kahkahalarla ve gereksiz uzatılmış konuşmalarla gizlenirdi her bir ayrıntı. Şimdilerde ise bir noktaya uzun süre takılan bakışlarım oluyor. Film izlerken başka dünyaya dalıp, kaçırılan alt yazıları etrafımda kim varsa dürtükleyip, ne demişti en son o diye, cahil durumuna düşmelerim oluyor.
 
Adımı seslenseler duymuyorum artık. Sanki başkalaştı adım bile yüreğimle birlikte. Mideye giren kramplar, taşikardi ve başkaca yan etkiler tabii…
 
Gece 3’te su içmek için kalkılan yataktan mutfağa kadar geçen sürede, son söylenen cümleleri hiç unutmamak dileğiyle, tekrar etmek durmadan. Tekrar yatağa girildiğinde sırıtık yüz ifadesiyle, uykunun geri gelmesini beklemek de neyin nesi anlamadım!
 
Hee marketten yumurta alırken beynin işlev dışı kalması sebebiyle, yumurta kolilerini elleyip durmanın amacı ne ola ki? Niye karton kutuyu yokladığımı bilmiyorum hâlâ. Tazelerinden almaya mı çalıştım, ambalajına bakıp acaba? Ambalaj mı tazeliğin göstergesi?
 
Aşık oldum, dediğimde herkes şaka sanıp gülüyor. Oysa uzun zamandır bu kadar ciddi olmamıştım ben. Misal: ellerimiz temas etse, bir yanık kokusu, bir patlama sesi yada bir alevlenme çıkar mıydı, onu merak ediyorum. Aslında o anı hayal etmek bile istemiyorum. Önü alınamayacak şeylere yol açmamak gerek, düzeni temin etmek adına. Malum dengeler bozuldu muydu bir kere, artık tutabilirsen tut o ipin ucunu.
 
Tensel temas ve diğer ayrıntılı hoşurtuları aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Henüz o denli vahim ki durum. Çünkü yalan söyledim yine kendime. Aklımdan ve kalbimden geçiriyorum görüldüğü üzere. Hatta ilerimi gitsem biraz daha! Ama hayır bu boka saldırmak olur durduk yere. Yine de nasıl mı?
 
Dağınık saçlarım yüzüne sürünsün istiyorum bir gece yarısı, “hiç bırakma ellerimi” demek istiyorum (dönüş olur mu bu cümleden bir daha?) “varsın olmasın” demeye cesaretim var mı mesela? Dürüstlük değil mi her dinin ana teması? Mevzuyu çözemedim henüz anlayacağınız. Belki baharda bitecek, son yağmurlarla anlıyorum. Zor olan şey kendimi ve herkesi kandırmak; Bazen cennetten s.ktir edilmek pahasına hataları göze alıyor insan. Havva misali. Sadece yaşıyorum şuursuzca. Ama öyle tatlı yaşıyorum ki sormayın gitsin!
 
Bir Adam
 
“Birini seni mutlu ettiği için değil, yalnızca kendi başına var olduğu için, bir başkası gibi değil kendisi gibi olduğu için sevebilmek zordur.” demişti ya o sevmediğim romanında, o sevmediğim adam. İşte ben bugünlerde o adamı sever oldum. Hatta bankadaki o suratsız memuru, banktaki o melun yaşlıyı, bankodaki o masum hatunu, bardaki o oro....yu sever oldum. Bugünlerde kediler, bulutlar, arabalar, marabalar, dilenciler, tinerciler, seviciler tekmili birden herkes gözüme bir hoş görünür oldu.
 
Şahsen benim şikayetim yok, yaşadığım hayatı biraz daha sever olmaktan. Belki biraz midem yandı. Yanmak da değil de kavrulmak gibi. Hayır ama böyle de, bir kürek çoban çökerten dikenini, sizin de bağrınıza döküp gitseler, size de batar bu.
 
Şimdi beni suçluyorlar: “sen takımı desteklemedin bak zar zor kazandık” diyorlar; “sen filmi izlemedin, bak masrafı çıkaramadık” diyorlar, “sen kitabı anlamadın, bak ikinciyi basamadık” diyorlar. “Ben demek ki şarkıyı dinledim, biraz da onlar yükselsin”, demek istiyorum ama göğsüme çöreklenip gürültü ediyorlar.
 
İki Tavuk
 
-Başlık bu (iki tavuk) olsaydı ya! Yani yıl olmuş bilmem kaç, siz hâla Romeo-Juliet muhabbeti yapmıyor musunuz? Beni benden alıyorsunuz doğrusu! komik, korkak ve tavuksunuz. Kaldı ki erkenden uyuyorsunuz. 
 
+Siz kimsiniz acaba?
 
-Ben iç ses? Hani şu psikolojik, içsel, derinlemesine romanların çok bilmiş kahramanı.
 
-Peki ama kimin iç sesi? Kadının mı adamın mı?
 
+Valla öyle kitaplarda yazıldığı gibi herkesin bir iç sesi yok zaten. Şöyle söyleyeyim, ortalama 7 kişiye 1 içses düşüyor. Kadro kısıtlı yani.
 
-Anladım.
 
+Neyi anladın? Sırf hatunla muhatap olmayayım da seninle konuşayım diye devreye girdin. Başka da bir b..k anladığın yok. Ama ben sana anlatayım ister misin? Bak dinle:
 
-Devir o devir değil. Öyle antin kuntin aşk kalmadı artık. Zamanın berisindesiniz
 
-“Sevda baştan gitmiyor …” diye bir türkü var onu da bi dinleyin, belleyin.
 
-Sanmayın ki sevişseniz ve bir velet peydahlasanız o Nietzsche olacak! Bu değil. O da normal İhsan insanı olacak.
 
-Ne ilksiniz ne de son? Ama tertemizsiniz, her şeyden evla, hissettiğinizsiniz. Birbirinizi koruyun.
 
Özlü Laf: Herkesin kendi yerine yaşadığı ve öldüğü söylenir hep, ama herkes kendi de değil, kendi yerinde de. Zamanın Farkında
 
- Şule GÜRBÜZ
 
 
Toplam blog
: 2
: 60
Kayıt tarihi
: 28.01.16
 
 

Okumayı ve yazmayı severim. Doğayı ve gezmeyi severim. Yemeyi ve içmeyi de severdim.  ..