Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir pazar yazısı

Bir pazar yazısı
 

Hafiften neşeli bir pazar yazısı yazmak gerekir diye düşünürken, geçtiğimiz hafta Pirmete dostumuzun böyle önerisi oldu. Bu değişik öneriye ilk ürünü sunayım dedim.

Usta gazetecilerden Hasan Pulur, genellikle ‘kıssadan hisse’lere ayırmakta pazar yazısını. Bekir Coşkun, genel olarak doğa ve hayvan sevgisi üzerine yoğunlaşmakta. Mustafa Balbay ise çoğunlukla gezi, hiciv veya bir mizah konusu seçmekte.

Ben de hakkımı bu hafta mizah üzerine denemek istiyorum. Bakalım editör tepkisi ne olacak, diyelim yazı ‘olur’ aldı, okur ne diyecek? Böyle bir merakla ve Neyzen’den bir anıyla başlayalım.

............

Bir zamanlar Yeniköy’de meşhur yalısı olan Sait Halim Paşa Neyzen Tevfik’in hem ney’ine, hem şiirlerine, hem de nüktelerine meftun bir adammış. Bu yüzden de onu sık sık çağırtır, izaz ve ikramda bulunurmuş.

Kendi sofrasında fena halde sarhoş olup sızdığı bir gecenin sabahında, Neyzen’den bir daha hiç içmeyeceğine dair kesin söz istemiş.

Neyzen de Sait Halim Paşa’yı son derece sayıp sevdiği için, istenilen bu sözü ciddiyetle vermek zorunda kalmış.

Bu söze göre Neyzen, artık ağzına bir damla rakı koymayacak.

Fakat olacak şey mi bu? Nitekim, kendisini o sabahtan sonraki Neyzen, Paşa’nın karşısına yine zilzurna sarhoş olarak çıkmış...

Paşa onun bu halini görünce esefle sormuş:

- Hani söz vermiştin? Hani ağzına damlasını koymayacaktın?

Fakat Neyzen, yemin ederek ağzına bir damla içki koymadığını söyleyince, Paşa derin bir hayrete düşerek:

- İnanmam, demiş, şöyle yakın gel de bana bir ‘hoh’ de bakayım.!..

Neyzen, iyice sokulup, Paşa’nın burnuna olanca soluğunu boşaltan bir ‘hoh’ demiş. Ancak, hayret... Gerçekten de Neyzen’in ağzı hiç de alkol kokmuyor!

Paşa şaşkın;

- Bu nasıl iş Neyzen? Deyince, Neyzen de onu kahkahadan kırıp geçiren şu yanıtı veriyor:

- Sen kokusunu alıp da anlamayasın diye içkiyi altımdan tenkiye ettirdim. İnsan biraz dişini sıkıp da aldığını çıkarmazsa, işte böyle, tıpkı yukardan içmişcesine mest oluyor paşam! (*)

.................

Bu pazara bir neşe daha katalım...

Arastada ki eczacı, kalfasına eczaneyi emanet edip karşı komşu dükkan sahipleriyle tavla partisine başlamış. Her ne kadar kalfaya güvense de biraz ‘fırlama’ olması zaman zaman kendisini sıkıntıya sokmuş. O nedenle eczaneyi de yan gözle izlemekte.

Eczaneye bir adam giriyor; ama öksürdükçe adamın ciğerleri sökülecek, o derece şiddetli öksürmekte. Derdini bile zor anlatmakta kalfaya... Öksürüğüne çare... istediği ilaç. Kalfa da hemen bir ilaç çıkarıyor, bir bardak da suyunu verip adamı rahatlatmak istiyor!

Adam ilacı içiyor kalfaya teşekkür ediyor, bu arada da birazcık laflamaya başlıyorlar. Bu oyalanmanın ardından adam alelacele dışarı çıkıyor, hemen eczanenin önündeki ağaca sarılıyor ki bir yandan da kıvranmakta...

Durumu eczacı görüyor koşup geliyor kalfanın yanına;

- Ne yaptın oğlum adama?

- Hiiiç, diyor kalfa. Adam öksürük olmuş, ciğerleri parçalanacak...

- Eee, diyor eczacı. Ne yaptın, ne verdin oğlum adama?

- Müshil ilacı verdim, birazda oyalanınca etkisini çabuk gösterdi. O da gitti o ağacı kucakladı... Şimdi öksürsün de göreyim ben onu!

Mutlu bir pazar tatili dilerim.

(*) Çeşitli yönleriyle Neyzen Tevfik... Alpay Kabacalı

Fotoğraf: http://www.sodev.org.tr/kisiler_sanat/neyzen2.htm

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..