Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '15

 
Kategori
Güncel
 

Bir kampanya hikayesi ve huzursuz Türk olmanın dayanılmaz ağırlığı

Sabah yine vaktinden evvel beynim uyandı gözlerimden önce. Son dönemde yaşananların etkisi midir yoksa tamamen fizyolojik başka bir nedenden mi bilmiyorum. Sanki yeni bir şey keşfetmişçesine mantık yürütmeye başladım yattığım yerden.  Bir süre sonra usa vurunca düşündüğüm işin benim ve yakın çevremin gündelik hayatı üzerine yükleyeceği olumsuz etkiler bir anda hakim oldu düşüncelerime ama beynimin diğer yarısı dengeyi hep sağladı. Günün devamında düşüncemi hayata geçirmek için küçük çaplı sorgulamalar sonrasında nihayet bir kampanya yazısı kaleme aldım “chance.org”  sitesinde yayınlanmak üzere eklentileriyle birlikte.  Önce “twitter” ve “facebook” uygulamalarının Türkiye’deki yaygınlığına baktım, “twitter” için kullanıcı sayısının 11 milyon, aktif kullanıcı sayısının da yaklaşık 6 milyon olduğunu, “facebook”  için ise bu sayıların yaklaşık sırasıyla 40 milyon ve 23 milyon olduğunu gördüm. Sonradan bu küçük araştırmanın ne denli gereksiz olduğunu anlamış olsam da ya da “change.org” daki benzer kampanyaların katılımcı sayısı aslında bana baştan bir fikir veriyor olsa da benim kampanya açma nedenimin ve üslubumun bir farklılık yaratacağını düşünerek devam ettim. 

Lafı bunca geveledikten sonra sadede gelmek gerekirse, kampanya sloganım ve maksadım şuydu: “Tarafsız olmadığını beyan eden Cumhurbaşkanı’nı istifaya çağır.” Bugün düşüncesi bile insanı epey ürpertiyor benim konumumdakiler için, ama istek son derecede haklı, medeni ve yerinde bana göre. Neden mi? İşte açıklaması: Türkiye'nin 12. cumhurbaşkanını belirlemek için 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçimle Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez doğrudan halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilmiş ve 28.08.2015 tarihinde Cumhurbaşkanı sıfatıyla Anayasa’nın 103. Maddesi’ne göre aşağıdaki yemini etmiştir: "Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim." Bununla birlikte, medya aracılığıyla kamuya yansıyan çeşitli açılış törenlerinde ve iktidar partisinin milletvekili adaylarının tanıtımının yapıldığı ortamlardaki konuşmalarında; Cumhurbaşkanı olmadan önce tarafsız olmayacağını söylediğini belirterek “ben tarafsız Cumhurbaşkanı değilim, olmadım olmayacağım ben tarafım, milletimin tarafındayım milletimin yanındayım” ifadesini kullanmıştır. Cumhurbaşkanı ayrıca, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde yine kamuya yansıyan bir konuşmasında; “biz Yeni Türkiye'yi istiyorsak, 400 milletvekilini vereceğiz… eğer yeni anayasa istiyorsak 400 milletvekilini vermek lazım, bunlarla böyle uğraşmaya gerek yok. Bir başkanlık sistemini istiyorsak 400 milletvekilini vermek lazım ki bu gerçekleşsin. Çözüm süreci istiyorsak 400 milletvekilini vermemiz lazım ki gümbür gümbür iktidarda olan bir parti bunu gerçekleştirsin” diyerek isim vermeden iktidar partisi için için oy istemiş, sonrasında da "Cumhurbaşkanı olarak sadece istikbale yönelik kanaatlerimi söylüyorum" demiştir. Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı; Anayasa’da belirlenen ilkelere göre, siyaseten tarafsız olmadığına ve olmayacağına yönelik yukarıda özetlenen açık beyanları nedeniyle yeminini çiğneyerek vermiş olduğu sözünü yerine getirmediği ve gelecekte de yerine getirmeyeceği iradesini ortaya koymuş olması kanaatiyle, hukuka ve ülkenin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı Makamına olan güven ve inancımı derinden sarsmış olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak istifaya davet ediyorum.  http://youtu.be/v-kigBDHC1k

Bu metni yazarken kullanılan dile bilgim dahilinde dikkat ederek ve siyaset yapıyor olmak görüntüsünden tamamen bağımsız olarak, sadece ülkenin bir vatandaşı sıfatıyla hukukun üstünlüğü ve gerekliliği evrensel kabulünden hareketle haklı olduğunu düşündüğüm bir talebimi dile getirdim. Türkiye’deki siyasi eğilimlere bakıldığında böylesi bir çağrının karşılık bulabileceğini umdum, hala da ummaktayım. Ancak benim yanlışım, sosyal medyada ve çevremde zaman zaman görüş alışverişinde bulunduğum insanlardan bir tekinin bile bu kampanyaya destek vermeyeceğini /veremeyeceğini hesaplamamak oldu. Aslına bakılırsa kampanyayı paylaşıma açma konusunda kendimin dahi defalarca şüphe duymuş olmam bu sonuca bir işaretti elbet. Ancak tam da bu nedenle, tekrar tekrar, bu toplumun bir paydaşı olarak en basit demokratik bir hakkın dahi dışavurumunun bu denli korku ve iç baskı yaratmış olmasına olan tepkimin her seferinde galip gelmesiyle sonuçlanan bu iç çatışmanın paylaştıklarım tarafından aşılamayacağını da tahmin etmem gerekirdi. İşte epey süre önce blog yazısı yazmaktan vazgeçmeme rağmen bu yazıyı kaleme almamın nedeni de bu gerekçe oldu.

Belki meramımı anlatmaya yardımcı olur düşüncesiyle son bir ekleme yapıp bitirmek istiyorum. Benim durumum başlıkta da belirttiğim gibi huzursuz bir Türk olmanın dayanılmaz ağırlığını taşımakta olmamdır. Biliyorum ki ülkede pek çok insan siyasi bir kimliğe sahip olmanın ötesinde bugün T.C. Anayasa’sı bağlamında karşı karşıya bulunulan durumu en hafifinden rahatsız edici bulmaktadır. Ülkeyi bir arada tutan yegâne unsur olması gerektiği konusunda tam bir oydaşma olduğu tartışmalı olsa da, devlet, meşruiyetini bu anayasadan almaktadır. Böylesi bir sorunun varlığında geri kalan her şey teferruattır artık günümüzde. Anayasa’nın yukarıda açıklanan durum nedeniyle her gün alenen etrafından dolanılmakta olması hadi kabul edelim çiğnenmekte olması istisnasız herkesi rahatsız etmekte, çağdaş dünyaya göre geri kalmış demokrasimizi ve biz vatandaşların güvenli bir geleceğe olan umudunu onarılmaz derecede yaralamaktadır. Öyleyse bu çağrı siyasi ayrım gözetmeksizin tüm toplumun yararına ve yerinde bir çağrıdır diye düşünüyorum.                      

 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..