Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '09

 
Kategori
Eğitim
 

Bir öykü ve okula dönüş

Bir öykü ve okula dönüş
 

Yazar Mehmet Güler “Düşler Bahçesi” adlı öykü kitabında şöyle diyor:

“Bahçedeki erik ağacı tam da çiçeğe, yaprağa duracakken kuzeyin acı poyrazı birden bastırır ve ağacı kavuruverir. Ağaç aldanmıştır; ilkyazda çiçeğe duramaz, herkes onun öldüğünü düşünür. Öldüğüne erik ağacı da inanır: ‘Topraktan, köklerden gelen ince sızımı unutup ölü gözlerle baktım çevreme.’

Aynı bahçedeki dut ağacında yaşayan kuş ilkyazda kuruyan erik ağacını şarkılarıyla uyandırmak için uğraşır. Başarılı olamasa da umudunu asla yitirmez çünkü ‘ şarkıları bitmemiştir’ henüz. Gelip gidip en neşeli şarkılarını söyler. Bu da yetmeyince tüm kuşlar toplanıp bir koro kurar ve umutla şarkılar mırıldanırlar ona.

Çocuk, mevsimi ilkyazdan bile saymaz: ‘ Dalına çıkarken dizlerimi kanatan, meyvesiyle dişlerimi kamaştıran o ağaç olmadığı için ilkyazdan saymıyorum bu mevsimi. Bu yıl ilkyaz erik ağacına uğramayacak herhalde. Ve benim dişlerimi kimse kamaştıramayacak. ‘ çocuğun babası’ “bu ağaçtan hayır gelmez, ancak odun olur” diyerek dallarını keser. Ağacın kesilmedik yeri, tek gövdesidir.’

‘Yapmayın, köklerim daha canlı! Belki yeşeririm’ diye feryat ettim. Yaprağı, çiçeği olmayan ağaç demek ki dışarıya değil, kendi içine bağırırmış. Çığlığımı duyan olmadı. Bahçe sahibi gövdemi kesmedi. İnsan gibi sadece iki kol bıraktı. Yoksa kendine mi benzetmek istiyordu beni?”

Bu öykü sonrasında Afganlı kız çocuklarının okuma ve öğrenme isteklerinde kollarının ve kanatlarının nasıl budanmak istendiğinin kısa öyküsünü de biz verelim.

Kısa ve öz… .

Doruklarını gökyüzüne doğru kaygısızca ve pervasızca uzatan görkemli dağlar arasına sıkışmış, kimi bölgeleri ise bozkırın ve çölün gizemli duruşunda yoğrulan Afganistan istikrarla pek de tanışık değil.

Kral Emanullah Han’ın 1929 yılı itibariyle devrilmesi ile iktidara gelen Nadir Şah bütün reformları iptal eder. Moskova ile ilişkileri donduran Nadir Şah 1933 yılında bir okul ziyareti sırasında öğrencilerden birinin bıçaklı saldırısı sonrasında yaşamını yitirir.

Yerine oğlu Muhammed Zahir Şah geçer. 1933’ten 1973’e kadar zayıf karakterli, uyuşuk, tembel ve dış dünya ile pek ilgisi olmayan kralın yerine ülkeyi daha çok -onun adına- akrabaları ve amcaları yönetir. Afganistan yıllar boyunca tam bir “duraklama dönemi” diyebileceğimiz ortamda var olma mücadelesi verir.

Kral için av ve gezinti halkın sorunlarından daima önceliklidir.

Bu dönemin son yılları 1963 yılında Başbakanlıktan uzaklaştırılan kralın kuzeni Muhammed Davud’un iktidar mücadelesine sahne olur.

Muhammed Davud tekrar iktidara dönmek için fırsat kollamaktadır. Kralın ülkeyi iyi yönetemediğini iddia eden ve kendisinin başbakanlıktan uzaklaştırılmasını hazmedemeyen Davud iktidarı ele geçirmek için fırsat aramaktadır. Kralın 1965 yılında kabul edilen Anayasaya “kraliyet ailesinden kişilerin kabinede veya öteki yüksek makamlarda görev alamayacağı” maddesini özellikle kendisi için koydurduğunu düşünmeye başlar.

Davud ordu içindeki yandaşları ile görüştükten sonra kralı devirmeye karar verir ve harekete geçmek için uygun zemini aramaya başlar.

Davud, ihtilal planının uygulamasında ordudaki subayların yanı sıra sivil olan Halkiler ve Perçamiler’nde desteğini alır. Nihayetinde kral İtalya’nın İschia kentinde çamur banyosunda dinlenirken 17 Temmuz 1973 günü Davud’u destekleyen ordu birlikleri stratejik merkezleri işgal ederek iktidara el koyulur.

Davud Kâbil radyosunda yaptığı konuşma ile “Cumhuriyetin ilan edildiğini” duyurur. O’na göre “Cumhuriyet hem İslam’ın gerçek ruhuna hem de modern çağın gereklerine daha uygundu.” 1977 yılında Cumhurbaşkanı Davud yeni bir anayasa kabul eder. Ancak gelişen olaylar ve Moskova’dan uzaklaşma çabaları sonunda, Moskova’da Davud’tan kurtulmanın zamanının geldiğine karar verilir.

