Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '07

 
Kategori
Eğitim
 

Bir mektup

Konya, 20 Kasım 1995

Sevgili Şemseddin KOÇAK,

Bugünlerde “Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı”nın 1996 yılı Nisan ayı için açmış olduğu makale yarışmasına bir yazı hazırlamak için kıvranıp duruyordum. Yazının bu ayın sonuna kadar yetişmesi gerekiyor. Bu arada sizin mektubunuz çıktı geldi. Bir taraftan mektubu okurken, bir taraftan da hem senin yazını, hem de senin yazın için yazdıklarımı tekrar okudum. Az bile yazmışım. Bu özlü yazından ve eğitime yaklaşımından dolayı bir daha kutlarım. Bildiğin gibi, bizim yaptığımız eleştirileri dergi özetleyerek veriyor. Bunu yapan da öğretmen değil, dergide çalışan görevli arkadaşlarımız. Buna rağmen bu hanım eleştiriyi güzel özetlemiş, denebilir.

Bu konudaki düşüncelerimi yazmamı öneriyorsunuz. Gerçi dergilere az yazı yazıyorum ama, 1982 yılında emekli olduktan sonra; “İvriz Köy Enstitüsündeki Öğrencilik Yıllarım, Tonguç’un Köy Öğretmeni, İlkokuma Yazma Öğretimi Metot ve Teknikleri” ve son olarak da Dikili’de yarışmaya katılan Köy Enstitüleri Sistemi ve Çağdaş Eğitim” adlı yapıtlarım basıldı.

Bu sene bahsettiğim makale yarışmasına katıldıktan sonra, yeniden “Köy Enstitüleri Sisteminde Eğitim Yöntemleri” adlı bir eser hazırlama çabasındayım. Unutmadan şunu söyleyeyim, “İlkokuma Yazma Öğretimi Metot ve Teknikleri” adlı kitabım sizde yoksa yazın göndereyim.

Emekli oluncaya kadar ben bu işlere hiç karışmamıştım. Köy Enstitülerinde öğretmenlik ve müdürlük yapanların bu işleri yapacaklarını düşünmüştüm. Kendilerini tanıdığım insanların bu işleri istenilen şekilde yapmadıklarını görünce delirdim. Haydi yeni baştan bütün kaynakları incelemeye, araştırmaya koyuldum. İstenileni ortaya çıkaramadım ama, bundan sonra çıkarmak çabasındayım.

Bilirsiniz, emeklilikte bazen beden istenilen direnci gösteremezken, bazen de beynimiz bizim hırslı çalışmalarımıza cevap veremiyor. Bugünlerde F. Rıfkı Atay’ın “Çankaya”sını okudum. Ben çok kolay yazan bir insanım diyor. Tabi kolay yazarsınız. Yıllarca Atatürk’ün yanında ve sofrasında bulunup, bütün olayları ayrıntısına kadar öğrendikten sonra neden kolay yazamayasınız? İşte ben kolay yazan insanlardan değilim. Bir mektubu aynı kişiye, aynı şekilde iki defa yazamam.

Şimdi, bu sözlerimden sonra, 09.09.1995 günü Zeki Sarıhan’a senin yazın için yazdıklarımı aynen yazıyorum:

Şemseddin Koçak’ın “Öğretmenlerin Eğitim İhtiyaçları ve Öğretmen Danışma Merkezleri” adlı yazısı, bugün üniversitelerimizde yetiştirilen öğretmen arkadaşlarımızın yüksek tahsilli olmalarına rağmen, eğitim öğretim konularında istenilen becerileri kazanamadıklarını yeterince anlatmış. Hem okuttuğumuz öğrencilerimize bir şey kazandırmayan, hem de mesleğinde istenilen başarıya ulaşamadığı için moral çöküntüye uğrayan öğretmenleri kurtaracak bir yolun bulunmasına yardımcı olacağı kanısındayım. Öğretmen yetiştirme konusunda çok yeterli örnekler gösteren bu arkadaşımızı kutlarım, demişim.

Bunu anlattıktan sonra bir şey daha söyleyeyim. Yazılarınızı uzun tutuyorsunuz. Uzun yazıları okuyacak dikkatli insan sayısının çok az olduğunu bildiğimize göre, bu güzel örneklerinizi kısa ve çarpıcı örneklerle yazarsanız çok daha etkili olacağına inanıyorum. Eğitim bilginiz ve yaklaşımlarınız çok yeterli. Bu gayretli çalışmalarınızdan dolayı sizi tekrar kutlarken, başarınızın devamını diler, saygılar sunarım.

Galip CANDOĞAN
Emekli İlköğretim Müfettişi

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..