Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '07

 
Kategori
Siyaset
 

Bir Oyunun Son Perdesi

Bir Oyunun Son Perdesi
 

1800’ lü yılların ortalarında petrolun bulunmasıyla; açıkgöz ve uyanık uluslar petrolün, dolayısıyla paranın kokusuyla sarhoş olmuş, gözlerini kan bürümüştü. Ona sahip olmak için geri kalmış ülkeleri ya sömürge haline getirdiler ya da kendilerince gerekli gördükleri sebeplerle ülkenin idaresini fiilen bazen de parasal olarak ele geçirdiler.Bunu yapmak için de o ülke insanlarının arasına dinsel düşünce veya ideoloji farklılıklarını kavgaya dönüştürecek militanları soktular.Bizim ülkemizde de Atatürk’ün döneminden sonra özellikle de 1950 den itibaren sistemli olarak kalkınmamamız içim ne lazımsa yaptılar. Öncelikle eğitimi; yaz-boz tahtasına çevirerek Köy Enstitülerini “komünist yuvası” diye kapattırarak emellerinin hedeflerini gerçekleştirmeye başladılar.Marshall yardımı gibi göz boyayan krediler karşılığında bizim yönetenlere dediklerini yaptırdılar.Kaşıkla verip sapıyla gözümüzü oydular...

Bizim Araplar kadar petrolümüz yok, ama Amerikanın “büyük Ortadoğu projesi”ne engel olabilecek Türkiye’nin de bir şekilde pasifize olması gerekiyordu.Bunu için de tarım politikasından tutun da yer altı kaynaklarımızın kullanılmasına kadar her alanda elimizi kolumuzu bağladılar.Bunların yanı sıra fikir ve din anlayışları farklı toplulukları birbirine düşürüp insanların beyinlerini bu meselelere kanalize ettiler.Böylece öncelikli konu olan; kalkınma için neler yapılması gerektiği konusunda iyi niyetli girişimciler, aydınlar, sade vatandaş hiçbirşey düşünemez duruma geldi.

Biz birbirimizle didişirken bir dolu fırsat yanımızdan yıllarla beraber geçip gidiyordu ve Kapitalizmin Emperyalizmin canavarları bize bakıp sırıtıyorlardı.

Kendini aydın sınıfına koyan “mürekkep yalamış” nice insan da bu oyunu göremedi, ya da gördüyse bile bir fikre

körü körüne bağlı olduğu için bu oyuna alet oldu.

Bazıları da sırf mevki veya zenginlik uğruna onların adamı oldu.”Satılmış” olarak adlandırdığımız bu insanlardan bazıları da ülke yönetiminde söz sahibiydiler.

Bu emperyalist güçlerin tahrikleri sonucunda, başbakan astık, hiç kimseyi öldürmemiş gencecik fidanları astık.Yüzlerce gencin ömrü hapislerde yitip gitti, geleceği söndü.Ülke kamplara bölündü.Bir çok aydınımız, gazetecimiz öldü.Ve nihayet pkk illeti...kırkbin gencimizi şehit verdik.

Senelerdir sahneledikleri, yönettikleri oyunlardan biri daha sergileniyor.Oyuncular: kaçırılan 8 asker, pkk lılar, onların meclisteki avukatı olan partililer ve onların Amerikan amcaları.

Sınır ötesi harekat ile ilgili İngiliz gazetelerinden biri “Askerler iade edilince Türkler yumuşadı, harekattan vazgeçebilirler...” diye yazıyor. Sanki sadece 8 asker için bu kadar gürültü..Bence o askerleri kaçırmaları için kendileri tekmil verdi pkk ya...Sonra da pazarlık konusu yaptılar.Ve oyunun son perdesinde de askerleri sözüm ola, aracı olup bize teslim ettiler.İlkokul piyesi bundan daha güzel oynanır.

Dün bir MB yazarını yazısını dehşetle okudum.İnternetteki google eart den; Van, Bitlis civarındaki yerleşkelerin isimlerini Kürtçe gösteren bir harita ve Kürdistan yazısını görmüş.

Öyle sanıyorum ki; kürt kökenli olup ta; pkk ya bizim kadar kızan, onun gerçek niyetini bilen insanlarımız bu oyunu bozmada en etkili unsur olacaktır.

Yüzyıllardır birbirimizden kız alıp verdik.Kürt anne, Türk baba veya Kürt baba Türk anneden oluşan evlilikler, bunların çocukları nasıl olur da ayrılır.Bunların yanında; yaşanan komşuluklar, dostluklara nasıl kıyılır.

Kurtuluş savaşımızı birlikte kazandık. İkinci kurtuluşumuzu da birlikte kazanacağız.Aydınlık günlere birlikte ulaşacağız.Böyle ümit ediyor ve diliyorum.

Sevgilerimle...

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..