- Kategori
- Öğretmenler Günü
Bir müfettiş hikayesi ve Öğretmenler Günü
Şimdi de öyle midir bilemiyorum ama bizim öğrencilik yıllarımızda; ilköğretim müfettişlerinden o kadar olmasa da bakanlık müfettişlerinden acayip çekinilirdi. Bakanlık müfettişlerinin teftiş dönemlerinde okullar, Genelkurmay Başkanı’nın ziyaret edeceği bir askeri birlik derecesinde hizaya çekilir, baştan aşağı yunup yıkanılırdı. Tam teyakkuz hali yani. Canavar düdüğü.
Beş yıllık ilkokul öğrenimimin tamamını aynı okulda ve bir tek öğretmenle yaptım. Öğretmenim Naciye Hanım, birçok yönden çok başarılı bir öğretmendi. Müfettişlerden ise sanki daha bir fazla çekinirdi, diğer meslektaşlarına göre.
İşte o günlerde de yine bir bakanlık teftiş heyeti, okulumuzda denetleme yapmaktaydı. Olmadık zamanda derslere giriyor, arka sıraya geçip kah ders dinliyor, kah bizlere sorular soruyor, kendi usullerince durumu değerlendiriyorlardı.
Sınıfta en ufak bir gürültü olsa, ne bileyim bir karmaşa, en ufağından bir disiplin(!) zafiyeti baş gösterse, öğretmenimiz, otomatik sesli yanıt sistemi gibi “<ı>aman çocuklar dikkat edin, müfettiş gelebilirı>” diye bizi ikaz ediyordu.
Bir gün, tam da dersin orta yerinde, sınıfın kapısı çalındı. Tahtada, kapıya yakın yerde ders anlatmakta olan öğretmenimiz kapıyı açtı. Karşısındaki, takım elbiseli, kır saçlı iki bakanlık müfettişi “<ı>hocanım iki dakika dışarı gelebilir misiniz acaba?ı>” diye seslendiler kendisine.
Muhterem öğretmenimiz, tır tekeri gibi kocaman açılmış gözlerini, bir müfettişlere bir de bizim sınıfa çevirdi aceleyle. Tam o sırada, müfettişlerin burunlarının dibinde, münasebetsiz otomatik sesli yanıt sistemi devreye girdi yine: “<ı>aman çocuklar dikkat edin, müfettiş gelebilirı>”.
Ne müfettişlerde, ne de bizde gülmekten derman kalmamıştı...
Ah muhterem öğretmenim ah. Her, Öğretmenler Günü; günün ilk dersinde, sınıfa girdiğinde ayağa kalkar ve O’nun “merhaba arkadaşlar” demesini beklemeden “<ı>Alnımızda bilgilerden bir çelenk, nura doğru can atan Türk genciyiz. Yeryüzünde yoktur olmaz Türk’e denk, korku bilmez soyumuz...ı>” diye başlayıp giden Öğretmenler Marşı’nı okur ve kadıncağızı hıçkıra hıçkıra ağlatırdık.
Her birimizi teker teker öperdi sonra yanaklarımızdan. Biz de O’nun tebeşir kokan ellerinden.
1984 Yılının 24 Kasım’ında, yazmış olduğum bir yazım, ilk kez ödüle layık görülüyordu. İl birincisi olan kompozisyonumu, şu veciz ifade ile bitirmiştim: “<ı>Öğretmenler mum gibidirler, çevrelerini aydınlatırken kendileri eriyip giderlerı>.” Bu durum yirmi üç sene önce de böyleydi, yirmi üç senedir de böyle ve ilelebet böyle olmaya devam edecek.
Muhterem Naciye Öğretmenim, Sevgili Babacığım ve tüm öğretmenlerim; 24 Kasım Öğretmenler Gününüz, kutlu ve mutlu olsun. Her birinizin tebeşir ve sevgi kokan, mübarek ellerinizden saygıyla öpüyorum.
@Geçen sene bugün “Aşk Oyunu 3-5-2 Sisteminde Oynanır - Defans”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=14719