Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '14

 
Kategori
Öykü
 

Bir Playboyun günlüğünden 29. Bölüm

Bir Playboyun günlüğünden 29. Bölüm
 

Alıntı


Davranışlar Herkesin Kendini Seyrettiği Bir Aynadır. TERENCE...

Cümlenin açılımını, kaba taslak şöyle yapmıştım; Hoşunuza gitse de, gitmese de bu sizsiniz, yaptıklarınız sizi yansıtıyor, beğenmediğiniz yönleri elinizden geldiğince çöpe basın! Kendinize bir çeki düzen verin, her canlının aynasının sırrını özüne, döküp dökmemesi kendi elinde diyordu. Böylesi özlü sözleri, kendimi bildim bileli çok seviyordum, kişi okumuş olduğu, her doğru olguyu kendine empati yoluyla, elbise olarak giydirmiş olsaydı, ve birde aynada kendisini seyretmiş olsaydı, kabul etmemezlik eder miydi? Bu soruyu kendime sorduğumda açık yüreklilikle  - Evet, sözcüğü dökülmüştü dudaklarımdan!

Evet, etmezdi! Çünkü; İnsanoğlu doyumsuzluğu ile nankördür, neyi varsa ikiyi ve daha fazlasını ister. Hangi birimiz hayatın tadını gerçek anlamda çıkarta bilmişiz, hemen hemen hiç birimiz veya  % 5 gibi bir meblağ, eh işte o da öylesine. Gözümüzü kendi çöplüğümüzden başka, en olmadık ve hakkedilmeyen dost veya kardeş çöplüğüne dikmiyor muyduk.

'' Gerçek anlamda Ahiretini düşünen var mıydı ki''? Beni felsefi düşüncelerimden, gece kulübünün o duman-altı, kapalı havasıyla, hareketli çalınan müzikte birbirlerine yapışıp tensel dans edenleri, pırıltılı loş tavanda yanıp sönen o çekici renkli büyük lambaların, büyülü atmosferinde yanıp sönüşü ve gürültücü gençlerin kahkahaları kendime getirmişti.

Kafayı buldukları her hallerinden belli olan, lise dengi yaşları küçük olanlar ve yaşları henüz otuzuna merdiven dayayanlara ne demeli, ahkamın belini kırmaktan bel koymayanlara! Burası benim çöplüğüm dercesine, ağzı süt kokan, tabiri caizse KÜÇÜK BEBELERE resmen posta koyup, kulak çekmekten de geri kalmıyorlardı! Anladım ki, işin rengi başka. Gözü dönmüşler ne de çokmuş gece aleminin çakal sofrasında, nicesi de para ile oynuyor, ama! Böylesi para da yere batsın, rezilliğin ana maddesinin harmanı, kişiliklere yeni kişilik giydiren, içki damarlara çoktan karışmış
 nara attırıyordu bile.

Ama nasıl baktığınla alakalı bu durum. ''Ar namus tertemiz'' Sözüm ona; Değerindeki para, namus kavramını içten içe yok edip yavaş yavaş bitiriyordu. Gerçi kime sorsam orada, namus timsali kesilirdi ya! İnsanının kişisel sapmaları, toplumda ayna vazifesi olunca, böylece, zamanla toplum kanıksayıp bozuluyor, nerede benim çocukluğumda ki izlenimlerim, nerede şimdi ki düzenin çarpıtılmış hayat akışı! Kimin eli kimin cebinde, kaderimiz her türlü yoklamasını, sahiplerine elbette çektirecekti! Ola ki insanlar kör nefislerine uymaya görsünler, şeytandan daha beter olan nefsimiz; Kendi içimize neyi çekiyor ve arkasından da gidiyor isek!

Topu her daim kadere atmamamız gerek. Tecrübesizlikler insan yaşamında olmazsa olmaz gibi görünse de, tüm olaylar bizlerin başına mı gelmeli? Tabi ki değil, çevremizde onca olaylar olurken ders çıkara biliyorsak, ne mutlu! Bu da bir tecrübedir, iş bunu beyne kaydetmesinde. Velev ki, başımıza nicesinden tecrübesizliklerimizle bir takım sapmalar geldi, ehh o da aptallığımıza doymamamızdan geliyor!

