Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '14

 
Kategori
Deneme
 

Bir kayboluş hikayesi

Bir kayboluş hikayesi
 

İşte böyle, yarı ölü, yarı diri, ama hep vakar hep onurlu yaşıyorum sevdamın sürgününü.


Acımın yüreğimi çürüttüğü günlerden biriydi, arkadaşımın göndermiş olduğu sesli şiiri tekrar tekrar dinliyor, acılarımı kanırtıyordum. Bir hüzün bir yalnızlık vardı sözlerinde, yorumcunun sesi göğüs kafesimin odalarında yankılanıyordu. İşte onunla ilk karşılaşmam böyleydi. Sonra mp3’ün ismine kaydı gözlerim, yorumlayanın adı yazmıyordu. İnternetle yeni tanıştığım zamanlardı ve onun hakkında nasıl bilgi bulabileceğimi bilmiyordum. Sonra google ile tanıştım, şiirin birkaç sözünü yazıp, aramaya başladım. Kimliğinden emin olmadığım, bir siteye düştü yolum. Kaydoldum fakat içeriye giremedim. Daha en başında vazgeçmiştim. Bir daha o siteye hiç uğramadım, onunla tanışana kadar.

Evliliğim çatırdıyordu, hiçbir şey istediğim gibi, hayal ettiğim gibi değildi. Mutsuzdum ve aile mi de mutsuz ediyordum. Ayrılık kararı verme aşamasındaydım. Çocukların ödevlerini araştırırken bir edebiyat sitesine rastladım. İlgimi çekmişti, çünkü çocukluğumdan beri, günlük tutar, aklıma geleni yazardım, şiir yazmayı ve okumayı çok severdim. Birkaç ay siteyi takip ettim, bir cesaretle yazdıklarımı orada paylaşmaya başladım. Orası benim kuyum gibi olmuştu, içimde kalmış, birikmiş, söylenmemiş ne kadar söz varsa, hepsini yazmak, yüreğimi boşaltmak istiyordum. İlk birkaç denemem, çok kötü eleştirilere maruz kaldı. Hatta bir ara yazdıklarımı paylaşmaktan vazgeçmeye karar vermiştim. Fakat fazla uzak kalamadım. Bu site benim için mucize gibi bir şeydi, orada olmam gerekiyordu. Cesaretimi toplayıp, iyi ya da kötü paylaşmaya devam kararı aldım.

 

İlgimi çeken birkaç şairi takip etmeye başladım, sanki hepsi birbirine benziyordu, aklım karışmıştı. Hele bir şaire fena takmıştım, öyle güçlü bir kalemi vardı ki, onu okurken parçalandığımı hissediyordum. Fakat hakkında pek bilgi yoktu, şiirleri dışında. Ona olan hayranlığım hayalimde bir kahraman yaratmıştı ve sonrasında dinlediğim o sesli şiir. Şair ve şiir de ki sesi harmanlayıp kahramanıma can verdim. Bir şiir yazdım. Hayalimde yarattığım, kağıda döktüğüm bu şiir epey ilgi çekti. Sonrasında bir çok şiirler, hikayeler yazdım.

Yıllar yılları kovaladı. Bu zaman içinde evimden ve eşimden ayrıldım, yeni bir hayat kurdum. Net üzerinde tanıştığım arkadaşlarım ve girdiğim sosyal ortamlar oldu. Bunlardan ilki radyoydu. İlk yayıncılık deneyimimi, girdiğim radyo da  edindim. Kurucusu kardeşim gibi sevdiğim benim için çok özel ve değerli bir insandı. Bazı olumsuzluklar yüzünden bir ara yollarımız ayırmak zorunda kaldık. Bu dönemde başka radyolara gitmeye başka arkadaşlar edinmeye başladım. Sanırım yine aynı zamanda Facebook ile tanıştım. Sosyal paylaşım sitesinde daha geniş kitlelerle buluşuyor tanışıyordum. Ta ki ona rastlayana kadar.

