Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '12

 
Kategori
Anılar
 

Bir muallimin hatıra defteri 9: Majeste Mesut’un ölümü..

Bir muallimin hatıra defteri 9: Majeste Mesut’un ölümü..
 

 (Bu defterler ortaokuldan beri , daha sonra öğretmen olan, yıllarca yöneticilik yapan bir aile büyüğümüz tarafından tutulmuştur. Önce Bandırma, Balıkesir sonra atandığı çeşitli yurt bölgelerinde önemli gördüğü olayları yazmıştır. O yılların havasını, dilini aksettirmesi bakımdan önemli gördüğümüz anılardır. Yer yer Türkiye’nin şartları ve Dünyanın durumu hakkında da yer yer bilgi verilmektedir. Saygılarımızla)

6.Nisan.1940

Bu gece Bandırma’da Hürmüz Ablam’gilde misafir kaldım. Sabahleyin saat 6.30’da Hürmüz Ablamla, Abdullah Amcamla, Şükriye ve Fikriye Hanımla , Mustafa ile vedalaşarak trenle Bandırma’dan Balıkesir’e hareket ettim. Bandırma’da hava çok güzeldi. Saat 9.30’da Balıkesir’e vardım. Böylece bir hafta içinde memlekete bir seyahat yapmış oldum. Balıkesir’de trenden inince, evvela arkadaşlarım Galip, Recep ve Hüseyin’le görüştüm. Öğleden sonra, mektepten elbiselerimizi verdiler. Yeni verilen elbiselerimizi giyerek şehre gezmeye çıktık. Efendi ağabeyimden mektup aldım.

7.Nisan.1940
Köyden yeni geldiğim için yüreğim garipsiyor.Her  saat annemi, dayımı, yengemi düşünüyorum. Arkadaşlarla biraz gezdik. Öğleden sonra biletler arkadaşım Galip’ten olmak üzere sinemaya gittik.
Sinemadan çıktıktan sonra yine mektebimize döndük.
Akşam mütalaasında İzmir tarafından arkadaşlarımız geldiler.
Bu arada arkadaşım Muğla’lı Cevdet Varlağan İzmir’deki Efendi Ağabeyimden mektupla birlikte elli kuruş para getirdi. Buna çok sevindim.

14.Nisan.1940
Bu gün Lise ile futbol maçı yapılacaktı. Lakin havanın bütün gün yağışlı geçmesinden dolayı yapılamadı. İki hafta evveli de yapılacaktı, lakin o zamanda arkadaşımız İspartalı İsmail’in vefatı üzerine yapılamadı. Bu maçta bir uğursuzluk var ya, Allah hayıra yatırsın…
Bu gün öğle yemeğinden sonra saat 2.30’da son sınıf arkadaşımız Mardinli Majeste Mesut’un mektebin etrafındaki bağlarda kaçak bir asker tarafından vurulduğunu haber aldık. Sınfta oturuyorduk, hemen dışarı çıktık. Sedye götüren arkadaşlarla beraber koştuk. Mesut’un yanına vardığımızda, çocuğun taşlar, çamurlar  üzerinde kanlar içinde yatarken bulduk. Etrafında Şahin ve Mahir Beylerle bir çok arkadaşımız vardı. Mavzerle ayağından vurulmuş. Hemen sedyeye yerleştirildi. Arkadaşlarının omuzları üzerinde hastaneye kaldırıldı. Yarası çok derindi. O kadar ki insan bakmaya dayanamıyor… Mesut’un vaziyetinden çok korkuyoruz. Çünkü hastanede doktorlar ve hemşireler yeteri kadar ihtimam göstermiyorlarmış.  İki hafta evvel İsmail işte bu yüzden kurban gitti… 

