Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '11

 
Kategori
Ramazan
 

Bir ramazan yazısı

Bir ramazan yazısı
 

Ramazan davulcusu


Yine geldi Ramazan.

Her tekrar dönüşünde “sultanlığı”nı hatırlattığı kadar bir yaş daha aldığımı da hissettirmeden edemiyor. “Daha yeni bitmişti önceki” cümlesi “bir yıl gerçekten geçti mi, daha dün gibi!” cümlesine karışıyor, dilime dolanıyor.

İlk sahur. Öyle ya, sahur ile başlıyor ilk günler. Saati kuruyorum, davulcuya değil de davulu duymayacak kendime güvenemediğimden. Ya saat önce çalıyor ya da davul aceleyle geliyor. Evin içerisinde çalar gibi; sanki salonda bir yerlerde tokmağını vurdukça vuruyor kim olduğunu henüz bilmediğim nöbetçi davulcu.

Henüz bilmiyorum kim olduğunu, onuncu günde düşüyor kapımıza. Benim çocukluğumda, onbeşinci günde ve bir de sonda uğrarlardı. Ya şehri değiştirdiğim için ben, ya da maliyetleri artırdığı için onlar her on günde bir uğrar oldular.

“Ben saat ile kalkıyorum” demiyorum, bir kültür devam etsin diye davulu çalmaya alışkın ellerin bastığı zil sonrası kapıyı açıyorum.

“Hayırlı ramazanlar”.

İlk sahurlar demiştim. Zor oluyor. Gece kalkıp da ilk iş olarak yemek yemek. Bünye, uyku ile yemek arasında seçim yapmaya çalışıyor. Uyku hep baskın çıksa da yemek mecburi kazanıyor. Bir dilim ekmek de olsa yenen, görevi yerine getirmiş beden rahatlıyor.

Doğru uykuya. Ama zorla. Yarım saat önce gitmem diyen uyku, ne olduysa oluyor gelmiyor.

İlk sahurlar. Zor oluyor. Sonraki günlere ise çokça sahursuzluk kalıyor.

Sabah olduğunda kahvaltıdan ziyade bir bardak çayı arıyor beden. Kendine gelişini yaşamak için. Ama olmuyor.

İlk birkaç gün alışmakla geçiyor. Bazen şiddetli bir baş ağrısı, en çok da öğünlere alıştığı vakitlerde geliyor.

Sonraki günler baş ağrısı da kayboluyor. Sanki hep oruçluymuşcasına bir alışkanlık ediniyor. Hani bayram sabahında yapılan ilk kahvaltıyı garipseyen duyguları yaratan o alışkanlık.

Gün boyu akşamın gelişinin hayali.

İftar yemeği ve sonrasında bardak bardak çay.

Çay. Cam bardakta demli çay.

Açlık çorbada zaten gidiyor. Yemeğin geri kalanı açlığın unutulmasıyla sıradan geçiyor.

Ama çay. Tatlının ya önünde ya sonundaki çay. Ondaki keyif başka. Yıllar sonra ilk defa içer gibi.

Hoş geliyor.

Ramazan, gündüzündeki sabrı akşamında keyfe bırakıyor.

*** 

 
Toplam blog
: 6
: 1197
Kayıt tarihi
: 15.07.11
 
 

Keyifli anlar, o an yaşanırken etkisini gösterecektir. Kimi zaman fotoğrafı çekilir o keyfin. Bazen ..