Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

28 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Bir resimden estirenler

Bir resimden estirenler
 

Bir yer var, geniş balkonlu. Ben sadece, o denizi gören geniş balkonda olmak istiyorum bu aralar yetersizliklerim yüzünden. Yerler pırıl pırıl herhalde yeni döşenmiş. Öyle yakın ki deniz elini uzat suya, girecek kadar iç içe. Yakın bir yerden bir motor geçiyor. Bulunduğum yer öyle güzel ki motorda olmak istemeyecek kadar uyum sağlamışım balkona. Hava ne sıcak ne de soğuk, olsa olsa kuşluk vakti. Sabah mahmurluğundan kurtulmuş ve öyle huzurlu uyumuşum ki güne hazırım kahvemi içtikten sonra. Gün dışarıda kalsın ben bu balkonda kalırım uzun süre, kim bilir belkide ömrümün sonuna... Bıraktım ömrümün sonunu bıraktım ömrümün ilk başını. Buradayım, burayı gördüm ya yetsin birkaç günlük sıkıntılarıma.

Şık parmaklıkları beyaza boyamışlar, bana sormadılar ama çok yakışmış. Ben boyasam ya da sorsalardı yeşilin en güzel tonu olurdu mutlaka. Hasır koltuklar, büyük saksılarda renkli çiçekli ağaççıklar. Sebzeler var sepetlerde akşam yemeğinde kullanılmak için toplanmış. Biraz oturduktan sonra taze kabakları sodalı unda mis gibi bir kızartma yapmalı. Hasır sehpanın üzerinde, cadı elmalarına inat yemyeşil, pırıl pırıl ve zehirsiz elmalar “Ye beni” diye gözümün içine bakıyorlar. Elmaların yanındaki pütürlü cam sürahide vişne suyu ve içilmeye hazır boş bardaklar da tertemiz duruyor. Ben uyanmadan buradan görünmeyen bir el geçmiş her yanı tertemiz temizlemiş. Kahvemi içerken okumam için bırakılmış bir iki dergi, sanki okumamı bir şey bölmüş de öylece açık bırakılmış.
Büyük saksılardan birinde zakkuma benzeyen ama zakkum olmayan, adını bilmediğim bol beyaz çiçekli bir ağaç var. Adı da tadı da beni ilgilendirmiyor, görüntüsü öyle mükemmel. Arkasında sarılı, pembeli minik mevsimlik çiçekler öyle uslu öyle güzel. Çiçekleri sulamak için yeşile sarıya boyanmış teneke suluklar, bu günlük işleri bitmiş dinlenmeye çekilmişler. Büyük büyük sarmaşık yaprakları var taze sebzelerin ve elmaların sepetinde. Herhalde onlar da bu balkonda bir gün geçirmek isteyip de gelmişler. Demirle hasırı öyle güzel birleştirip de sandalyeler yapmışlar ki ancak bu kadar şık olur.

Ama beni asıl çeken, hasır koltukların üzerindeki minderler ve minderlerin desenleri. Pembeli beyazlı büyük büyük gülleri, koyu yeşil yapraklarla içiçe geçirerek hoş bir atmosfer yaratmışlar. Zemin tonu krem, uysun diye bir iki küçük desensiz krem rengi kırlent de dikmişler. Gel şöyle bir yayıl da rahatlık neymiş gör diyor desenler ve biçimler.

Koyu kahverengi ahşap sehpanın üzerinde; sarı-yeşil-koyu kırmızı renginde üç adet tıpaları sıkıca kapatılmış üç şişe duruyor. Her birinin şekli birbirinden güzel ama içleri boş. Manzarada çirkinlik yaratmasın diye bütün cinleri-perileri-şeytanları bu cam şişelere kapatmışlar. Kapakları onun için bu kadar sıkı. Renkleri de onun için bu kadar hoş çünkü içlerinde tarihi belirsiz uzunlukta bütün bilinmeyenler saklı. Egzotik bir biçimde kıvrımlarında emek, gizlilik, saklanmış dışa vurulamamış aşklar da gizli. Aş denen şey mutlaka bu olmalı. Kişi, yer gök, sev yeter. Gözlerini açarak bak hem de öyle bir aç ki hiç bir ayrıntıyı kaçırmadan hisset. Bu her şeyi görme isteği sana hep yorgunluk verecek ama olsun. Böyle bir balkonda dinlenirsin... Neler gizli bakap da görmediğin yerlerde. Neler gizli görüp de sevmediğin yorgun yüzlerde. Neler gizli cansız sandığın eşyalarda ve neler gizli sessiz olan resimlerde.
Ben, benim olmayan bir balkonda bir süre severek dinlendim, kendi balkonumun kıymetini bilerek. Orada bulunan hiç bir şeye zarar vermeden olmakla olmamak arasında bir yerde. Girdim, oturdum, oturduğum minderleri kalktığımda düzelterek döndüm bulunduğum mekana. Ne bir elma eksilttim, ne de kabakları sodalı unda kızarttım ama ne garip tadlarını hissederek karnımı doyurabildim. Resmi kim çekti, dergiye kim koydu bilmiyorum ama bana hissettirdikleri için teşekkürlerimi en içten samimiyetimle kendilerine sunuyorum.

NOT 1: 14.04.2000 de yazılmış bir yazı (Yazıldığı günü çok net hatırlıyorum) Yeni ayrılmışım, iki küçük çoçuk ve hayatla kendimi tam ortada savunmasız hissettiğim ama etrafa karşı kuyruğumu dik tuttuğum ve de aslında çok korktuğum dönemlerdeydim.

NOT 2: Bir şişe sodayla un ve tuzu (isterseniz bir parça pul biber de katın) krep kıvamında karıştırın. Kabakları bir parmak kalınlığında uzunlamasına kesin. Karışıma batırıp kızgın bol yağda kızartın ve sıcak sıcak yiyin. Börek gibi çıtır çıtır oluyor. Afiyet olsun.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..