Bir kısırdöngünün kıskacı

Dünya bir kısırdöngüye dönüşen güçler çatışmasının içinde. Bunu inkar etmek mümkün değil. Adına ne derseniz deyin, nasıl tanımlarsanız tanımlayın gizlisi kalmayan bir süreçten geçiyoruz.

Yoksa durup dururken neden savaş tellalları ortaya çıkıp savaş istemlerini yüksek sesle dillendirsinler. Savaş için bahane çok; Demokrasi getirmek için savaş cıkarabilirsiniz. Ya da enerji hatlarını koruma maskesi altında ülkenizin holdinglerine para muslukları açılsın diye. Kaşını, gözünü söylemini beğenmediğiniz bir lideri indirmek için savaş cıkartabilirsiniz. Ambargo ile hayat damarlarını kurutup yola getirme çabanız boşa çıkarsa ne gam, örtülü yada örtüsüz bir savaş başlatırsınız sorunu çözersiniz. Zamanımızın savaş metodları ve silahları da eskisine göre binbir türlü. Ekonomik savaş, kültürel savaş, biyolojik savaş... Neler neler. Biri olmazsa ötekini deneyin. Nasıl olsa her ülkenin bir zayıf noktası mutlaka bulunur. Mühüm olan arayıp bulmak öyle değil mi?

Günümüzde Afrika, Ortadoğu, Güney Asya üçgeninde yaşananlara bir bakın. Bir yanda korsanlık hortladı bahanesi ile savaş hali ilanına kadar uzanan gelişmeler. Irak ve Afganistanı zaten herkes biliyor. Mumbia saldırılarının hem Pakistan hem Hindistan üzerindeki psikolojik baskısını basından izliyoruz. Burada yapılmak istenen her halde; İki ülkeyi bir birine karşı doldurup, elini ovuşturup kazanı beklemek. Her ülkede savaş isteyen gruplar ve oluşumlar bulunabilir. Önemli olan kısırdöngünün bir yerinden kırılıp aklı selim ile her ne şart ve imkanda olursa olsun barışı korumak olmalı.

Bizlere ne mutlu ki "Yurtta sulh, dünyada sulh" diye yıllar öncesinden yol gösteren Atamız var.