Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bir Mordoğan akşamı

Bir Mordoğan akşamı
 

Bir cuma akşamı çıkmak yola Karşıyaka'dan. Bavulu hazırlamak perşembe akşamından ve bagajına koymak arabanın daha geceden. Cuma günü iş çıkış saatini beklemek sabırsızca. İlk müsait yerde arabayı çekip kenara, kurtulmak rutin iş kıyafetlerinden ve altta şort ve terlik, üstte t-shirt ve şapka, teypte sezen, avuçlarında sevdiğin eller, arkana bile bakmadan düşmek Mordoğan yollarına. Güzelbahçe'de her zamanki yemciden sülünes almak balıkları beslemek, Urla'dan da soğuk bira kapmak güneşi indirmek için. Eski Çeşme yolundan devam edip Balıklıova-Mordoğan-Karaburun ayrımına saptığında bitirmek, defetmek tüm dertlerini, sıkıntılarını. Güneş hemen karşı sağında bir görünüp bir kaybolurken, içine hapsetmek en güzel kızılları, morları. Sağına masmavi Ege'yi alıp nefeslenirken iyot kokusuyla, solunda mis gibi kara kekik rayihalarıyla yemyeşil sarhoşluk. Güneş henüz batmışken ulaşmak Mordoğan denen şirin, güzel, küçük, bakir sevgiliye. Fırlatıp atmak bavulları bir köşeye ve Kocakum Plajından dalıvermek koyu maviliğe. Gece yarısı için çipuralara çapkın randevular vermek.

Tüm gerilimi ve stresi boşaltıp çıktıktan sonra caanım Mordoğan'ın caanım denizinden, duş alırken hayal etmek akşam sofrasını.

Mangalda yavaş yavaş pişmiş taze deniz çipurası ve tavada Ayıbalığı’nın kıpkırmızı kaya barbunu. Yanına tamamı Mordoğan'da yetişmiş olan malzemelerden oluşan çoban salatası, üzerine bol limon, nar ekşisi ve halis Mordoğan, erken hasat-taş baskı sızma zeytinyağı. Hemen bir tabakta kalamar tava, bir tabakta ahtapot salata bol limon ve zeytinyağlı, hepsi Mordoğan denizinin yakın dönem sakini. Diğer bir tabakta az tarator, az haydari. Az biraz, birayla terbiye edilmiş midye tava ve tabi ki fava. Taş fırın ekmek dilimleri. Nasıl unutulur ki mis gibi zeytinyağı kokan hafif ekşili ve biraz sirkeli fasülye pilaki ve Ezine koyun peyniri. Özenle soğutulmuş Tekirdağ Rakısı, özenle soğutulmuş pınar suyu, özenle soğutulmuş dibi dar, ağza doğru çok hafif genişleyen, -rakı bardağı diye bilinen limonata bardaklarından bir santim daha kısa olan- Gazi Paşanın rakı kadehi.

Gözlerin denizi, kulakların dalga seslerini, damağın binbir lezzeti, tenin meltemi, burnun iyot ve anasonun sevişmelerini içerken kana kana, yüreğin önce harmandalı olur diz vurur toprağa, sonra bir suzinakta yaş olur düşer iki yanağa. Şiir olur söylenir yakamozlara. An gelir içten gelen bir kahkaha koyverirsin sofraya, an gelir dudaklarının kenarından hüzünlü bir gülüş sallanıverir dünyaya. Dudaklarında ab-ı hayat olur buzlu rakı. Şarkılar seni söyler, şiirler seni okur, masallardaki aşklar gelir aklına, aşka gelir masallar.

Saatler gece yarısına geldiğinde sevenler, dostlar, yarenler hem hemdert olmuşlardır hem de hemdem. Gülüşler daha bir rahat yayılırken dudaklarda, sevgiler daha bir hür, dostluklar daha bir gerçek, dünya da daha bir sallanır olmuştur. Hey gidi kahpe dünya hey nidaları yükselir kol kola giden ahbaba selam olsun erenler derken Şevki Bey, uşşak makamında. Vakit gece yarısı, çipuralara verilen randevudadır artık. Oltalar, sülünesler, iğne takımları ve parlatıcı(!) bira kutuları çıkar piyasaya. Hala canlı olan yemler takılır çipura-levrek iğnelerine ve rastgele denir fırlatılır Mordoğan denizine. Misinanın gerginliği alınır ve dikkatlice yerleştirilir kamış olta bir yere. Gözler artık balığın vurmasını beklerken hiç ayrılmadan oltanın ucundan el yordamıyla buz gibi biralar açılır ve ayıptır söylemesi bir tane de cigara tellendirilir. Yakamozlar mı parlaktır bira mı parlatır seni hiç anlaşılmaz olur. Bir bakarsın olta tık tık etmektedir. Fazla bekletmez sevgili seni oracıkta. Yavaş yavaş çekersin oltayı, acele edersen ürker kaçar mazallah elinden.

Nerdeyse sabah olmaktadır artık. Şafak, gecenin en karanlık anında söker. E biraz uyumak sana da iyi gelir.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..