Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir kadın bir erkek bir kadın bir erkek bir kadın...

Bir bar taburesinde oturuyordu kadın; ağır içmek istiyordu o akşam nedense... Arzın biryelerinde örülen ağ ona bunu istetiyordu belki de. Neyi neden öyle yaptığımızın bir açıklaması varsa arza dair o da bizden habersiz örülen ağlardır. Düşünüyor muydu bunu bilmiyorum ama içiyordu işte. Arada bardaki barmaidle laflıyor, etrafı inceliyor bir yandan da oturuyordu. Sonra bir adam geldi yanına kadınımın. Yanında dediysem yan tabureye. Çıkardı paltosunu ( kar yağıyordu dışarda) oturdu; bar raconuna uygun olarak kadın mı önce afiyet olsun dedi adam mı önce selam verdi orasını göremedim/duyamadım. Kadın hafiften adama taraf dönmek için tahminen bir 15dk kadar bekledi. Diğer taburede oturan ve kendisine manidar bakışlar atan adamla gözgöze gelmesinin de önüne geçmişti bu vücut hareketi ve dahi dili.

Tam olarak ne konuşuyorlardı duyamıyordum... Adam biraz çekinceli de olsa, kadının saçlarına bakıyordu; hakikaten etkileyici gece misali saçları vardı kadının; yüzü de etkileyici bir yüz sayılabilirdi bile; baktıkça güzelleşen konuştukça anlamlandırılan bir yüzdü. Çenesindeki iz çocukluktan, bir ağaçtan düşmüş imgesi uyandırmıştı ben de, adamdaysa tam da o izin üzerinden öpmek!

Kısık kahkahalar geliyordu adamdan çağlayan gibiyse kadından, daha pervasızdı kadın. Adamsa daha .... sessiz.. Kapılmış sohbete gidiyordu ama... içkiler yenileniyor, sigaralar tazeleniyor bir ara kadın adamın elini tuttu; bar ahşabının altından. BarmenleR görmemeliydi! demek ki öğrenmişti adamın evli olduğunu, yüzük yoktu oysa adamın parmağında; her ikisini de cepheden gören bendim; utanmazca izleyen de!

Kadın; hani rakının yakıştığı kadınlar vardır ya, öyle bir kadındı. içki içmeyi bilen ve sohbeti çağlayan gibi akan, herşeyi konuşabileceğiniz.

Adam; kadınla konuştuklarına, kadına anlattıklarına kendisi de şaşkınlıkla bakıyordu! Nasıl anlatıyorum ben bu kadına kimseye anlatamadığım sıkıntılarımı/açmazlarımı/hayallerimi... Yine de şaşkınlık dışında bir duygu yoktu rahatsızlığa dair. Anlattıkça açılıyor açıldıkça anlatıyordu.

Kadın; adamı dinliyor, kendini anlatıyor ( en büyük sorunu buydu kadınımın. kendini anlatmaktan bir kurtulsa bütün yaşamı değişecek mottosuna inanıyordu! ama anlatıyordu işte. )

Konuştular konuştular konuştular...

adam; hani hep o oturma odalarımızda hapsolduk cümlesinin kurulduğu duygunun öznesiydi.

kadın; dışarda bir hayat var ın temsilcisi anarşizmiyle ajitasyon yapabilen bir kadındı, öznesiydi/yüklemiydi/filliydi bu davranışın.

İkili delilikti yaşadıkları... Birinin evinin yanında diğerinin evliliğinin başucunda! Herhangi bir gecenin herhangi bir zamanında yan yana düşmüşler, sözcükleri sözcüklere eklemiş bol sigara bol içkiyle gecenin sonuna ya da başlangıcına yelken açmışlardı.

Arzın bir yerlerinde kader ağlarını örmüştü onlar için. Belki farkında değillerdi belki de her şeyin farkındalardı da sadece söze getirmiyor olacaklara tanım bulmak istemiyorlardı.

Uzattık sözü; elleri birleşti önce! Lakin öyle böyle değil elleri sevişiyordu adeta... Adam bir yandan araba kullanıyor bir yandan bu sevişmeye katılıyor o arada akıl edip yavaşlıyor, direksiyon hakimiyetini en aza indirip eldeki hakimiyetini en yüksek noktaya çıkarmaya çalışıyordu. Aklını almıştı bu gece saçlı kadın! Kadın farklı mıydı sanki! Değildi. Elleri adamın ellerinde geziyordu. Geziyordu dediysem siz su içeri gibi bir duyguyla okuyun.

Kadını evine bırakacaktı adam; bunun için evinden arabasını almış gelmiş kadını yan koltuğa oturtmuş yavaş yavaş gidiyordu işte. Ne olduysa o zaman oldu! Kadın adamın elini tuttu. Sonrası; sonrası malum dediğinizi duyar gibiyim. Lakin değil. Kadın adamın yanağını öptü adam kadının dudağını öptü. Gece bitti! Adam eşinin koynuna kadın yalnızlığın koynuna girdi. Bu hikayeyi yazmak da bana düştü.


NAZLI ELA

 
Toplam blog
: 5
: 542
Kayıt tarihi
: 31.01.07
 
 

Taşralı bir yazarım:) En sevdiğim şey gezmek ve okumaktır. Özellikle Şehr i İstanbul'da gezmek en bü..