Sonuçta 27 Nisan 1978 günü ordu ve sivil destekçileri bir kez daha iktidar değişikliği ile Davud’u alaşağı ederler. Ancak Moskova yakın takipten hiçbir zaman ayrılmadı. Afganistan’da oluşan olaylara müdahil oldu. Sonuçta Afgan Cumhurbaşkanı Hafızullah Âmin’in ABD’ye yakınlaşma çabaları, hükümetin ayaklanmaları bastırmada yetersiz kalması ve nihayet Afganistan’ın mücahitlerin eline geçme tehlikesinin belirmesi sonucunda 27 Aralık 1979 tarihinde Sovyet komandolar bir kez daha Afganistan’ın stratejik kurumlarını ele geçirmiş ve Babrak Karmal’ı iktidara taşımıştır.

1978 yılındaki kanlı darbeden Sovyet işgaline, 1990 yılındaki şiddetli iç savaş koşullarından boğucu Taliban yönetimine kadar yıllar boyu cefa çeken Afganlıların çoğu şehir ve kasabaları bu süreçte harabeye döndü.

Acıların en büyüğünü çeken Afgan halkı 1994 sonbaharında ortaya çıkan Taliban’ın üç yıl gibi kısa bir sürede tüm muhalifleri tasfiye edip iktidarı ele geçirmesi ve uygulamaları tüm dünyada geniş yankı yaptı.

Taliban’ın uygulamaları karşısında şaşıran batılı ülkeler Taliban’dan kurtulmanın çarelerini araya dursunlar, bu arada Taliban’ın özellikle kadınlara, eğitime, çağdaşlaşmaya, modern yaşam koşullarına karşı aldığı tavır ve kimi uygulamalar Afgan halkının sinmesine ve uygulamaları benimsemesine neden oldu.

Biz burada Afganistan’da iş başına gelen hükümetlerin uygulamalarını yermek ya da onaylamak amacında değiliz. Ancak yukarıda kısa bir özetini verdiğim Afgan tarihindeki köşe taşlarını ve sonuçlarını da iyi yorumlamakta ve gelinen noktada özellikle kadınlara ve kız öğrencilere yönelik kimi uygulamaları da iyi tahlil etmekte yarar vardır.

Benim bu yazıyı yazmama neden olan haber “Taliban’a inat, okula döndüler” başlığını taşıyor ve basında yer alıyordu.

Her ne kadar Taliban yönetimi ve Molla Ömer işbaşında değilse bile kırsalda hala etkinliklerinin sürmekte olduğu bilinen bir gerçektir.

15 Ocak 2009 tarihini taşıyan İlgili haberin detayı ise şöyle idi.

“Afganistan’ın Kandahar eyaletinde iki ay önce yüzlerine asit atılarak saldırıya uğrayan kız öğrenciler, buna rağmen okula gitmeyi sürdürüyor. Atılan asit nedeni ile yüzü ağır şekilde yanan 17 yaşındaki Şamsiya, gözünün etrafındaki yaralar yüzünden okumakta güçlük çekmesine rağmen, öğrenimine devam etmekten vazgeçmemiş. Annesi okuma yazma bilmeyen Şamsiya, “Bana bunu yapanlar kadınların eğitim görmesini istemiyor. Bizim aptal olmamızı istiyorlar” diyor. Pakistan’ın kuzeybatısındaki Svat Vadisi’nde hâkimiyet kuran Taliban militanları, kızların okula gitmesini ve müzik marketleri yasakladı; berberlere de sakal tıraşı yapmamaları için baskı uyguluyor.”

Afganistan’da yüzüne asit atılıp yaşamları zora sokulmaya çalışılan Şamsiya ve diğer kız çocuklarının suçu nedir?

Bu çocukların suçu okuma yazmayı öğrenmek istemeleri midir?

Okula giden kız çocuklarının okumasının engellenmesindeki amaç nedir?

Taliban’ın Afganistan’da kadınlara ve kızlara yapmak istediği şey yoksa Şamsiya’nın cümlesinde mi gizlidir?

İyide Afganlı kadınlar ve kızlar -okuma yazmayı öğrenip- Taliban’ın istediği şekilde dini bilgileri ve kuran-ı Kerim’i okuyup öğrenmek isterlerse ne olacak?

Burka ile yüzlerini gizlemek zorunda kalan, giyim ve kuşamlarına karışılan, evden dışarıya bir akrabası olmadan çıkmaları pek olanaklı olmayan bu kadınlar ve kızlar gerekli bilgileri nasıl ve nerede alacaklar?

Soru sormayı gerektiren bir durum varsa o sorular uzar gider. Ta ki sorulan sorulara gerekli yanıt alınana kadar.

Sonuçta ise:

Çağdaş yaşam normlarının ve demokrasi uygulamalarının Afgan halkı ile buluşması yine Afgan halkının vereceği kararla mümkün olacaktır. Ya geçmiş yaşam koşullarının ve uygulamaların devamı ile yaşam bulurlar ya da modern dünyanın uygulamaları ile kucaklaşırlar.

Hangisi Afganlı için ulaşılması gerekendir?

Bize düşen ise bu soruyu sormaktır.

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..