Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir Kasaba üç Şehir bir Hikaye

Bir Kasaba üç Şehir bir Hikaye
 

http://www.youtube.com/watch?v=cfy_zKa1kLo 

Balıkesir/Erdek

“Nerelisin” diye sorduklarında hiç diyemedim “Balıkesir’liyim” diye. “Erdek’liyim” derdim. Şimdi şimdi demeye başladım. Sonradan fark ettim ki herkes aslında ait olduğu ili söylermiş memleketi diye. Balıkesir benim için sadece İzmir’e giderken geçilen Balıkesir garajından oluşan bir şehir olmuş zaman içinde. O kadar. Bizim oralılar için Balıkesir’den ziyade Bursa yakındır. Oraya gidilir hastalıkta, alışverişte başka şeylerde.

Erdek demek zeytin ağaçları demek benim için, deniz demek, güneşin denizden batması demek, sabahın erken saatlerinde deniz kenarında edilen kahvaltılar demek, annemle gidilen pazarlar, dönüp dolaşıp geri döndüğüm yer demek, döndüğümde her şeyi bıraktığım gibi bulduğum yer demek.

Her mevsiminin her anını bildiğim yer, çocukluğum demek.

İZMİR

İzmir’de yaşamış ninemin izlerini aradığım şehir. Kendimi bildim bileli yaşamak istediğim, gittiğimde “evet işte burası” dediğim şehir. Ama o bana “sen buraya temelli yerleşme mevsimlik işçi misali gel ve git” dedi. “Peki” dedim. Yıllarca her yılın iki üç ayı topraklarını ince ince kazmaya, sadece sokaklarına, kıyılarına, toprağının üstüne değil, geçmişine, zamanın derinliklerine dalmaya gittim. Sonra uzaklaştım ondan başka başka yerleri dolaştım ama bir gün bir baktım yine oradayım.

Denizine bakmayı, sıcaklığını, ağaçlarını, evlerini, toprağını, kıyılarını, ağustos böceklerini bile sevdim. 

Ankara

Ablamı takip edip üniversiteyi okumaya geldiğim şehir. Kaldım, tam 18 sene. Bir zamanlar hep öğrenci kalmak istediğim şehir. Ama artık okunacak ne varsa, kaç aşama varsa okuyup "eeee tamam artık öğrencilik bitti" dediğim şehir. Hep “ben Ankara’yı sevmiyorum, denizsiz yaşanır mı” dedim. Ama yaşayarak onu sevmeyi öğrendim. Özellikle eski Ankara’yı. Bir de evin penceresinden Ankara manzarasını seyretmeyi, özellikle gecenin sessizliğinde ışıl ışıl yanıp sönen ışıkları.

Ömür boyu sürecek dostlukların temeli Ankara’nın ruhunda atıldı ve geleceğe taşındı. Ama Ankara geçmişte kaldı. Üzüntüler, sevinçler, yaşanan ne varsa bir ömür içinde benim hikayemin Ankara bölümünde saklı kaldı.   

Sivas

Yıllar önce yüzey araştırmasına gidip sokaklarında dolaşıp, dükkanlarına girip çıkarken ben bu şehirde asla yaşayamam dediğim şehir:) Yıllardır uğraştığımı, yıllardır beklediğimi orada bulduğum şehir. Özlemime yaklaştığım şehir.

Neden, nereye gidersem gideyim mutlaka bir Sivaslının karşıma çıkmasını, Sivas’a gidince anladığım şehir. Asla asla dememeli. Şimdi sokaklarında yürüyüp yeni içine dahil olduğum bu şehri keşfediyorum, soğuğuna alışıyorum, eski şehrin eski evlerine camilerine, hamamlarına, kümbetlerine bakıyorum. Penceremden yağan karı seyrediyorum. İyi geliyor.

Mutsuz muyum? Hayır. Huzurluyum. İnsanın ne olursa olsun mutlu olamayacağını öğrendim. Huzurluyum.  

Hep denizsiz bir şehirde nasıl yaşanır sorusu asılı durdu hayatımın bir köşesinde ama kader midir, alın yazısı mıdır nedir bilmem, beni hep denizsiz şehirlere gönderdi. Hayat, istediğinle değil sana verilenlerle huzurlu olmayı öğren fazlasını isteme, istersen de elde edemediğinde kabullen, içindekileri yine içine göm, sus ve otur dedi. Ben de şimdi ona uyuyorum sakinlik ve huzurla.    

 

http://www.youtube.com/watch?v=oJ34hV3KkMI 

 

 
Toplam blog
: 78
: 874
Kayıt tarihi
: 03.10.08
 
 

Yaş olarak 35 dolaylarında, bir arkeoloğum. Çoğu zaman eksileri artılarından fazla da olsa mesleğ..