Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Bir pazar güneşini karşılarken

Bir pazar güneşini karşılarken
 

Ben güneşi hep sokakta karşılarım. Güneşe karşı kah yürürüm, kah koşarım, kah oturup seyre dalarım. Ama illa da sokakta karşılarım güneşi.

Fakat bugün hayatımda bir ilki yapıyordum. Tek başıma güneşe karşı araba kullanıyordum İzmir’in Altınyol’unda. Üstelik de engelleyemediğim bir sürü düşünce eşlik ediyordu bana. “Ölüm ne garip şey anne, öptüğüm kızlar geliyor aklıma” dizeleri vardır ya hepimizin bildiği, demek ki dedim böyle oluyor insan, paylaşılan güzel anlar gelip gözbebeklerine yerleşiyor. Ama güzel anların yerleştiği gözbebekleri, ne gariptir ki böyle anlarda hiç de mutlulukla gülümsemiyor. İçine çöreklenen acının yarattığı damlaları paylaşabiliyor ancak o parlayan güneşle.

Sevdiğim, canıma can katan insana gidiyordum, o zaman yüzüm gülmeli, gözbebeklerim beni ele vermemeliydi. Sabahın bu saatinde herkesin yatakta olduğu zamanda yolda olduğuma göre, ona sürpriz yapıp, pazar kahvaltısını birlikte neşe içinde yapmayı düşündüğüme göre, bu ruh halinden kurtulmalıydım. Radyoyu açıyordum güneşin parlayan ışıltılarından gözlerimi kaçırarak, ama hangi kanalı açsam ya çok sevdiğini bildiğim bir türkü, ya içinde hasret geçen bir parça çıkıyor, bir türlü kendimi dağıtamıyordum. En sonunda bir yerde karar kılıp, sesi sonuna kadar açıp, avazım çıktığı kadar eşlik eder buldum kendimi körfeze bakarak. Ben müziğe eşlik ederken, gözbebeklerim de duygularıma tercümanlık ediyordu...

Hayat ne garip şey diyordum bir kez daha. Bundan birkaç hafta önce, hiç gündemimde yokken Sayın Sunay Akın’nın gösterisinden sonra organ bağışını da içine alan bir yazı yazmıştım. Ve birkaç gün sonra da canıma can katanın kalbinin artık bittiğini ve kalp nakli gerektiğini öğreniyordum. Evet hayat ne ilginçti, nasılda birbirine düğümler atarak ilerliyordu. Sanki dünyada ki bütün insanların yaşamları, bir yerlerde birbirlerine düğümlene düğümlene iç içe geçerek yaşanıyordu. O gece benden çok uzak duran bir konuydu organ bağışı ve birileri “ canlarına can katılmayı bekleyen sizin sevdikleriniz de olabilir günün birinde “ diyordu.

Bir pazar sabahında bütün bu karmaşayı yaşarken, içimden geçenler şunlardı güneşin ışıltılarına karşı;

Benden sonra canlara can katabilmek için;

Yüreğimi bağışlıyordum, içindeki tüm insanı değerleri ile. Birisini daha yaşatabilsin diye.

Gözlerimi bağışlıyordum, başka bedenlerde de sevgiyle bakabilsinler diye.

Böbreklerimi bağışlıyordum, o acıyı yaşayan birilerinin acılarını dindirebileyim diye.

Benim yüreğimin sızısı bir müddet dinmeyecek bunu biliyorum. Ama sevgidir zaten yaşamı değerli kılan diyerek, tüm benliğimle sevgimi paylaşıyorum, her saniyeyi değerli kılabilmek için.

Hayatta bütün duyguları taşıyıp yaşayabiliyorsak varlığımızın bir anlamı var bence. Asla hep çıkış asla hep iniş olmayacaktır. İki durumda da hayatımızın kontrolünü elimizde tutabiliyorsak etrafımıza da faydalı olabiliriz.

Güzel bir pazar kahvaltısını babamla paylaşıp, geçmişten ve gelecekten hoş bir sohbet tutup güne neşe içinde başladık hastane odasında. Biraz sonra kalkacak olan sevdiklerimle de sevgimi paylaşacağım ikinci pazar kahvaltısını yaparken soframda.

Sevdiklerimizle nice güzel pazar kahvaltıları yaşayabilelim. Bundan daha güzel bir duygu olabilir mi?

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..