Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '15

 
Kategori
Öykü
 

Bir playboyun günlüğünden 36. bölüm

Bir playboyun günlüğünden 36. bölüm
 

Alıntı.


Bundan sonra, ne Güzin'i ne bir başkasını iş konusunda kıstas almayacak, kendi özgür irademle kendimi yönlendirecektim. Ama bu Güzine değer vermediğim anlamınaysa elbette gelmiyordu. Artık kimselere gıdalanmama vaktimin geçtiğini, geç de anlamıştım!
 
Tüm odalar ve değişik anılarım, özellikle de bababın beni dışladığı bölümler, ve dahi beni doktora götürdüklerinde, o fısıltılı konuşmaları anımsadıkça! Beni mutlu etmiyor, bilakis yaralıyordu. Güzinin oda kapısını çalmasıyla - İsabet demiştim, kız gülümseyerek - Annen inanılmaz bir kadın, Annemle kıyaslayanamayacak kadar hemde. - Ne demek İstiyorsun dediğimde. Güzin - Bunca yıl, anneni nasıl bırakabildin Ergün? Senin gibi anne düşkünü bir evlat!
 
Ben - Güzincim, hazır yanımızda bizimkiler de yokken! Seninde tahmin ettiğin gibi burada kalacağım, sende oyunun bir parçası olduğuna göre! Yüzüme öyle şaşkın bakma, anlatıyorum, annemlere sık sık gel, öyle ki ellerimi onun yanında ellerinin içine dahi al ki, oyunumuz belli olmasın canım. Zaman akıp gidiyor, yaşım olgunlaşıyorsa da aklım hala ham kalmakla neden diretiyor dediğimde!
 
Ham mı? Diyen Güzin, sen ham görmemişsin Ergüncüm, çevrendeki insanlara bak, şu işe gidip gelenleri, iş yaptığını sananlara bir sorsan, yaptıkları işleri sadece ticari amaçla yaptıklarını zoraki hareketlerinle ancak anlaya bilirsin, zoraki çalışmaları sadece ve sadece karınlarını doyurmaları yönünde. Hangi birisi işlerini sevip ve isteklice yapıyor? Yüzdelere vurulduğunda % 20 yi  geçmez, ilkokul dönemlerinden kalma eğitimle sağlıklı bir çalışma arama. Lise ve üniversiteye gidenler elbette 
şanslı özel kuruluşlarda ve devlet dairelerinde çalışanlarda, ama küçük yaşlarda işe verilen mutsuz. İnsanların kendilerini geliştirip, basamak atlamaları, refah düzeylerini bir üste çıkarmaları günümüzde zor. Ülkemizde işçi kesim olduğundan da fazla, öyleki işverenlerin onları sigortalı göstermeleri bile bazen mucize. Kimi işçi kesimleri, salt para kazanma uğruna çalışmayı istiyor, iyi de yaş kemale erdiğinde! Ne bağkuru var ne de sigortası. Yaşamdan nasiplenmek midir bu? Avrupa standartlarına göre, sınıfta kalır ülkemiz.
 
Güzinin bu denli önemli bir konuya parmak basması ile Ben -  Hazır Avrupadan söz açmışken; Senin yardımına ihtiyacım var - Nasıl diyen, şaşkın bir yüz ifadesinden sonra Güzin - Ee, ne demek şimdi bu, İstanbuldan kaçış mı! dediğinde, konuşmaya uzun soluklu devam etmiştim - Bu koşullarda nasıl çalışabilirim, şimdiye kadar Emrenin yanında değil miydim, bana kim bakıyordu, burada kalırsam, hangi işte çalışabilir, uyum sağlayabilirim. Aynı şehirde Emrenin beni rahat bırakacağını gerçekten de sanıyor musun? Pasaport işlerinini halledip, benim yurt dışına çıkmam gerek, ingilizcemin iyi olduğunu biliyorsun, Almanya dersen benim için biçilmiş kaftan. Orada Türkler çok, mutlaka yardım edenler çıkar, ama lütfen aramızda kalsın, ne annem ne de ablamın haberi olmasın! En azından 
Emrenin beni bir müddet sonra arayacağı kesin, hiç bir şey olmasa bile, şimdiye kadar olan bana maddi harcamalarını isteyecektir dediğimde  Güzin - Düşündüğün şeye bak, veririz, yani veririm!
 
Yeter ki seni bir daha rahatsız etmesin deyip ellerini avuçlarının içine alan kız - Bizleri bırakıp nereye be Ergün, hazır anneciğini ve ablanı da bulmuşken ha birde ben sahte sözlün deyip gülüşürken, kapıyı tıklayan annemin sesi - Çocuklar, sizleri böyle el ele görmek! Daha ne istenir ki Rabbımdan, 
çok şükür dediğinde anacığım deyip yüzünden öpmüş, ne o yoksa yemek saati mi demiş ve evet cevabını da almıştım. Dilek salatayı yapıyor Güzinde bana sofrayı kurmamda yardımcı olur, hadi kızım dediğinde, Güzinin yanıtı; Tamam annelerin annesi olunca, kızın rolünü iyi oynadığını annemi ben olmasamda burada yalnız bırakmayacağını anlamıştım. Hep birlikte yemek masasının çevresindeydik, zevkle yenilen bir yemeğin ardından bizimkileri haklı bir düşünce almıştı.
 
Annem - Geç vakitte Güzin eve nasıl gideceksin, biliyorum araban var ama, yine de düşünmeden edemedim, keşke annenlere buraya geleceğini haber verseydin. Güzin - Araba olduktan sonra korkum olmaz, siz merak etmeyin, yarın iş dönüşü yine uğrarım, Ergün iyice bir dinlenip kendine gelsin, ben kalkayım fazla geç olmadan, bizimkiler de fazla merak etmeden deyip, hepimizle vedalaşıp öpüşerek ayrılmıştı. 
 
Annem ve ablam ağız birliği etmişcesine; Hadi bakalım odana demin temiz yatak yüzleriyle odandaydık, uyu bütün günler haftalar aylar yıllar bundan sonra bizlerin deyip beni odama göndermişlerdi, odaya girdiğimde loş bir gece lambası, hafif açık duran pencere, ve annemin yasemin kokulu sabunları odanın bir yerlerinden burnuma doğru geliyordu. Nasıl uyuduğumu hatırlamıyordum, öğlen üzerine doğru uyandığımda, lavaboya kalkmıştım ki.
 
Annemin tatlı sesi; Oğlum temiz havlu banyoda, bak sabah aşağıda bulunan erkek mağazasına uğrayıp, gömlek, gravat, çorap ve iç çamaşırları ve havlu aldım. - Anneciğim neden zahmet ettin, benim her şeyim var, onları bir kaç güne kadar alırım buraya dediğimde. - İçimden sabah, sabah böyle geldi oğlum deyip gülümseyen nur yüzlü anamı öpücüklerle boğup, onun konuşmasına fırsat dahi vermemiştim, annem ise işaret parmağıyla kahvaltı masasını gösteriyor ve beni gıdıklayarak, hadi  artık  banyoya ve duşa  diyordu, şimdilik bu kadar cilve yeter, ablan görmesin seni kıskanır deyip tebessüm ediyorken; Oy benim saçlarına aklar düşen kuzum deyip hala saçlarını kokluyordum.
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..