Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '07

 
Kategori
Mizah
 

Bir kız isteme macerası

Bir kız isteme macerası
 

Gece yarısı telefonum çaldı. Benim gibi ev sahiplerinin "arananlar listesi"nde başı çeken bir adam için geceyarısı telefonu açmak çok riskliydi. Elbette açmadan uyuyacaktım ama şeytan dürttü.
"Aç şu telefonu. Belki de geçen gece barda ayağına basan sarışın arıyordur."
"O kim be?"
"Hani kız ayağına bastı da sen sırıtıp 'önemli değil' deyip sonra tuvalete gidip çığlık attın ya."
"Eee."
"Sonra kız sana bir bira ısmarladı kendini affettirmek için. Sen de ona kartını vermiştin."
"Anaaaa. Evet. Olabilir."
Yine dürter şeytan.
"Aç şunu."
Şeytanla yüz göz olmuşsundur.
"Tamam açacağım da şu sırtımı bir kaşısan be sevabına."
"Ben dürterim kardeşim aç telefonu çağır sarışın kaşısın sırtını."

...

En seksi ses moduna geçip telefonu açtım.

"Efendim."
"Aloo. Solohan..."
"Neee?"
"Solohan sen misin?"
Arayan Ümit Culduz'du. Sinirle şeytanı arandım ki tüymüştü. Belki yırtarım düşüncesiyle ayak yaptım.
"Solohan mı? O da kim? Yanlış aradınız burası Paris Kültür Ateşeliği. Bendeniz Kültür Ateşesi Ferit Naim Muzaffer. Solahan değil ateşeyim ki şu an ateşle ilgilenmeliyim kusura bakmayın."
"Solohan bırak numarayı ben Ümit Culduz. Durum ciddi bana gelmen lazım."
"Niyekine? Ne oldu?"
"Abi ben aşık oldum. Blogda bir kıza aşık oldum."
"Ben de Britney Spears'a aşık oldum. Hem de üç yıldır. Ben seni arıyom mu beni niye arıyorsun kardeşim? Hem de bu saatte?"
"Abi sen demedin mi ben sabaha kadar uyumuyorum diye."
"Uyumuyorum. Ama niye uyumuyorum? Ümit Culduz aşık olacak diye mi?"
"Niye uyumuyon?"
"Kainat için. Kainata inat uyumuyorum."
"Kainat güzeline mi aşık oldun?"
"Culduz beni balkonda bekleyen iki teleskopum ve henüz keşfedilmemiş milyarlarca yıldız var."
"Ben aşık oldum Kemal... Blogda aşık oldum."
"Bak bana aşık olduysan ben genelde karşı cinsle ilişki yaşamayı tercih ederim."
"Saçmalama abi."
"Ya o zaman niye beni arıyorsun? Aşık olduğun hanımefendiyi arasana."
"Onunla konuştuk. Anlaştık. Yarın sabah kızı istemeye gideceğiz..."
"Bana ne?"
"Seninle gideceğiz abi. Kızı sen isteyeceksin..."
"Sen bu kızla evlenmek istiyorsan vazgeç. Bana kız değil Kız Kulesi'nin resmini bile vermezler. Bak ben güven veren bir tip değilim. Yani imajım öyle. Gerçi kendimde güvenilmezim. Beni tanıyan herkes güvenilmez der. Suratımda böyle güvenilmez bir ifade var benim. Yani Allah'ın takdiri öyleyim ben. Aynaya baktığımda ben bile kendime güvenemiyorum. Kıllanıyorum abi. Sen bu işi Celal abime havale et. Celal Çelik abim var ya. Oturaklı adam. Bak o istesin kızı anında verirler. Yani Celal abimle gidersen daha oturmadan kızın babası verdim gitti diyecektir."
"Celal beyi aradım. Şehir dışındaymış. Ben de ne ana var ne baba. Senden başka kimsem yok Kemal. Seni kızın ailesine amcam diye tanıttım. Mesleğini de..."
"Deli demeseydin yani garip kaçar."
"Emlak işiyle uğraşıyor dedim. Ev alıp satıyor. Ufak çapta dedim. Kızın babası biraz prensipli adam. Evi olmayan adama kız vermem demiş. Sen orada bu iş olsun ben bunlara bir daire vereceğim dersin. Aman abi göreyim seni."
"İyi de bende saç sakal birbirine girmiş. Kot pantolon deri falan takılıyorum. Bu halimle emlakçıdan çok plakçı tipi var bende. Tabii bozuk plakçı."
"Onu da düşündüm abi. Gelip alacağım seni. Önce kuaför arkasından da bizim kuru temizlemeci Namık'a gideceğiz. Sana bir takım elbise verecek emanet."
