Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '09

 
Kategori
Felsefe
 

Bir Kitap Gördüm Ömrümün Üstünde…

Bir Kitap Gördüm Ömrümün Üstünde…
 

Özlemle tetiklenen özlemin hikayesiydi aydınlatmak istediğim.


Bir Kitap Gördüm Ömrümün Üstünde…

Bir kitap gördüm ömrümün üstünde…
Bazı sayfalar yıpranmış
Bazı sayfalar hiç açılmamış.
Bazı sayfalara şöyle bir bakılmış
Bazı sayfaları daha yaşanmamış…

Tedirginliğimle çevirdim yapraklarını.
Keşkeler… pişmanlıklar… mutluluklar… özlemler….
Geçtiler önümden birer birer…üzmeden… sevindirmeden… utandırmadan.. mutlu etmeden .. acı vermeden…

Umursamazlıkla bakmak istedim, tanımadığım bir yabancının yaşantısıymış gibi...

Söylendim… Mutluluklarımın farkında olsaydım diye...
Pişmanlıklarımdan kaçabilseydim…
Üzüntüleri umursamasaydım.. ve sevdiklerimi daha çok sevseydim.
Ve bunları yaparken yaşadığımı bilseydim… dedim kendi kendime..

Derin bir “ah....” çektim… bana çok şey anlatan…
Giden gelseydi.. yaşananlar dönseydi…
"Unutulanlar" buradayım deseydi... "unutmak istediklerim" yaşanmamış olsaydı diye...

Elimde olsaydı; hiç solmasın isterdim pembe gülümün rengi.
Hiç bitmeseydi kırmızı karanfilimin kokusu.
Çiçekler meyveye, fideler çiçeğe dönüşmeseydi de olurdu...
Yeter ki eksilmeseydi rüzgârın uğultusu ceviz ağacımdan…

Ninni gibi gelirdi rüzgârda eğilerek kiremitlere çarpan dallarının gürültüsü.
Saklanırdım yorganımın altına soğuk kış günlerinde korkuyla…

Başkaların da ninnisi olmuş mudur böylesine özlediği…
Hiç huzur bulan olmuş mudur dallardaki, tepelerdeki korkutucu uğultudan…

Hala her esintide, zamanın durduğunu, hiçbir şeyin değişmediğini zannederek…
Göğsünde kuşun yüreği çarpan… ve yatağının sıcaklığını arayan…

Düşünüyorum da; yine yazımı kış, kışımı bahar, baharımı yaz izleseydi...
Benzemeseydi mevsimlerim birbirine…
Yine tepelerin ufkuyla sınırlanmış kalsaydı küçük dünyam…
Bilmeseydim dağların, denizlerin ötesinde de bir yerlerin olduğunu…

Güldüm… peki diyelim ki öyle oldu… ne olacaktı diye sordum kendime.

Kıymete mi binerdi unutulanlar,
Tekrar aynı tadı mı verirdi yaşananlar…
Aynı şekilde mi korkuturdu karanlıklar…
Yine mutlulukla mı uyuturdu rüzgârlar…

Aman boş ver diyorum, omzumu da silkmeyi unutmayarak.
Şimdi keyif sürmenin zamanı... kapat gözlerini…
Dal sanal âleminin bahçelerine.
Hayallerine sınır da yok.. yasak da yok, ayıp da...
Başla dolaşmaya, oynatarak sihirli değneğini...

Sen istemedikçe çiçek bile açamaz, kuş da uçamaz orda…
Rüzgâr da emrinde, ancak sen istersen uğuldayabilir tepelerde.
Kar da yağdırırsın yazın sıcağında, güneş de açtırırsın kışın ayazında…
Elinde midir yaprakların sararıp dökülmemek daha ilkbaharında…

Ohhh be… devam devam iyi gidiyor… Sahneyi tamamlayayım.

Aklımda bir şiir… henüz sözleri yazılmamış
Dilimde bir şarkı, daha melodisi bestelenmemiş
Pembe rengi gözümü alıyor, yapraklanmamış gülümün,
İçimi bayıyor, açmamış kokusu karanfilimin…

Bu duygu sağanağında, ölüm bile olmaz umurumda…
Ben yolunu buldum… darısı sizin başınıza...

Haaa… beni hayal alemine salan müziğim mi… “mısırlou – symirnia girl”, “elenaki”, “demetruli”… tekrar tekrar çalan… koparıp beni içine alan… Hepsi otantik… Roza’nın, Rita’nı zamanından kalan…

Sesler buğulu… besteler büyülü, söyleyişler hülyalı… sıcak... saf.. temiz... çığlık çığlığa...
Tek kötü tarafı, içime işlemesi…
Elimde olsaydı… ya onları bu güne taşırdım… ya da bu günü onlara…

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..