Düşünüyorum da; Sağlam karakterli olmak, günümüzde ne kadar zor, birde her alana taşımak! İnsanlar birbirinin aynısı gibiyse de hiç de öyle değilmiş. Kim bilir, daha kimler ile muhatap olacağım, herkes kendi havasındayken aklımdan geçen bunca düşünceleri bilemedikleri gibi. Yüzüme bakan, herkese tepeden baktığımı sanır ama, varsın öyle sansınlar. Gecenin yorgunu, buradaki yüzlere baktığımda hep bir yüzeysellik, sahte tebessümler, adam sendecilik, ve o anın parlak sanılan, ambiyansını yaşamak, tadını çıkarmak isteğiydi. Amaç var mıydı? Onlara göre var, bana göre ise yok! Sadece günü birlik salaş yaşama isteğiydi, öyle ki aralarında uyuşturucuyu fazla alıp intihar edenleri dahi olmuş. Bu hayatın kahrı nasıl çekilir demiştim kendi kendime. Saatler ilerledikçe, içki gırla gidiyordu, nereden gelir, bu yoğurdun bolluğu! Gözlerim radar gibi milleti tarıyordu, gurup halindeki gençler belli ki baba parasıyla geçinen şımarık takımı, diğer yana baktığımda gencecik kadınların, ellerinde içki kadehleriyle genç yaşta kodaman sevgili bulma hastalığı, gereği ise kolay yoldan kazançtı, çeşitli eğlence camialarında öyle veya böyle, bir şekilde kendini göstermek ve parsayı toplamak! İçerinin tıklım tıklım oluşundan, rahatsız olmuştum, göz gözü görmüyordu, canlı müzik, atraksiyon, herkes kendi havasında, kimin ne konuştuğu belli olmayan bir ortamdı. Feride bir köşede, Emre diğer, ben ise bar tezgahında, bu izbe kuytu yerde onları izleyerek, kendi kendimin, bir anlamda sınırlarını çiziyordum.

Bir zamanlar Emre'yi böyle ortamlara sokup - İşi burada bizde arayacaksın deyip, bir nevi baskıyla iş seçtirmekmiş meğer bunun adı! Ben ise, Emre'ye daha önceleri - Halen köklü bir iş bulamamış, olmana hayret ediyorum demiştim, bilinçsizce O ise, bana - Çalışacak olan kişi özgürce yapacağı işi seçmeli, bu iş, sana uygun deyip, karşıyı şartlandırırsak, çalışma hayatında ki monotonluk ve hazırlıksız olacağı problemleri, çalışacak kişiyi devamlı aşağı çekecektir.

Emre'ye işi başka alanlarda da aradığına emin misin diye sorduğumda - Aramadığımı nereden biliyorsun deyip bana daha da kızmıştı. - Her aradığım İŞ başvurularının arkasından, bana sorulan iş tecrübemin olup, olmadığı sorulmuyor muydu? Yemin ederim ifrit oluyordum, o, bu, şu veya her kimse; Eğer beni çalışma alanında her hangi bir işte çalıştırmayıp, sonradan da - İş tecrübeniz mastır yaptınız mı vs  diye birde yüzüme alay eder gibi söyleniyorlar mıydı?

Bunun neden kaynaklandığını tahmin edebiliyor musun Ergün? - Biliyorum abi tahsilini yarım bıraktığından dediğimde Emre - Senin üniversiteyi dışarıdan da olsa bitirmeni isteyip desteklediğimi inşallah anlamışsındır dostum. harbiden Güzin'in yardımıyla bu işi de kıvırdın ya, bravo kıza diyeyim.

Hayatta insanın başına gelmeyen kalmıyor, daha da ne türlü bilinmezliklerin geleceğinden başka. Ama, hangi beşeriye sorulsa; Şu cevap çıkar hep bir ağızdan - Ne gün gördüm ki, şu koca hayatta! Almış olduğumuz nefese, vücudumuzun tam olan uzuvlarına, hastalığımızın olmamasına şükür etmeyi unuttuğumuz, içerisinde bizlerin de bulunduğudur Ergün, nankörüz işte! TERENCE'nin bir cümlelik açılımı buysa, hayat gerçekten de, davranışlarımızın dahilinde ürkütücü, şayet doğru adımları atmıyor isek!   

 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..