Bir gün radyocu arkadaşlarımdan birisinin paylaşımını görünce şok oldum. İşte o diye bağırdığımı hatırlıyorum. Evet o yıllar önce şiiriyle sesiyle acılarımı yoğurduğum adam, tam karşımda duruyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Öyle şaşkın ve mutluydum ki, hemen kendisine arkadaşlık daveti yolladım. Kabul ettiğinde ki sevincimi tarif edemem. Diğer şiirlerini de dinleme şansım olmuştu artık. Bir gün bir videosuna yorum yazdım, yıllar önce sesiyle ve şiiriyle nasıl tanıştığımı anlattım ve o şiirin videosunu paylaşmasını rica ettim. Sağolsun beni kırmadı. Onunla ikinci karşılaşmam bu şekilde oldu, üç yıl sonra.

Bir gün bana Facebooktan bir mesaj geldi. “Emine hanım müsade ederseniz birkaç şiirinize ses olmak istiyorum” Bu mesajdan sonra bir süre kendimi toparlayamadım. Öyle ya ünlü biri benim şiirimi okuyacaktı, yani benim şiirim okunacaktı, ayaklarım adeta yerden kesilmişti. Nasıl sevindiğimi, gün gibi hatırlıyorum. Kendileri benden bir kaç şiir beğenip kendisine iletmemi istemişti. Ben okunmasını istediğim şiirleri belirleyip, kendisine mesaj yolu ile  ilettim. Gelen cevapta aynen şöyle diyordu. “Edebiyat sitesinde ki sayfanıza girdim, öyle bir şiir gördüm ki, o şiiri okumak bana farz oldu” şiirin adını görüce, ben ikinci bir şok daha yaşadım. Yıllar önce kendisini dinlerken, etkilenip hayalimde bir kahraman yaratıp, yazdığım şiirdi. Böylesi bir tesadüf nasıl mümkün olabilirdi. Kendisine bu hikayeyi anlattım, belki inandı, belki de gülüp geçti bilmiyorum. Ama o şiiri okudu. Ve o şiir bir aşkın ilk adımları oldu. Aradan bir üç yıl daha geçti. Bu süre de ne mi oldu?

Belki bir sonra ki yazımda devamını anlatırım. Ya da belki de en doğrusu olanları senin hayal gücüne bırakmaktır, kim bilir.

 

( Sana yüreğimin bir yarısını emanet ediyorum. Ona iyi bak ve lütfen düşürme yerlere. Sağlam sarıl sevgiyle, dokun o yetim , o öksüz kalmış yüreğine, üşütme.Ben çoktan gittim bu sevdadan, unuttum onun hırçın sesinde ki, hüzün dolu nameleri. Bir kayboluş hikayesiydi bizimkisi, yok olduk birbirimizin gölgesinde. Benimle Mutlu olamadı, belki seninle olur. Kim bilir belki de beni hiç sevmediği kadar seni sever. Bana asla bakmadığı o kara gözleriyle, senin gözlerine aşk ile bakar. Yenik düştüm bu sevda da, ben onu sevmekten çoktan vazgeçtim aslında. Hayallerimi ve umutlarımı, yükleyip heybeme, geri dönülmez yollara girdim. Canım her halükarda yanacak, hiç değilse onurlu olsun yaralarım.. içime susmalıyım )

 

Mavi bir huzur kanatlandı yüreğimin yaylasından İşte böyle, yarı ölü, yarı diri, ama hep vakar hep onurlu yaşıyorum sevdamın sürgününü.

 

Dil-ruba Emine Genç  08 Ocak 2014 /05:15

 
Toplam blog
: 41
: 486
Kayıt tarihi
: 11.01.13
 
 

İlkokul mezunuyum. Müzikle ve şiirle ilgileniyorum, yazmayı seviyorum.. İki edebıyat sitesinde (a..