Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir mektubun hissettirdiği duygular

Bir mektubun hissettirdiği duygular
 

Bir mektup yazma ihtiyacı hissedene kadar, o mektup yazmanın duygusunu, keyfini, zorluğunu bilmiyordum. Evet, bugün çok sevdiğim bir dostuma bir sürpriz yapmak için mektup yazmak istedim ve kağıt / kaleme uzandım. İnanır mısınız ilk mektubum olacak bu.

Başlık tamam, başlıyorum devamında bir paragraf bitmek üzere ve bir harfi yanlış yazınca özen gösterilmemiş izlenimi vermemek için kağıdı değiştiriyorum.

Yine devam ediyorum, olmadı işte, kendi kendime cümle düşük oldu diyerek onu da atıyorum sepete, kenara çarpıp yere düşüyor. Buruşturulmuş kağıt, iki yuvarlanıp bir hacıyatmaz gibi salınıp duruyor.

Bir başka kağıt, offff off başlığı yanlış atıyorum bu defa, daha ilk kelime ilk harf. Sepete bile çarpmadan 3-4 yuvarlanıp çöp sepetinin yakınlarında bir parsel üzerinde kalıyor. Elim ve kalem ucu altında işkence görmektense deniz manzaralı bir parselde mutlu şimdi.

Yine baştan başlıyorum ve yazının ortalarına geliyorum, o ne ! " yazı sağ üst’e doğru hafifçe kaymaya başlamış. Çöp sepetine bir misafir daha gönderiyorum. Yine sepetinin kenarına çarparak, kendi cinsi bir kağıdın yanında kararsız ve biraz da utangaç bir tavır ile tanrı misafiri gibi duruyor.

Devam ediyorum, bir başka beyazlık üzerinde siyah mürekkebi sürükleyerek, güzel bir yazı ile devam ediyorum ve mektubun son paragrafının sonuna doğru gelirken, sonunu bağlıyamadığımı hissediyorum bu kez. Kelime yazılmış ama asıl yazmak istediğim, vurgulamak istediğim cümleye ulaşamıyorum ve yine çöp sepetine gönderiyorum “ Veeee baskettt.” Bir tebessüm ile haykırasım geliyor. “ yihuuuu” Ustalaşmak bu olsa gerek, direk çöp sepetinin plastik parmakları arasında, çevre parsellere yerleşmiş ve diğer buruşturulmuş kağıtlara mahzun mahzun bakıyor şimdi. Bilmiyor ki diğerleri de bir süre sonra kendisine 5 çayına gelecekler.

Ve bitiriyorum mektubu. İtina ile katlayıp, zarfı kapatmanın huzuru içinde geriye yaslanıyorum. Bu arada iki zarfında basket denemesine teşebbüs ettiklerini belirtmeden geçmek istemiyorum.

Aslında buraya kadar işin mizahi tarafı. Ya yazarken ve sonrasında hissettiklerim;


Her kelimeyi yazışımda yüzüm güldü,

İçimde bir mutluluk esintisi yer aldı,

Anılar gözümden bir film şeridi gibi geçti.

Sanki karşımda duruyor ve onunla konuşur gibiydim.

Ya o içten kademeli gülüşü, üst dudaklarını ısırışı, gözlerinin içinin gülüşü dedim ya sanki karşımdaydı. Tüm sıcaklığı, neşesi, mutluluğu, cilvesi, zarafeti ile karşımda oturmuş beni dinliyordu.

Mektup yazmanın inceliği burada mıydı acaba ? Bir film şeridi gibi kendisi ile dolu tüm zamanlar gözümün önünden yavaş yavaş geçti. Kendisi ise kirpiklerimde asılı kaldı.

Mektup yazılan kişi de okurken aynı duyguları yaşıyor mu acaba veya yazanın o an hangi duygularla kaleme aldığını hissedebiliyor mu dersiniz?


Ve yarın bir mektup daha mı yazsam acaba ?


Resim:www.morrisongraphics.com


 
Toplam blog
: 110
: 811
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

Hayatta iki şey vardır; masallar ve sonuçlar. (Erol Aslan)      ..