Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Eğitim
 

Bir program değerlendirme çalışması

Bu kez teftiş için köye gitmiyoruz. Hatta soruşturma yapmak için bile gitmiyoruz. İnceleme, rehberlik için de gitmiyoruz. Peki, ne için mi gidiyoruz? Belki inanamayacaksınız ama bu kez, ‘program değerlendirme’ çalışması için köye gidiyoruz.

(Safinaz, “Siz Program Geliştirmeyi biliyor musunuz ki, Program Değerlendirmesi yapmaktan söz ediyorsunuz?” dediğini duyar gibiyim. Ne yapalım yani sizin gibi Program Geliştirme alanında kariyer yapamadıksa? Program Geliştirme, müfettişlerin asli görevidir. Eh, biz de müfettiş olduğumuza göre, bu işi az çok biliyoruz, demektir.)

Bu çalışmada herkesin bir okulu, herkesin bir görevi var. Dolaysıyla, hafta başı toplantısından sonra tüm müfettişler doğruca okullarına gitmek için hızlı adımlarla garajlara doğru ilerliyorlar.

Benim görevli olduğum okul, bir ilçemizin köy okulu. Yolun kenarında ve ilçeye iki üç kilometre uzaklıkta. Ana yoldan çıkıp ilçeye doğru döndüğümüzde kar hızını daha da arttırıyor ve fırtınaya dönüşüyor. Daha dolmuştan iner inmez bende bir titreme başlıyor. Havada uçuşan karlar, gözlerime ve kulaklarıma doluyor. Neyse ki okul yola çok yakın. Yerde ayakkabılarımızı gömecek kadar bir kar var. Yalnız karın altı ıslak. Yürürken dikkat etmek gerekiyor.

Bir elimde çanta, diğer elimde şemsiye, kara bata çıka, çamurda kaymamaya dikkat ederek ağır adımlarla dağın eteğinde bulunan okula doğru yürüyorum. Neyse ki yolculuk kısa sürüyor. Yüz metre kadar süren bu yolculuk, epeyce dikkat gerektiriyor. Çünkü ayağınızın kayması durumunda, yolun kenarında bulunan dereye yuvarlanmanız mümkün.

Çocuklar pencereden mutlaka, bir müfettişin geldiğini görüp, “Öğretmenim müfettiş geliyor, ” demişlerdir, düşüncesiyle okulun önünde, öğretmeni beklemeye başlıyorum. Bir iki dakika içinde dış kapı açılıyor ve öğretmen,

“Hoş geldiniz hocam” diyerek beni karşılıyor.

Çocukların dağılma saati yakın. Öğretmeni rahatlatmak için, teftiş için gelmediğimi söylüyorum hemen. Hal hatır sormalardan sonra, sınıfa birlikte giriyoruz ve öğretmen çocukların ev ödevlerini veriyor. O ödevleri verirken, bir taraftan sınıfı göz ucuyla tarıyor, diğer yandan sobada ellerimi ısıtıyorum. Bu arada diğer öğretmen sınıfa giriyor. Onunla da hal hatır sormadan sonra, “Kurulumuz tamamlandı, ” diyorum ve yapacağımız çalışmadan söz etmeye başlıyorum:

“Arkadaşlar önce programın ‘amaçlar’ sonra ‘konular’ kısmını okuyacaksınız. Konular işlendiği zaman, işlenen konular için amaçların gerçekleşip gerçekleşmediği ya da gerçekleşme derecesi ile varsa olumsuz nedenleri hakkında görüşlerinizi yazacaksınız. Aynı işlemi henüz işlenmeyen konular için de, konular işlendiğinde amaçların gerçekleşip gerçekleşemeyeceği, gerçekleşemezse niçin gerçekleşemeyeceği hakkında düşüncelerinizi yazacaksınız. Bu düşüncelerinizi sayılarla anlatmanızda yarar var.

Çünkü sayılar, kişilere göre değişmez. Gerçekleşmeyen veya az gerçekleşen amaçlarla, gerçekleşemeyecek ya da az bir oranda gerçekleşebileceğine inandığınız amaçları gerçekleştirebilmek için yapılması gerekenler (içerik düzenleme, yöntem değiştirme gibi), konusunda kendi görüş ve önerilerinizi yazacaksınız, ” diyorum. Farklı derslere ait bir iki örnek gösterip, İlkokul Programını kapatıyorum ve bir hafta sonra tekrar geleceğimi söyleyip, çalışmayı bitiriyorum.

(Görüyorsun ya Safinaz. Program Değerlendirme konusunda pek bilgisiz sayılmam. Amaçların (hedeflerin), davranışların, konu alanının (içeriğin), eğitim durumları ile sınama durumlarının değerlendirilmesini, sizin kadar olmasa da, biz de birazcık biliyoruz. Sonra, kulakları çınlayası Mürüvvet Hanım, herkes iki hafta Şubat tatili yaparken, beni eve hapsetti ve böyle bir çalışmayı proje olarak yaptırdı. Defalarca Programı elden geçirdim. Bütün ders konuları ile amaçları karşılaştırdım ve programda belirtilen konuların, yine programda belirtilen amaçları ne derece gerçekleştirebileceği konusundaki yargılarımı ve bu konuda yapılması gerekenleri yazdım. Tam ellibeş sayfa tuttu. Söz aramızda, Hoca bu çalışmayı çok beğenmiş ve bana AA vermişti. Program Değerlendirme konusunda birazcık bilgim olduğuna şimdi sen de inandın değil mi, Safinaz?)

