Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '17

 
Kategori
Güncel
 

Bir Öğretmeni Öldürdüler!

Bir Öğretmeni Öldürdüler!
 

Bir Öğretmeni Öldürdüler!


Cehalet; 1930 yılında, yine bir Aralık gününde almıştı Kubilay'ın canını. Menemen'de, cahiller ödürmüştü onu. Hem de testere ile. Aradan onlarca yıl geçti. Ancak cehalet, yine iş başındaydı cuma günü. Bu sefer İzmir'de can aldı. Hem de pompalı tüfekle. Bu sefer kurban Ayhan Müdürdü.

İki öğrenci öldürdü onu. Böyle "öldürdü" deyince... Sanki savaştayız da Ayhan Müdürü kalleş düşman öldürmüş gibi oluyor. Ya da sanki hain teröristlerin kendileri gibi hain kurşunlarına kurban gitmiş adamcağız... Ama öyle değil. Öğrencileri öldürdü onu. Bir öğretmen için belki de en acı ölüm bu!

Sebep sorulduğunda ise "tokat" demiş zanlılar. Müdür onları daha önce tokatlamış diye tüfekle okulu basıp öldürelim demişler. Ne kadar da masum bir sebep(!) Eğer sebep masum olmasaydı öğretmeni öldürülen bir ülkede hiç olmasa öğretmenler, öğretmen sendikaları kabul edilebilir tepkiler koyarlardı ortaya.

Bu noktada dayak, taciz başta olmak üzere şiddetin her türlüsünün en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini belirtmeliyim. Çocuğa, öğrenciye, kadına, sağlıkçıya, memura, öğretmene... Şiddete maruz kalan ya da kalabilecek herkes için en üst perdeden haykırmalıyız: ŞİDDETE HAYIR! Ama öğretmenden kaynaklı en ufak bir şiddette ortalığı yıkarken, öğretmene yönelik kabul edilemez şiddete susmamak kaydıyla...

Şahsen en ağır suçlar için bile idama karşıyım. Daha önce defalarca yazılarımda nedenlerine değindim. Ama "sözde tokat attı" diye müdürünü, öğretmenini öldüren zihniyete soruyorum: Hırsızlar, tacizciler, katiller, sapıklar, teröristler, hainler hayattayken öğretmeninizi öldürmek sizi gerçekten mutlu etti mi?

Daha önce sırf işimi yaptığım için zanlılara benzer profildeki eski öğrencilerce darp edilmiştim. Öldürülebilirdim de. Ancak şanslıydım. Tüfekle değil sopalarla gelmişlerdi. Şikayetçi oldum. Mahkemede avukatları vardı onların. Benim kimsem yoktu. Ailemi bile çağırmadım. Bir şey olursa onlara da zarar gelir diye. Koruyamam diye. Kimse koruyamaz diye. Adli olarak o çocuklara bir şey olmadı. İdari olarak ise can güvenliği nedeniyle yerimi değiştirdiler. Ne yalan söyleyeyim, bu bile bir şeydi ve beni çok şaşırtmıştı.

Aradan yıllar geçti. Kendi isteğim ile farklı okullara geçtim. Şimdi bulunduğum şehirde tercih edilen bir okuldayım. Mutluyum. Okulumu, işimi, arkadaşlarımı ve öğrencilerimi çok seviyorum. Ancak öğrencilerden olmasa da farklı paydaşlardan gelen şiddete maruz kalıyoruz. Tabii burada şiddetin sadece dayak ya da öldürmeden ibaret olmadığını vurgulamak gerekiyor. Yine sadece öğretmenin yaptıklarının değil, öğretmene yapılanların da şiddet olduğunu kalın harflerle vurgulamak gerekiyor.

Sadece görevimizi yaptığımız için başta veliler olmak üzere türlü paydaşların şiddetine maruz kalıyoruz. Ve bu şiddet öğretmenden öğrenciye yönelik olan şiddet gibi ani gelişen bir şiddet değil. Öğretmene yönelik şiddet; tamamıyla sistemli, öğretmene zarar verme amaçlı, öğretmeni mutsuz etme, öğretmeni okulundan, mesleğinden hatta canından etme amaçlı oluyor.

