Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '15

 
Kategori
Öykü
 

Bir Playboyun günlüğünden 33. Bölüm

Bir Playboyun günlüğünden 33. Bölüm
 

Alıntı.


Çünküleri o kadar yığmıştım ki masaya, Emre'nin yüzüme attığı tokat, bu saatten sonra, kadınlara karşı şekilci yansımam, belki de acımasızlığım olacaktı. Emre özür dilemiş olsaydı ne fark edecekti ki, atı alan ben Üsküdar'ı geçmiştim bile.
 
Keşke bu tokatı atmasaydın, der gibi onun yüzüne bakmıştım, o ise başını çevirerek, düşman 
kazanmış bir nefer izleniminde ama pişman olmuşluğunun ezikliğiyle, daire kapısını hızla çarparak süzülüp gitmiş ve o gece de eve gelmemişti. Bazı zamanlar, saatlerin su gibi aktığını hisseden ben, o geceyi bir türlü sabaha erdirememiş, yeni baştan yeniden diyerek, taa çocukluğuma inerek Annem seni çok özledim, nerelerdesin demiş ve katıla, katıla da ağlamıştım.
 
Uzun bir süre, ablam ve Güzin'de dahil olmak üzere onları ne çok ihmal etmiştim. Ezan sesi beni kendime getirmiş, sabah olduğunun farkına ise ancak varabilmiştim. Önce banyo yapmalı, kendime gelmeliydim, sonra bir kahvaltı ve bankada çalışan ablamı ziyaret etmeliydim. Kapı çalınıyordu, ama açmak ve açmamak arasında tereddüt edip, kapıya yönelmiş, Emredir kim olacak, sabaha kadar içip kafayı bulan, iyi bir de evin yolunu bulmuş serseri, diye de bir yandan habire söyleniyordum.
 
Kapının önündeki ayak sesleri uzaklaşırken, demek ki Emre değilmiş deyip kapıyı açtığımda, Güzin'in sesini duydum - Ergün, tam gidiyorken! Nerelerdesin, ben aramazsam, arayacağında mı yok, aşk olsun canım ya. Ben - Hoş geldin, gir sana anlatacaklarım var, ben de sabaha kadar uyumadım, duş aldıktan sonra ablamı ziyarete gidecektim.
 
Güzin - Hoş buldum ama sen hoş değilsin Ergün, yorgun ve bitkin hallerin, sen git, önce bir duşunu al. Kahvaltı yapmadım dediğimde, ben hazırlarım hatta sana masa da arkadaşlık dahi ederim deyip tatlı bir tebessümdü, dudak kıvrımlarından gelen. Evde kahvaltı etmediğini, beni bulduğunda dışarıda beraberce takılıp kahvaltı ve ya yemek, yeme bahanesiyle gün boyu beraber olma arzusunda olduğunu söylemişti. Elbette, hem ablama da beraber gideriz, ne dersin dediğimde - Çok sevinirim Ergün, Dilek ablanı özlemiştim deyip mutfağa yöneldiğinde, bende duş almak için banyoya girmiştim.
 
Kısa bir duşun ardından üzerimi giyip yemek masasına doğru geldiğimde Güzin neler hazırlamamış ki. Ne can kızsın sen böyle demiş, yanağına bir buse kondurmuştum. Bana - Sana kahvaltı hazırlamak için buraya geldiğimi sanma, kıyak geçtim o kadar deyip, bu gün akşama değin beraberiz, özel, tüzel her ne varsa kaçamazsın dediğinde Ben - Tamam, önce ablama sonrası ne istersen orası prenses.
 