İşimiz bitince, müdür yetkili öğretmen “Hocam eve gidelim, ” diyor ve okuldan çıkıyoruz. Fırtına kesmiş, fakat soğuk devam ediyor. Bu arada motosikletli bir genç yaklaşıyor yanımıza. Köyün imamı olduğunu ve akşam namazı için geldiğini söylüyor.

Köyün imamıyım, akşam ezanı için geldim, deyince, “Bu karda zor olmuyor mu motosikletle gezmek?” diyorum. İmam Efendi durumu bilmediğimi anlamış olmalı ki, “Hocam ben köyde oturmuyorum. İlçede oturuyorum. Biliyorsunuz ilçe yakın. Namaz vakitleri gelip, namazı kıldırdıktan sonra tekrar ilçeye dönüyorum, ” diyor.

Biraz ayaküstü sohbet ediyoruz. “Niçin köyde oturmuyorsunuz? Köyde oturacak ev mi bulamadınız? Sabah namazına nasıl ulaşıyorsunuz?” gibi sorular sormuyorum ve böylece mesleki yaşamımda ilk kez köye geliş gidiş yapan bir İmam ile karşılaşıyorum.

Sadece öğretmenler köye geliş gidiş yapacak değiller ya. Biraz da İmamlar yapsınlar. Anlasınlar öğretmenlerin her gün ne çektiğini(!)

Aradan tam yirmi yıl geçiyor ve sosyolog bir profesör arkadaş ile odasında konuşurken, “İmamlar da öğretmenler gibi köye geliş gidiş yapabilirler, ” diyor. “Siz, bu öneriyi getirmekte geç kaldınız sayın hocam, bizim imamlar yirmi yıl önce bu işi başlattılar, ” diyemiyorum. Çünkü bu anektodu unutmuşum. Bu anıyı yazmak için not defterimi karıştırırken, motosiklet ile geliş gidiş yapan imamı hatırlıyorum.

Her ne kadar bu akşam burada konaklamak düşüncesi ile gelmişsem de, dönmek istesem de dönemem zaten. Çünkü bu saatten sonra zaten araba yok. Bu nedenle rahatça İmamla sohbete devam edip, oradan lojmana geçiyoruz. Lojmana girince, üşüdüğümüzün farkına varıyoruz. Kısa bir süre sonra hava kararıyor. Arkasından hemen yemek geliyor.

Yatma zamanı lojmandan çıkıp, okulun yönetim odasına geliyoruz öğretmen arkadaş ile. Orada yatacağız da. Sıcak odayı bırakıp buz gibi odaya gelmek hoş olmuyor tabi ki. İlk işimiz, sobayı odunla doldurmak ve ateşlemek oluyor. Odada iki sedir, sedirlerin üzerinde birer yatak var.

Birinin benim için hazırlandığı belli. Kapının yanında, boyanmamış kapkara bir teneke soba duruyor. Öğretmenin yatağının yanında, bir sandalye, bir masa ve üzerinde birkaç kitap var. Ortadaki boşluk ise ancak bir metre kare. Odunlar hemen tutuşuyor ve soba gürül gürül yanıyor. Kısa bir memleket ve okul sohbetinden sonra, öğretmen arkadaştan Plan Defterlerini istiyorum ve birkaç tane Günlük Plan inceliyorum.

(Bu iş için gelmememe rağmen, rehberlik görevimi hiç aksatmıyorum, demek istiyorum Safinaz.)

Bir hafta sonra yine aynı saatlerde okula geliyorum ve program değerlendirme konusunda yapılan çalışmaları kontrol ediyorum. Söylediklerim anlaşılmış ve istediğim şekilde yapılmış. Çalışmalarından dolayı öğretmenlerime teşekkür ediyorum ve “Tüm derslerin değerlendirme çalışmalarını yapıp, rapor halinde, bir dosya içinde, gelecek Pazartesi daireye getirip teslim edeceksiniz, ” diyorum.

Bir hafta sonra öğretmenler Program Değerlendirme çalışmasını getirip teslim ediyorlar. Birlikte çay içip sohbet ederken, “Hocam, biz böyle bir çalışmayı yapmaktan dolayı duyduğumuz mutluluğu size anlatmak istiyoruz, ” diyorlar ve “Kafamızdaki birçok sorunun cevabını İlkokul Programında bulduk. Bundan sonra daha iyi öğretmenlik yapacağımıza inanıyoruz. Ayrıca neyin, nasıl yapılması gerektiğini öğrendik. Daha da önemlisi, biz İlkokul Programını -ilk kez- okuduk. Şimdiye kadar, öğrenciliğimiz de dahil olmak üzere, İlkokul Programını okumamıştık. Bu çalışma sayesinde okuduk. Bunun için size çok teşekkür ediyoruz, ” diyorlar.

Ben de teşekkür ediyorum bu içtenlik karşısında ve kendime şu soruyu sormadan edemiyorum: Eğitim Yüksekokullarında, Özel Öğretim Yöntemleri derslerinde ne okutulur, ne öğretilir acaba?

Siz ne dersiniz sayın Öğretim Elemanları?

Sonuç:

Öğretmenler; mesleki bilgi ve uygulama açısından yeterli düzeyde yetiştirilememektedir.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..