"Ya Ümit Culduz. Abi iyi de ben şimdi bunu niye yapayım."
"Niye mi? Macera olsun diye..."
"Ümitçiğim ben genelde maceralarımı kendim belirlerim. Başkasının macerasında oynamam."
"Bak şu kızı bana istersen sana helalinden bir 500 YTL veririm."
"Ben satılık değilim Culduz. Bir macera adamına rüşvet teklif etmeye utanmıyor musun? Beni ne parayla ne de bir başka şeyle satın alamazsın."
"Elimde Geleceğe Dönüş serisinin orijinal CD'leri var. Onları veririm."
"Eee. Kızı yarın sabah mı isteyeceğiz?"
...
Culduz'la erkenden buluştuk. Önce kuaföre gittik. Uzun süredir kuaföre gitmemiştim. Yaklaşık üç kişilik bir kuaför ekibinin iki saatlik çalışması sonunda saçlarım kesildi. Ardından kuru temizlemeciye gittik. Siyah şık bir takım elbise aldık ki Namık abimiz, "Bakın bu elbise milletvekili adayı Tuğrul beyin bir yerine bir şey olursa yakar beni" dedi. Ben sırıttım,
"Hayatımda ne elbise ne de eşya hiçbir şeye zarar vermedim. Merak etmeyin" dedim.
...
Ve oradan da oto tamircisi Faruk ustaya gittik. Mercedes tamircisi Faruk ustadan da emaneten son model bir Mercedes alıp koyulduk yola.
...
Kızın adını Ümit Culduz'a verdiğim söz nedeni ile açıklayamıyorum. Gittik kızın evine. Çiçek ve baklava götürdük ayıptır söylemesi. Ümit içeri girerken kulağıma fısıldadı.
"Kemal beni hafiften översin artık" dedi.
Şimdi kızın anne ve babasının karşısındaydık. Kızımız kahve yapıyor. Kızın babası avukat. Ciddi bir adam. Benim avukatlarla diyaloğum genelde, "Abi onu bırak yani prezervatif de haczedilir mi ayıp" gibi laflarla tecelli etmektedir. Şimdi durum farklıydı. Adam soruyor bizi tartmaya çalışıyor biz de anlatıyoruz.
"Nerede emlak satıyorsunuz Kemal bey?"
"Her yerde?"
"Anlamadım..."
"Vallahi ben yer ayırd etmem. Bana Jüpier'de arsa versinler yaparım binayı satarım."
"Çok şakacısınız. İstanbul'da elinizde uygun yalı falan var mı?"
"Tabii. Sait Halim Paşa yalısı var."
"Orası devletin değil mi?"
"Öhhö. Öyleydi... Aldık. Satıyoruz heh heh... Ben çok bina yaptım efendim. Alışveriş merkezleri sonra verişalış merkezleri. Akmerkez, Kara merkez, Eyfel Kulesi, İkiz kuleler ki biliyorsunuz yıktılar. Ben bu ikiz kuleleri aslında bir tane yapmıştım. malzeme artınca yanına ikincisini yaptım. Sonra camiler yaptım Sultan Ahmet Camiii..."
"Çüşşşş" dedi Culduz....
Adam da çıkıştı...
"Beyefendi istirham ederim Sultanahmet Camii Osmanlı eseridir."
"Lafımı bitirtmediniz ki efendim. Sultanahmet Camii'nin arkasındaki bir dükkanı yapmıştım onu şeyediyordum."
Bu arada Ümit dürtüyor beni.
"Ben size biraz oğlumuzdan bahsedeyim."
Baba ciddi bir adam.
"Bahsedin. Kendisini pek tanımıyorum."
"Efendim oğlumuz son derece iyi bir insandır. İyilikseverdir. Buraya gelirken ikiyüz yoksul vatandaşımızı giydirdi. Buradan çıktığımızda Böbrek Vakfı'na gideceğiz. Kendisi böbreklerini bağışlayacak oradan da Burun Vakfı'na geçeceğiz kendisi burnundan kıl aldıracak ki çoğumuz yapmayız bunu."
Ümit dürtüyor.
Adam tuhaf tuhaf bakıyor bize. Özellikle de bana.
"Ben sizi tanıyor gibiyim. Şişli tarafında hiç ev falan sattınız mı?"
"Şişli... Vallahi Şişli'nin yarısını ben sattım. Zaten benim sattığım zaman Şişli bugünkü Şilli'nin yarısı kadardı. Heh heh."
"Çıkaracağım bensizi bir yerden. Neyse Ümit beyden sözediyorduk. Kendisi eminim iyi bir tahsil görmüştür."
