Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '07

 
Kategori
Mizah
 

Bir kedi yaz dedi

Bir kedi yaz dedi
 

Sürtük.

O bir kedi...

Bizim sitenin sokak kökenli kedisi. Adını da bu vesileyle aldı.

Sürtük, birkaç yıl önce diğerlerinden farklı olduğunu ustaca sergileyerek sitemiz sınırları içinde kabul gördü.

Akıllı, sevimli ve sempatik olması yanında çocukları çok iyi kullanabilme hınzırlığıyla da site sakinlerinin kalbine girmeyi başardı. Özellikle D bloktaki Rahmi beyin düzenli sakatat desteğiyle kısa zamanda semirdi ve de şımardı. Hatta markasız süt içmeyecek kadar da seçici oldu. Bu gidişat Sürtük'ün endam ve eforunda olumlu gelişmeler gösterince duvar ötesi kedilere karşı verdiği savaşım sonrasında da bölgenin hakimi oldu. Sürtük'ün bu önlenemez yükselişi öyle bir hal aldı ki, onun mart muayyenlerinde, site sığınaklarını hareme çevirmesine, en tutucumuz bile 'pıst!' diyemez oldu.

Neyse bizim Sürtük'ü kısaca böyle tanımladıktan sonra gelelim asıl konuya. Buradan sonrasını özellikle, cümle hayvan severin, çevreci güruhun, ilgili sivil toplum ve resmi kurumların ve de kent bilimcinin ciddiyetle okumasını önemle salık veriyorum. Çünkü bu satırlar, çağlar boyu kader birliği yaptığımız, çocukluğumuzun ayakuçlarına kıvrılıp, fare tıkırtılarına kulak kabartan kedilerimiz için çalan, tehlike çanlarını haber etmektedir.

Savaşlar, enflasyon, terör, eğitim, sağlık ve bilumum damarsal sorunun harman olduğu gündeme böyle bir konuyu taşımak da nereden çıktı demelerinize aldırmadan sadede dikkatinizi çekmenizi önemle arzu ediyorum.

Geçen pazarımın mahmur sabahında, gazete-ekmek hallerinde bakkaldan dönmekteyim. Bir ara hımbıl adımlarıma Sürtük'ün patileri de sıvaşma modunda eşlik etmeye başladı.

"Ne var, ne yok lan Sürtük! sığınak alemi bitti mi?" diye takılıverdim kendisine. Sürtük sitemkâr bir ifadeyle kuyruğunu kasarak karşılık verdi;

"Bırak abi allasen! Öteye beriye ha babam yazıp, cızıktırıyorsun bizi hiç salladığın yok! Bu gariban bıyıklıgiller ne eder, ne yer, ne içer umurunda değil kitabıma!"

Sürtük'ün bu müthiş sitemine sizin gibi ben de, inanın çok şaşırdım.

"Ne var yahu, ne oldu, anlat bakalım, ne var bıyığının altında?" diye sordum, merakla.

"Abi biz kedilikten çıktık be! Bu şehir yaşamı bizi rezil rüsva etti. Onurumuz, gurur ve kişiliğimiz ayaklar altına alındı, kimyamız kaydı, kimsenin tındırdığı yok! Böyle devam ederse ekolojik denge de mortlayacak ve sıra size de gelecek!. Şu kara asfalt, şu karbondioksit, şu çarpık kentleşme ve kirlenmişliğin acımasız kolları bizden sonra sizleri de kafakola alacak! İş işten geçmeden n'olur derdimize bi çare bulun! Bulun ki evvela bizim sonra da sizin yarınlarınız kararmasın. Başta kedilik sonra da insanlık elden gidiyor, gözün sevem, bir çare!"

Sürtük'ün bu yakarışı karşısında iyice meraklandım.

"Tamam Sürtük'çüğüm de nereden çıktı şimdi bütün bunlar? Hadi anlat da becerebilirsek biz de derman olmaya çalışalım naçizane!.."

