Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '18

 
Kategori
Özel Günler
 

Bir Kadın Sağlığı Sorunu Olarak; Kadına Yönelik Şiddet!

Bir Kadın Sağlığı Sorunu Olarak; Kadına Yönelik Şiddet!
 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü


Şiddet olgusunun ortaya çıkışı, insanlık tarihiyle paraleldir. Kadına yönelik şiddet, bilinçaltında yatan cinsiyet ayrımının dışa vurumu ile karakterize bir insan hakları ihlalidir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı”nın tanımlandığı 17. madde ile herkesin yaşam hakkını garanti altına almayı ve kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını” taahhüt eder. Cinsiyete dayalı şiddet, anayasal hakkın ihlali kapsamına girmektedir. Günümüzde kabul edilen bazı yaklaşımlara göre kadına yönelik şiddet, bir ruhsal bozukluk ya da bir sağlık sorunu olarak yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise, 2002 yılında kadına yönelik şiddeti bir sağlık sorunu olarak tanımlamıştır.

Kadına yönelik şiddet, kadın yaşamının hemen her döneminde, farklı şekillerde karşılaşabilinen ve kadınların sağlığını, hatta yaşamlarını etkileyen bir istismar biçimidir. Kadınların %20-30’unun hayatlarının herhangi bir döneminde partnerleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca aile içi şiddetin, kadınlarda psikososyal ve fiziksel sorunlara yol açtığı da bilinmektedir.Bu sorunlara sakatlıklar, perinatal komplikasyonlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi fiziksel, depresyon, anksiyete, intihar, alkol ya da ilaç bağımlılığı, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) v.b psikolojik sorunlar örnek olarak gösterilebilir. Namus adına işlenen cinayetler ise, kadına yönelik şiddetin en ölümcül ve görünür biçimlerinden biridir.

Genelde kadınların, tanıdıkları veya hayatlarındaki erkeklerin şiddetine maruz kaldığı yapılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Şiddetin yol açtığı fiziksel zararların yanı sıra, psikolojik ve sosyal zararların kadınlar için daha yıkıcı ve sarsıcı olduğu ise yadsınamaz bir gerçektir. Ayrıca şiddet uygulayıcısının, kadın tarafından yakından tanınan, güven duyulan ya da kadının özel yaşamında yer alan önemli bir kişi olması etkilenmeyi daha da artırmaktadır.

Türkiye’de kadına yönelik şiddetin sorunun önüne geçilebilmesi için şiddetin, toplum tarafından nasıl sunulduğu ve nasıl algılandığına bakılması gerekmektedir. Ülkemizde yüzyıllar boyunca, erkeğin kızını veya eşini dövmesi, erkeğin hakkı, hatta görevi olarak kabul edilmiş ve ”kızını dövmeyen dizini döver” sözü ile de adeta kadına yönelik şiddet desteklenmiştir.

Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması’nın verilerine göre; 2003 yılında yapılan bir araştırmaya katılan kadınların %39’unun yemeği yakması, kocasının sözüne karşılık vermesi, parayı lüzumsuz harcaması, cinsel ilişkiye girmeyi reddetmesi, çocuklarının bakımını ihmal etmesi gibi durumlardan en az birinin gerçekleşmesi ile, kocanın eşini dövmesi için haklı gerekçe oluşturacağını belirtmişlerdir.

Türkiye’de aile içi yaşanan sorunların mahrem kabul edilmesi sebebiyle şiddete maruz kalan kadın, durumu en yakın kişilere bile anlatmakta güçlük yaşamaktadır. Şiddetin açığa vurulması halinde de genellikle şiddet mağduruna yardım etmek yerine, “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla aile birliğinin devam etmesi adına sessiz kalması tavsiye edilmekte ya da kadın suçlanmaktadır.

Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’na başvuran 4.000 üzerindeki kadının; %45,8’inin balayı dönemi sonunda, %1,3’ünün ilk çocuklarına hamile iken, %9,9’nun doğumdan sonra şiddeti yaşadıkları saptanmıştır. Şiddete maruz kalan kadınların, ilk zamanlarda eşlerinin değişeceğine olan inançları, daha sonra da korku, çevre baskısı, ekonomik nedenler, meslek sahibi olmamaları gibi gerekçeler yüzünden eşlerinden ayrılamadıkları, ancak şiddetin çocuklarına da yansıdığı zaman yardım aramaya karar verdikleri belirlenmiştir.

Çocuğun sosyal öğrenme yoluyla aile içerisindeki şiddet davranışını rol model alması, çocuk eğitimi esnasında dayak ve şiddetin yaygın olarak kullanılmasının toplum tarafından kabul görmesinin şiddetin yaygınlaşması ve normalleştirilmesinin nedenleri arasında olduğu belirtilmiştir ve şiddetin kuşaklar boyu aktarılmasına neden olduğu bilinmektedir. Aile içerisindeki şiddet etkilerinin, tüm aile bireyleri üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğu, ancak özellikle çocukların ve kadınların bu olumsuz etkiye daha açık oldukları söylenebilir.

Çocukluk döneminde şiddet içeren davranışlara maruz kalan bireylerin yetişkinlik döneminde ciddi davranış bozukluklarına sahip oldukları gözlemlenmiştir. Çocukluğunda aile içerisinde şiddete tanık olmuş bireylerin, kendi çocuklarına da aynı davranış özelliklerini gösterme eğilimlerinin yüksek olduğu gözlenmiştir.

 

 
Toplam blog
: 4
: 138
Kayıt tarihi
: 19.11.18
 
 

1995 yılı İzmir doğumlu. Girne Amerikan Üniversitesi, Psikoloji (İngilizce) bölümü mezunu. Yakın ..