Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Bir mor koyun klasiği

Bir mor koyun klasiği
 

Bu bayram gününde kurban edilen onca koyunu tenzih ediyor ve suskunluğunu bozduğu için Turgut Özakman'a şükrediyorum:

‘Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele’ ve ‘Şu Çılgın Türkler’i yazan, Mustafa için “ya sabır, ya sabır” diyen adam nihayet konuştu.

Derin bilgi birikimi, dengeli bir adalet duygusu ve sahip olduğu tarih vicdanı ile kendi alanında cin gibi bir adam Sayın Turgut Özakman. Ama içinde hiçbir cinlik yok.

Bir işin cini olmak güzel bir deyim. İşin erbabı olmayı işini tam yapmayı güçlü bir şekilde betimliyor.

Güzel bir deyim daha var: Adam olmadan cin çarpmak

Birinin yeterli düzeyde bilgiye, birikime, yeteneğe sahip olmadan yapamayacağı bir işe kalkışması durumunu anlatıyor.

Boyunu aşan işlere kalkışanların komik hallerini tasvir ediyor.

Esasen yetersiz olduğu konuyu alavere dalavere ile yönetme durumunu ifade ediyor.

İhtirasların yeteneği aşma haddini, artistliğin son raddesini sergiliyor.

Turgut Özakman o kitapları yazdı ya..

Can Dündar ‘da ‘Sarı Zeybek’ belgeselini çekti.

İyi de yaptı: O belgeselle okurlarının ‘Can Dündar’ı oldu.

Ama O, Can olmayı cin olmak sandı.

Türkiye'nin 70 yılda yapamadığını ancak ben yaparım dedi.

Bir eline kamera, diğer elinde cımbız diyar diyar gezip belgeleri bir bir çıkardı: Tereyağdan kıl çeker gibi.

Ata'sı için dört başı mamur, cin gibi bir 'belgesel(!) çekti.

Sloganı ise “15 yıldır Atatürk belgeselleri yapan, ‘Sarı Zeybek’le seyirciyi Ata’nın insani yüzüyle tanıştıran bir Can Dündar filmi!” idi.

Bir 29 ekim gününde, bayram şenliğide ve davul zurna eşlliğiyle ‘Mustafa’yı piyasaya sürdü. Hem de belgesel diye.

Tam Bir Patara Belgeseli. Kum öbekleri ve üzerinde yetişen cılız ot görüntülerini santim santim tarayan, ama arkasında ki yeşil orman ve zengin tarih, önünde ki masmavi deniz metraj dışı tutan, o coğrafyadan bihaber izleyiciye Patara'yı çöl diye yutturmaya kalkan cin gibi bir belgesel.

Can Dündar'ın hedef bir seyirci kitlesi vardı elbet.

Ama cinliği metodolojik kuşku (bilimsel yargının temel koşulu) taşıyan sağduyulu izleyiciyi hesaba katmaya yetmemişti.

Meğer o sloganlar ince bir pazarlama içinmiş.
İzleyiciyi dolduruşa getirip sinema kuyruklarına sokmak işiymiş.

İzleyici bunu ancak film bitince anladı.
Ama Mustafa'yı yutmamıştı.

Ak koyun kara koyun dar köprüde belli olur derler.

Can Dündar önceden hesaplayamasa da, şimdi inkar etse de ‘Mustafa’yla dar köprüye girmiş bulundu.

“Ben 15 yıldır Atatürk belgeseli yapıyorum, Mustafa’nın altında ‘Sarı Zeybeği’ çekenin imzası var” demesi ak koyun kara koyun gerçeğini değiştirmeye yetmiyor. Ama bizi yepyeni bir olguyla tanıştırıyor: Mor koyun gerçeği.

Pek çok belgesel çekmiş olmak, bir tarih yorumcusu olduğu iddiasında bulunmak gerekmiyor aslında. Mor koyun olmak yetiyor 'cin olmadan adam çarpmaya kalkmaya'

Yazının başında da belirttiğim gibi şu Turgut Özakman cin gibi bir adam. İşini tam yapıyor, konusunun erbabı. Ama içinde cinlik yok.

Bu cin adam diyor ki Diyor ki: “Tarihini böylesine çarpıtan, gerçeğin yerine sahtesini geçirmeye çalışan bir başka millet var mıdır? Bu bize özgü utanç verici bir durum.” (Fazahat)

Ve Can Dündar ile katıldığı 32. gün programında ‘Mustafa’ filmine çok tutarlı, etik öğretiler ile dolu, çok ağır ve haklı bir eleştiri getiriyor.

Ancak bunu öğrencisini ezmeyen bir öğretmen duyarlılığı ile yapıyor.

Filmde saptadığı yanlışları, abartıları, eksikleri, saptırmaları, haksızlıkları, yersizlikleri, küçültücü anlatımları kendi üslubu ile bir bir sıralıyor.

İzleyene “ne ince bir asalet örneği” diye düşündürürcesine..

Oysa Can Dündar Programdan sonra kaleme aldığı “Turgut Özakman’la dört saatlik ‘Mustafa’ sohbeti” başlıklı makalesinde Özakman’la yaptığı özel sohbette ki sözleri cımbızla seçip Milliyet gazetesinin 1. sayfasında ki manşetine taşıyarak “Hayret! Bu film nasıl eleştirilir. Böylesine acımasızca yerden yere vurulan, hakkında kampanyalar açılan film bumu? Ne var ki bunda?” diyerek insanı gerçekten hayrete düşüren bir çıkarımda bulunuyor: Özakman’ın ‘Mustafa’ filmini onayladığını duyuruyor.

Böylece Mustafa filminin altında iki imza oluyor:

Yapan: Sarı Zeybeği Çeken Adam.

Onaylayan: Şu Çılgın Türkleri Yazan Adam

Okuyana “Cin gibi bir fazahat örneği” dedirten, sabır taşını bile çatlatacak bir pişkinlik örneği.

Bir elinde cımbız bir elinde ayna ile güzel olunabiliyor belki.

Ama bir elinde cımbız, diğer elinde kamera ile ancak böyle bir film çekilebiliyor.

Bir elinde cımbız, diğer elinde kalem ile ise ancak böyle bir makale yazılabiliyor.

Atalarımız buna ‘cin olmadan adam çarpmak’ derlerdi.

Bense bir ‘Mor Koyun Klasiği’ diyorum.

Ve bu bayram gününde kurban edilen onca ak koyunu, kara koyunu tenzih ederek hepinize Turgut Özakman’ın kaleminden ‘Mustafa’yı okumanızı şiddetle öneriyorum.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=144858

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=147618

http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=8433

 
Toplam blog
: 12
: 1336
Kayıt tarihi
: 14.11.08
 
 

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdim. Halen Çocuk Cerrahisi Uzmanı olarak çalışıyorum. Evliy..