"Abi bak bi etrafına, yer asfalt, gök beton oldu. Tırmıklarımız taşa, toprağa, postumuz aya güneşe hasret kaldı. Pisliğimizin bile üzerini örtemeyeceksek, nerede kaldı bizim kedilik onurumuz, titizlik etiğimiz. Dalına tırmanıp da serçeleri korkutacağımız bir kök ağaca hasret kaldık!.. Geçenlerde öte mahallede bir duta tırmanacak oldum, mahallenin veletleri ispiyonlamış itfaiyeye. Güya ağaçta mahsur kalmışım. Yerel, ulusal tüm medya döküldü dutun dibine!. Yahu bırakın beni! Ben öylesine çıkıp, ineceğim, sorun yok! Gidin siz İbo'yu, Mali'yi, Çağla'yı, Pipis'i çekin, diye miyavladıysam da itfaiyenin merdivenlerinde tükendi ağaç keyfim... En çok da izleyenlerin, hiç hak etmedikleri halde sözde kurtarıcıları alkışlamasına içerledim...

"Eeee başka!?"

"Başka ne olsun abi, trafik canavarıyla da başımız belada!"

"Nasıl yani?"

"Allah aşkına! şuradan işine giderken, her defasında hiç saydın mı yollarda, pestili çıkmış kaç kedi cesediyle karşılaşıyorsun!? Bu şehrin sokaklarında karşıdan karşıya salimen geçen kedilere cümle esnaf şapka çıkarıyor abi!. Hem sen, hiç şöyle bedensel kusuru olmayan tek bir kedi gösterebilir misin bana!? Kiminin, kuyruğu kopuk, kiminin gözü patlak, kimi de topal. Her fırın, her tüp, her su, her kargo arabası bizim kabusumuz oldu anasını satayım!"

Bir ara gözlerini, elimdeki ekmek poşetine dikerek:

"Oh ne ala, bak şimdi sen, sıcacık evine gidecek, gömüleceksin omletine. Oysa mahallemin gariban kedileri koca kapaklı çöp konteyneriyle cebelleşecekler, Kafasına giyotin misali inen kapaklar kaç kedinin başını ayırdı gövdesinden, biliyor musun ha!? Kokmuş bir cantık, iki kıytırık spagetti uğruna!"

"Eeee başka?"

"Başka ne demek abi! şimdiki çocuklar çocuk değil, şeytanın sol bacağı sanki! Eskiden kuyruğumuza konserve kutusu bağlar eğlenirlerdi, iki tırmık atınca tırsarlardı, anasını satayım."

"Peki şimdi?"

"Şimdi uzak menzilli tabancalar tüfekler edindi veletler, acımıyor ve de hiç sektirmiyorlar, basıyorlar plastiği kafa-göz hedef seçmeden! Mübarekler, Sırp sneeperlerden daha keskin ve zalim şerefsizim! Hangi duvarın dibinde, ne zaman, nerenden zımbalanacağın korkusuyla akşam etmenin ne demek olduğunu biliyor musun abi!?"

Sürtük'ün haklı yakarış ve şikayetleri bitecek gibi değildi. Ağır adımlarla devam eden bu hayati diyaloğumuz sitenin giriş kapısına dayanmıştı. Yarı aralık giriş kapısını kıçıyla öteleyerek nezaket gösterisinde bulundu. Tam kendisine teşekkür edecektim ki;

"Bir konu daha var abim" diyerek devam etti:

"Hava kirliliği de bitiriyor bizi. Zehir yalıyor dillerimiz, mırlamalarımızın akordu kaydı abi! Mart serenatlarımız cümle alemi çileden çıkarıyor. Sıcak kiremitli damlar, bacalar da kalmadı artık. Sığınacak, soluklanacak tek bir mekanımız kaldı bu şehirde. Orası da ruhsuz, soğuk ve miskin terasların baş tacı çanak antenlerin yoksul dipleri..."

Tam bu sırada üst katlardan bir pencere açıldı. 'Pisi, pisi' diye bir sese yöneldik Sürtük'le. Rahmi Bey kocaman bir dalak parçasını her zamanki noktaya özenle nişanladı. Bu şehrin kedisi sohbetle dalak arasındaki tercihini doğal olarak kayıntıdan yana kullanırken son sözünü söylemeyi de ihmal etmed:

"Ne olur bunların hepsini yaz, belki sesimize kulak verir birileri!..Hadi bana eyvallah sana da afiyet olsun abi!"

 
Toplam blog
: 70
: 734
Kayıt tarihi
: 27.11.06
 
 

Bir şirketin H.İlişkiler sorumlusuyum. Gündeme mizahi pencereden bakmak ve ürettiklerimi paylaşmak i..