Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Bir kitap esintisi : İncir Kuşları

Bir kitap esintisi : İncir Kuşları
 

O benim piyanomda çok severek çaldığım bir beste gibi..


Kendime Milliyet Blog ailesinde sayfa açalı uzun yıllar oldu.Fakat çok fazla yazı yazmaya fırsat bulamıyordum.Geçenlerde neden böyle güzel bir hobim varken yazmaktan vazgeçtim diye düşünürken hızlı bir şekilde son okuduğum, üzerimde çok büyük bir etki bırakan Sinan Akyüz'ün İncir Kuşları hakkında bir yazı yazmaya karar verdim.

Kitabımızın kahramanları Konservatuar öğrencileri olan biri Müslüman Boşnak Türk kızı olan Suada, biri Müslüman Boşnak olan Tarık, diğeri ise Hıristiyan Sırp Vukadin.. Bu iki genç de Suada’ya aşık olur. Gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise “Kalbimde iki kişiye yer yok” cevabını alır. Takvim yaprakları 6 Nisan 1992’yi gösterdiğinde ise Suada ‘hayır’ dediği genç adamın eline esir düşer. Peki ya sonra… Sonrası esaret, tecavüz, yokluk, açlık ve aşk...

Adı gibi güzel olan Suada Sarayevo'da konservatuar okuyan bir Boşnak kızı; en büyük hayali ise başarılı bir piyanist olup dünyanın her köşesinde konserler verebilmek... Günün birinde kendisi gibi konservatuarda okuyan Tarık'la tanışıyor ve büyük aşkları böylece başlamış oluyor. Birbirlerine bakmaya, dokunmaya, sevmeye kıyamayan bu iki genç mutlu günlerini günlerini geçirirken Bosna'da savaş kazanları fokurdamaya başlıyor. Hırvatlar ve Sırplar silahlanıyor; Bosnalılara karşı cephe alıyor; isyan, ayaklanma haberleri bir bir gelmeye başlıyor. Savaş Suada'yı ailesinin yanına gidip, bir daha da dönemediği baba ocağında yakalıyor. Önce bahçelerine atılan bir bomba ile; sonrasında da annesinin ve eniştesinin ölümüne sebep olan bir Çetnik baskınıyla.. Suada ve iki ablası esir kamplarından birisine götürülüyor ve Suada orada savaştan da acı bir gerçekle tanışıyor; konservatuarda aşkına karşılık vermeyip aşağaladığı Sırp Vukadin işgal kuvvetlerin başında, tam karşısında ve Suada'nında burada olmasının sebebi.. Suada o günden sonra nefret ettiği Vukadin'in kapatması olarak yaşıyor; ablalarına gözünün önünde onlarca adam tecavüz ediyor; buna dayanamayan bir ablası kendisini öldürtüyor; Suada da bunların hepsine tanık oluyor. Vukadin'in emriyle bir asker tarafından başka bir kampa sevkedilirken askerin elinden kaçmayı başarıyor; ama her yeri Sırp ve Çetniklerle çevrili topraklarda yine yakalanıyor, yine bir kampa götürülüyor ve bu kez ona onlarca kişi ardı ardına tecavüz ediyor. Bu şekilde geçirdiği yaklaşık iki yılın ardından artık yaşama umudu kalmayan Suada, nihayet dualarına karşılık buluyor ve Amerika Dışişleri Bakanı’nın telefonuyla takas için otobüslere bindirilip ellerine de bir beyaz bayrak verilip tekrar vatanına dönerek kurtulmuştur. Ama bu özgürlük onun gençliğinden, yaşamından, ailesinden, duygularından, benliğinden de birçok şey alıp götürmüştür.

Ben kitabı okurken hissettiğim o utanç duygusu, tahammül edemeyişim kitabı bitirdiğimde de peşimi bırakmadı.. Sırp askerlerinin insan olduklarını karşısındakinin de insan olduklarını unutmaları ise içimde nefret, haykırış oluşturdu. Yakın tarihte, bundan sadece 20 yıl önce, 1992-1995 yılları arasında hemen şuracıkta bir soykırım yaşanmış; yüzbinlerce insan öldürülmüş; yüzlerce kadına seri tecavüzler yapılmış ve biz 'sözde' dünya devletleri bu yaşananlara daha doğrusu çığlıklara seyirci kalmışız.. Bosna’ya, insanlarına karşı ise benim sevgim bu kitap sayesinde iki kat arttı. O insanların şuanda yaşıyor ve hayata sımsıkı olarak tutunmalarıysa açıkçası takdire şayan..

  

 
Toplam blog
: 4
: 370
Kayıt tarihi
: 13.08.10
 
 

Hacettepe Üniversitesi sanat tarihi öğrencisiyim. Burada tek bir konu hakkında yazılar yazmak yer..