Çocuğunu sevmeyen hatta "gırgır"dan bahanelerle döven veli en ufak bir durumda bizimle kavgaya tutuşuyor, en ufak bir isteği bile makul sebeplerle karşılanmayınca tanıdıkları aracılığıyla öğretmene had bildirmeye kalkıyor. Eşine, işine, tuttuğu takıma, desteklediği partiye hatta devlete kızan herkes hıncını öğretmenden çıkıyor. Benzer durum zaman zaman sağlık çalışanlarının başına da geliyor. Ancak öğretmenlerin daha savunmasız olduğu bir gerçek.

Bir de BIMER var, ALO 147 var. Veliler tarafından resmen öğretmen terbiye aracı olarak kullanılıyor. Esasen BIMER ve ALO 147 uygulamasına karşı değilim. Hatta bu uygulamalarla eski asık suratlı müdür ya da öğretmenlerin kalmadığını düşünüyorum. Ama asılsız çıkan şikayetler sonucunda, şikayet edenin cezalandırılması gerektiği bir gerçek. Mevcut durumda her şikayet öğretmeninin motivasyonunu düşürüyor, yaratıcılığını öldürüyor.

Ayhan Müdürün ölümü özelde incelenir ya da araştırılırsa bu şiddetin nedenine ilişkin bir sonuç alınamayacaktır. Sadece beş on yıl ceza, belki bir iki görevden alma, hiç ummuyorum ama bir iki istifa ile iş kapanır. Oysa bu iş özel değil genelde değerlendirilmeli. Çünkü çocuklarına yönelik en ufak bir şiddette öğretmeninin canını almaya hevesli binlerce veli olduğu hepimizin malumu. Anlayacağınız rahmetli müdürün ölümü toplumun öğretmene bakışının bir sonucu aslında.

Durumu "elim bir olaycık" seviyesine indirerek geçiştirirsek devamı artarak gelecektir. Araştırmalı, soruşturmalı deri incelemeler yapmalıyız. Nitekim şiddet bizim toplumsal sorunumuz. Her gün taciz, tecavüz başta olmak üzere bir sürü şiddet olayı yaşanıyor ülkemizde. Yasalarımız şiddetin karşısında bir duvar gibi yükselmedikçe cehalet daha çok canımızı alır.

Son olarak uslu birer öğretmen olup ödevleri ve notları velilerin isteklerine göre veren, kendisine en çok baskı yapan velinin öğrencisi ile özel ilgilenen, kıyafetini bile velilerinin ya da yöneticilerinin isteklerine göre seçen, usulsüz bir durumla karşılaştığında sümen altı eden, bir meslektaşı öldürüldüğünde bile sıradan bir olaymış gibi tepki veren meslektaşlarıma seslenmek istiyorum. Böyle devam ederseniz kesinlikle hayatta kalabilirsiniz. Ama kesinlikle akılda ve gönülde kalamazsınız! İş işten geçmeden bir şeyler yapmalıyız. Bir şeyler yapmazsak yarın öbür gün sudan bahanelerle öğretmenler odasına el bombası atıldığında her şey için çok geç olacak. Susmayalım, şiddete dur diyelim. Yoksa yarın öbür gün sırf işimizi yaptığımız için öldürülen biz olabiliriz!

Tabii burada sendikalara da büyük iş düşüyor... Öyle ya. Örgütlü olmak bir şeye yaramalı. Sonuçta sosyal medyada bireysel olarak hepimiz tepkimizi dile getirdik. Ancak sendika bazında öyle cılız bildirilerle hiçbir yere varılamaz. Çalıştaylar yapılmalı, toplantılar, kampanyalar düzenlenmeli, gerekirse üretimden gelen güç kullanarak eylem kararı alınmalı. Ve toplu sözleşmelere bilmem yüzde kaçlık zamlar için değil de itibar için gidilmeli...

 

 
Toplam blog
: 103
: 409
Kayıt tarihi
: 10.09.10
 
 

Kısaca kendimi tanıtacak olursam "Evlat, eş, baba, öğretmen, yönetici, yazar ve tabii ki okur." y..