"Eminim ben de eminim. Efendim Ümit'in hayatı okumakla geçmiştir. Kendisi İstanbul Teknik Üniversitesi'ni teknik nedenlerle bitiremedi ama..."
"Ama..."
"Hırs yaptı İngiltere'ye gitti. Önce İngiliz Kraliyet ailesinin sadece soylulara açık olan Biçtirich Üniversitesi'in bitirdi."
"İyi de sadece Kraliyet ailesi mensuplarının okuduğu okula nasıl girmişki..."
"Efendim Ümit Culduz adına dikkat ediniz. Culduz. Aslında Chuldoors kendisinin soyadı bu kökenden gelir. Ümit beyin dedesinin dedesinin dedesi Tarık efendi Osmanlı donanmasında subaymış. Büyük Britanya'ya gitmiş. Orada Britanya'da Anya adında bir kontes ile tanışmış. Kontes ile bir aşk yaşamış. Döndüğünde padişah kendisine "Anyayla aşk yaşadığın için anyayı Konya'yı göreceksin deyip bunu Mısır'a sürmüş. Bu arada kontes Tarık efendiden bir çocuk dünyaya getirmiş. Bu çerçeve içinde Ümit beyin baba tarafından biraz da İngiltere kraliyet ailesine uğramışlık var efendim."
Ümit dürtüyor. Ben bir başladı mı bırakmam.
"Efendim bununla da bitmiyor. Kendisi Amerika'da iki üniversite daha bitirdi. Newyork ve Danver üniversiteleri. Ardından da Moskova üniversitesinde mastır yaptı."
"Hastır" diyor Ümit...
"Hastır evet. Ümit has bir çocuktur. Yani iyidir."
Baba deşiyor.
"İçkisi kumarı var mıdır?"
"Tövbe. Kendisinin yegane içkisi süttür. Günde iki litre süt içer. O da pastorize falan değil direk evinin altındaki ahırdaki ineği sağar ve içer."
Babanın hoşuna gitmişti sözlerim.
"Bende çevreciyimdir. Arkadaşlarla orman kuruyoruz. Fidan dikiyoruz."
"Orman dedinizde Belgrad ormanlarını bilirsiniz. Belgrad ormanlarını Ümit kurdu. Kendisi tam bir çevre delisidir. Orman Bakanlığı geçenlerde kendisine ormanlara yaptığı hizmetlerden dolayı ayı hediye etti."
"Öyle miii? Nerede o ayı?"
"Ayı kaçtı efendim. Biz eve getirmiştik ayıyı. Ben ayıya odasını gösterdim. İnsanlık yaptım. Kahvaltısını verdim. Bilgisayarımı verdim ayıya. Sen sabah kır herşeyi kapıyı da kır git. Ayı işte."
Ümit dürtüyor.
"Kemal içine etme muhabbetin abartmaaaa..."
Baba soruyor.
"Para durumu nasıl Ümit beyin."
"Para çoook. Ümit beyde para bitmez. Çok parası var. Bunun bir kısmı döviz olarak duruyor. Günde iki kez Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı arar Ümit beyi, "Aman Ümit bey ne olur dövizde kalın. TL'ye geçerseniz ekonomi sarsılır" diye yalvarır.
"Çok güzel" dedi baba. Bana baktı.
"Ya ben sizi sanki adliyede falan görmüş gibiyim saçlarınız uzun muydu sizin?"
Herifi ben de tanıyacak gibiydim. Kıllandım.
"Saçlarım. Hayır. Benim saçlarım hiç uzamaz beyefendi. Hastalık var bende hırttırıktırk hastalığı. Saçlarım uzamıyor. Ne uzalıyor ne kısalıyor heh heh."
Adam ısrarlıydı.
"Hatırladııııım... Sen... İki hafta önceydi. Muhittin beyin kiracısısın sen. Adamın evinin banyosundaki jakuziyi söküp parçalarından balkona teleskop yansıtıcısı mıdır nedir onu yapmışsın diye dava etmişti seni. Seni adi."
"Bir defa o teleskop yansıtıcısı değil teleskop ışınlatıcısı beyefendi."
Adam terliğini çıkarıp saldırdı bize.
"Ben size kız değil evimdeki paspası vermem adileeeeerrrr...."
...
Ümit Culduz'un evlilik hayalleri benim de saçlarım gitmişti. Bu arada Culduz'un verdiği Geleceğe Dönüş filmleri korsan çıkmıştı. Ümit'ten intikamımı bendeki emanet takım elbisenin düğmelerini balondaki uydu antenine yapıştırarak aldım. Düğmeler sayesinde şimdi Discovery Channel'i de izliyorum.

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..