Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Bir liran var mı? Ya da bir sigaran

Her günkü torbası yine elinde. Her gün torbasında bazen iki, bazen iki buçuk ekmeğini taşır durur. Elinde veya torbasında günlük olmayan gazeteler yine buruş buruş. Kullanılmış plastik çay bardakları da; torbasının vazgeçilmezleri arasında. Arada bir çay verirler de kendisine; bardağını onun için hep yanında taşır. Dışarıda kapı önünde içer çayını; kar, soğuk ve sıcak demeden.

Beni her gördüğünde veya güvendiği bir kişinin yanına usulca sokularak: ‘’Bi liran var mı?’’ diye sorar. Peşinden de: ’’Bi sigaran var mı? ’’ sorusu gelir. Konuşması ne dediği anlaşılmaz üslup çemberindedir. Ama geçmişi olan bir kibarlık içerir.

Üzerinde her gün aynı kıyafet. Kirli ve bol gelen kot pantolonu düştü düşecek gibi belinden. Aylarca yıkanmamışlığını yansıtan ve üst üste giydiği bazen iki, bazen üç, simsiyah bir hırka. Saçlarındaki keçeleşme haftalardır, hatta aylardır yıkanmamışlığının göstergesi.

Temmuz sıcağında da, şubat soğuduğunda da hep aynı kıyafet ve aynı yağlı keçeleşmiş saçlar.

Onu, yakından tanıdığım ve samimi olduğum bir arkadaşımın dükkânının bulunduğu yetmiş metre kadar cepheli bir apartman önünde devamlı bir aşağıya bir yukarıya yürürken tanıdım.

Hiç kimseyle konuşmaz. Hiç kimseyle de özel dostluğu yoktur. Bazen kendince mum gibi ayakta durarak boşluğa bakar ve birilerine laf yetiştirir. Yani kavga eder kendince. Bu davranışını daha önce defalarca görenler umursamazlar. Bilmeyenler tedirgin olur. Çocuklarsa birazcık korkarlar bu davranışından…

Yıllardır görürüm kendisini. Sorduğumda adının Reyhan olduğunu söylediler.

Bir zamanlar bulunduğu ortamın cümbüşlü yaşamının akarına kaptırmış kendisini. Öyle veya böyle kıyıya vurmuş. Şimdilerde yanına kimselerin sokulmadığı, genç sayılabilecek bir kadın. Görenin yardım edesi geliyor. Ama o sadece güvendiklerine: ‘’ Bi liran var mı? Bi sigaran var mı? ’’ diye soruyor hep.

Sanıyorum ellili yaş çemberinde. Onu yakından tanıyanlar bir gün TV de filminin oynayacağını söylediler. Ve akşamı heyecanla bekledim.

Şimdinin ve geçmişin ünlü bir oyucusuyla ikinci derece bir roldeydi. Çok güzel bir kadındı TV de. Şimdi de güzel sayılır. Ama geleceğini öngörememenin kıskacında. Ve hala kurtulabilmiş değil bu kıskaçtan.

Benim anlayışıma göre de başarılı sayılır oynadığı filmde.

Daha birçok filmde irili ufaklı roller üstlenmiş. Arada bir TV kanallarında gösterime giriyor filmleri.

Yaşamın olmazsa olmaz gerçeği; kişinin yarınını hep bu gün gibi görmesidir.

Bu anlayış kendini fark ettirmeden orta yaş başlangıcına kadar devam eder gider. Kişi, kendi gerçeğiyle bir türlü yüz yüze gelemez. Gelse de bu yüzleşmeyi bir türlü kabullenemez. ‘’Daha gencim, önümde uzun yıllar var ‘’ der. Gençlik son hızla geçip gittikten sonra vakit çok geç sayılır artık. Bu arada iki bin haftayı da çoktan geçiverir akıp giden zaman. Çok geç kalındığında da gelecek kaygısı yavaş yavaş yarının kapısını tıklatır durur.

İşte o zaman siz evde varsınız veya yoksunuz.

Eğer geçen zamanı iyi değerlendirip, evrensel bir meslekle öz güven kazandıysanız ve kendinize olan güveniniz hala devam ediyorsa; tıklatılan kapıyı büyük bir hazla açarsınız. Aksi durumda süklüm püklüm açılır, kimseye açılmak istenmeyen o kapı. Kimseye açılmak istenmeyen diyorum; çünkü yaşanan tedirginlik ve öz güvenden yoksunluk sizde o andan itibaren yavaş yavaş çiçeklenmeye başlar. O anki geç kalmışlığınız, sonraki yaşamınıza da içe dönük bir yalnızlık eker. Yani güvenden yoksunluğun orta yaş sonrası zamanları dikenli fidanlar boy vermeye başlar.

Bir bakıma yarınını düşünmenin geç kalmışlığında kendisinin ne olduğunun da farkına varamaz kişi. Varsa da vakit çok geçtir artık.

Ulaşılması mümkün görünmeyen hayaller de ömrünüzün sonuna kadar tütsülenmeye devam eder.

Maalesef insanların sık sık içine düştüğü ve çıkamadığı büyük bir çukurdur bu hayaller. Kişi buraya düştüğünde kıvranır durur ve kimse dönüp bakmaz bile.

Eğer evrensel mesleksizlikle süslenmiş bir zamanların ışıklı yaşamı üç beş kuruşluk yarın güvencesiyle yanına sağlık güvencesini de alıp bir iskeleye bağlanmamışsa; yoksunluğa ve yoksulluğa doğru tek başına yelken açar kişi. Kimseler dönüp bakmaz bile.

‘’Bi liran var mı? Ya da bi sigara?

 
Toplam blog
: 31
: 544
Kayıt tarihi
: 01.05.09
 
 

29.05.1949 Uşak doğumluyum. Lise dahil eğitimimi uşakta tamamladım. Yıldız üniversitesi inşaat bölüm..