Kafamda kim kimden hoşlanıyor sorusu geçmez olmuş, Güzin'i sevgili kategorisinden çıkaralı nerdeyse yıllar olmuştu. Annesinin yanında çalışmayı istememiş, babasının desteğiyle kendi ithalat şirketini kurarak bana - Benimle çalış sağ kolum ol, güven farklı bir olgu, zamanımızda ise git gide zayıflıyor demiş, bende ona haklısın diyerek karşılık vermiştim. Bana yaptığı sitemleri art ardına sıralamış, ben ise gayet sakin şekilde, sadece haklısın demekle yetiniyordum. Yüzümdeki sıkıntıları, donuk bakışlarımdan mı yoksa iç güdüsel mi can yüreğiyle mi anladı hala bilemiyorum, ama anladı işte can kız.
 
Ve - Bu kadar erken gelme sebebimi sormayacak mısın Ergün, dediğinde - Sahi niye bu kadar erken, yoksa uyuyamadın mı? Başını sallayıp, inanılır gibi değil, aklıma takıldın, biliyorsun, kardeşim yok, dostum ise hiç yok, yani senden başka, sevgili dersen, es geç, böyle olacaksa hiç olmasın.
Beni, adamla aldatan adamı nasıl kabul edebilirdim ki? Böylesi, harbiden olmaz olsun! Demişti demesine ama, benim modum ise yerlerde sürünüyordu, gözlerimi kaçırarak, mevzuya katılmak istemediğim, gün gibi aşikardı, ve işte Güzin, sorularını peş peşe sıralamaya başlamıştı. Bu soruları nasıl cevaplandıracağımı kurguluyordum ki, bırak dedim kendi kendime, nereden incelirse de oradan kopsun, hadi bakalım kıza cevap yetiştir bay Ergün!
 
Güzin - Hakikaten, sana ne oluyor nedir bu gizin, nedir bu öfken? Emre kalıbının adamı 
hiç olamadı, bunu hepimiz biliyoruz ama, başka bir şeyler var adı konulmayan, yanılıyor muyum Ergüncüm? Sana daha önceleri de söylemiştim, şayet hatırlarsan! Nereye gidersen, ne iş yaparsan, kimlerle muhatap olursan, kiminle sevgili olursan veya evlenirsen! Bırakmam seni, insan güvendiğini nasıl bırakır can, bana söylesene? O halde sıkı dur! Ola ki beni terk edersen, yıkılırım Güzin, candan tek dostum sensin! Emre'nin baskıları, iyiden iyiye beni çökertti, üzerimde dönen oyunları bir bilsen. Bazen kendimi yeşil çuhalı, rulet masası olarak görüyorum. Üzerimde maddi ve manevi baskı yapıyor, hatta işin ucu tehditlere kadar da uzanıyor. Playboy olmamı istiyor, ama ipler benim elimde olacak diyor, maddi baskıyı anladım, ya manevi?
 
Güzin, gözlerini şaşkınlık ifadesiyle daha da açarak - Bu ne demek? Yoksa, yoksa seninle beraber mi olmak istiyor sapık deyip birden ayağa kalkıp kapıya doğru hamle yapınca, ben - Ne olur dur Güzin, anlat dedin anlatıyorum, daha bitmedi ki sözlerim, hayır ya, yok öyle bir şey, dinle sonunu dediğimde, tekrar oturmuştu. İlkokul çağımda başıma gelen o menfur olayı anlattığımda ise, göz yaşlarını tutamamıştı, sevgili Güzin.
 
- Merak etme, seni bırakmam, çamura bulansanda, benim altın yürekli arkadaşım olarak kalacaksın Ergün. Yanlış anlamazsan, bir olaya açıklık getirelim, bu güne kadar kadınlarla deneyimin oldu mu? Ben - Hayır olmadı diyerek başımı önüme eğmiştim, Güzin ise Başını yerden kaldır, psikolojinin düzelmesi gerek, hemen bir uzmana görünmen gerek, bu böyle devam edemez, kendi kendini yiyip bitirmene sebep olacaksın. Kalk lütfen, önce bir uzman hekime görünmende fayda var, kendini önemse, senden başka bir Ergün daha dünyaya gelmeyecek demiş ve beni ikna ederek beraberce yola koyulmuştuk.
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..