Bu vaka şöyle olmuş:
Hava bu gün bütün gün yağışlıydı. Mesut hiç dışarı, çarşıya çıkmıyor. Öğle yemeğini yedikten sonra musiki sınavına gidiyor ve orada piyano çalıyor. Oradan kalkıp oyun odasına geliyor. O anda yağmur biraz dinmişti. Yanına arkadaşlarını çağırıyor ve “haydi biraz mektebin etrafında gezmeye gidelim de hava alalım…” diyor. Arkadaşları, “böyle havada dışarıda ne yapacaksın..”diyerek razı olmuyorlar. Bu, kimseyi dinlemeyerek yalnız başına mektebin etrafındaki bağlara doğru gezmeye çıkıyor. Yağmur tekrar yağmaya başlıyor. Bu yağmurdan gizlenmek için bir bağ kulübesine giriyor. Kulübe iki katlı.  Mesut, kulübenin üst katına çıkıyor ve eline bir demir parçası alarak hem tempo tutuyor hem de pencereden dışarıya  bakarak şarkı söylüyormuş. Bu sırada bir silah sesi patlıyor ve bizim Mesut “yandım …” diyerek dışarı çıkıyor. İlk önce sıcaklıkla vurulduğunu iyice anlayamıyor…  Bu arada bir askerin kaçarak uzaklaştığını görüyor. Bu asker nöbeti bırakmış ve biraz şuursuzmuş… Bağ kulübesinde gizleniyormuş. Askeri inzibatlar da onu arıyorlarmış. Karşıdaki bayırda bir sığır çobanı Mesut’un yanına geliyor; sonra şehre gelerek karakola haber veriyor. Böylece bizimkilerin de haberi olarak imdadına yetişiyorlar…

15.Nisan.1940
Bu sabah kahvaltıdan sonra acı bir haberle karşılaştık. Dün hastaneye kaldırılan arkadaşımız Mardinli Mesut vefat etmiş. Bu sene ikinci defa karşılaştığımız bu acı haber üzerine bütün ruhları bir matem havası kapladı.. söylendiğine göre sevgili  ağabeyimiz dün fazla kan kaybetmiş. Aynı zamanda kemik kırıldığından, kanı zehirlenmiş. Bu arkadaş için hepimiz pek çok üzüldük. Katiyen bu arkadaşımızı aklımızdan çıkaramayacağız. Çocuk bu sene tayyareci oluyordu. Türk Kuşu’ndan C Brövesini ve Harp Brövesini almıştı.

16.Nisan.1940
Bu gün öğleden sonra arkadaşımız Mardin’li Mesut’un cenazesi merasimle kaldırıldı ve ebedi ikametgahına tevdi edildi. Arkadaşımız Mesut’un son sözleri şu olmuş:
“Ölümüme acımıyorum, yalnız Türk milleti bir Tayyareci, bir pilot daha kaybetti. Annemin, babamın ellerinden öperim. Nişanlımın gözlerinden öperim,” demiş.
Ah işte bir arkadaşı daha kaybettik. Ömrümüzün sonuna kadar bu ağabeyimiz için yanacağız. Memlekette annesinin, babasının gözleri yoldadır…

(Genç öğretmen adayı insanlarımız, Balıkesir’de okullarında mutlu görünüyorlar. Ama umulmayacak vakalar onların da güzel dünyalarını sarsıyor. Bir arkadaşları hiç beklenmedik bir anda vurularak ölüyor. Bir ağabeyleri ölüyor. Çok üzülüyorlar. Ş.K’a memleketten gelen 50 Kuruş onu çok sevindirmeye yetiyor.
Bu sırada II.Dünya Savaşı sürüyor. Almanya’nın kendine güveni çok fazla. Komşularına saldırmak için fırsat kolluyor. 7 Nisan - Müttefik gemileri Norveç çıkarması için denize açılıyorlar.9 Nisan - Almanya, Danimarka ve Norveç’in istilasına başladı bile.. Türkiye bu beladan uzakta. Tedbirlerini alıyor ama; Büyük Savaş’a karışmıyor…)


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..