Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '07

 
Kategori
Sinema
 

Bir rüya için ağıt

Bir rüya için ağıt
 

Sinema tarihindeki uyuşturucu karşıtı pek az film bu filmin vuruculuğuna sahiptir. En yakınından geçen Trainspotting bile aynı etkinin uzağında kalır.

Film oldukça yumuşak başlar. Çocuğunu çok seven bir anne. Birbirine aşık iki genç insan ve bunların bir arkadaşı. Ama bu pembe tablo çok geçmeden tuz buz olmaya adaydır. Bunu hissetseniz de çarpıcılığını tahmin edemezsiniz.

Filmdeki dört ana karakter de madde bağımlısıdır. Anne rolündeki Ellen Burstyn davet edildiği TV proramında en sevdiği kırmızı elbisesi ile katılmak istemektedir. Ama artık sığmadığı bu elbiseye tekrar girebilmek için uyarıcı niteliğindeki ilaçları kullanmaya başlar. Diğer üç genç ise eroin kullanmaktadır. Zamanla bu işin ticaretine de bulaşırlar ve ufak çapta para da kazanmaya başlarlar.

Ama çok geçmeden işlerin rengi değişir. Mal alımı sırasında meydana gelen bir cinayette Marlon Wayans'ın canlandırdığı Tyrone karakteri nezarete atılınca onu kefaletle çıkarmak için arkadaşı Harry (Jared Leto) ve sevgilisi Marion (Jennifer Coonely) birikmiş paralarını kullanırlar. Sonrasında da piyasada mal bulamayınca başka maceralara atılırlar ki bu da hayatlarını kökten değiştirir.

Bugün dünya üzerinde yaşayan pek çok kişi size uyuşturucu kullanmanın kötülüğü yada zararları hakkında nutuk atabilir. Ama anlatmakla insan tatmin olmaz. Gerçeklerin bir kısmı da işte bu filmin içindedir.

Filmin yönetmeni Darren Aronofsky daha önce Pi'yi yöneten adam olarak isim yapmıştı. Şimdi onun filminde kullandığı farklı kamera açılarından, Ellen Burstyn'a 1 dakikalık bir sahne için yarım saat boyunca temizlik yaptırdığı gibi teknik şeylerden bahsetmeyeceğim. Kendisi ile yapılan bir söyleşi de bu filmin "etkileyici" değil "sarsıcı" olmasını istediğini söylemiştir. Anahtar kelime de budur zaten. Bu filmin tek kelimelik anlatımı ancak "sarsıcı" kelimesiyle özetlenebilir.

Bir çok filmde kahramanların başına gelen sorunlardan binbir zorlukla da olsa kurtulduklarını seyrederiz. Yaşadıkları kötü olaylarsa çoğu zaman sembolize edilir. Ama burada işler o şekilde işlemez. Aronofsky'nin bu illetten uzak durulması amacıyla ile gerçekleri sonuna kadar seyrettirir bize. Öyle ki en berbat sahnelerin başından itibaren hp bir umutla ne zaman kurtulacaklarını bekleriz. Beklediğimiz aslında filmin başında kanımızın kaynadığı bu karakterleri kurtaracak birisi yada birileridir. Ama beklediğimiz Mel Gibson yada Bruce Willis asla gelmeyecektir. Sahneler tokat gibi patlamaya başlar suratımızda. Artık karakterlerin kaderini kendi acımız gibi algılamaya başlamışızdır. Aronofsky nasıl yapmışsa 4 karakterinde acılarını ve yaşadıklarını hissetmemizi sağlar. Bu arada bu filmi izlememiş olsanız bile bir yerlerde mutlak surette duymuş olduğunuz Clint Mansell imzalı "lux aeterna" çalmaya başlar. Karakterler arası dolanan kamera her karakterde bir acı,bir sorun yaşatır bize. Yaşadığımız acı sönmekte olan bir yıldız gibi kendi içimize doğru çökmeye başlar.

Filmin başındaki dört karakterde,dört karakterin umutları da, hayalleri de filmi seyrettiğiniz bu kısa zaman dilimi içinde kaybolmuştur. Aronofsky bize,eserin yazıp senaryolaştıran Hubert Selby sayesinde der ki "Seyrettiğiniz o filmleri unutun. Partilerde eğlenen genç kızlar ve genç erkekleri unutun! Su gibi akan alkolü, kapılarda bekleyen lüks spor arabaları unutun, köşk misali döşenmiş evleri, iri kıyım korumaları, her biri özel tasarım elbiseleri, cüzdanınızdan taşan paraları unutun. İşte asıl gerçek bu. Bu gerçeği gözümüze sokmak için de hiç bir iğrençlikten kaçınmaya çalışmaz. Bunu yazarken en ufak bir abartı kullanmıyorum inanın. Filmi izledikten sonra başınıza gelebilecek olasılıklar içinde gözyaşlarınızı tutamayışınız, uzun süre yerinizden kalkamadan oturmanız, kalksanız bile hipnotize olmuş gibi dolaşmanız sayılabilir. Filmin oyuncularından Jared Leto,çekimler sırasında canlandırdığı karakteri sağlam bir şekilde yansıtabilmek için 15 kilo verdi. Film bittikten sonra ise etkisinden kurtulabilmek için Portekiz'de bir manastıra gidip saçlarını kazıttığı rivayet edilir. Sonradan kendisi ile yapılan röportajlarda Cannes Film Festivali'nde çıkan bir bayanın kırmızı halının üzerine kustuğuna ama yine de filmi çok beğenmişolduğunu söyler.

Film,A.B.D'de tanınır.Etkileyiciliği kabul edilir. Ama bununla birlikte içerdiği sahneler yüzünden NC-17 (17 yaşının altındakiler izleyemez) ibaresi konulur. Bununla da yetinilmedi filmdeki bazı sert köşeli sahnelerin kesilmesi istendi. Fakat Aronofsky filmdeki bu sahnelerin filmin etkisini azaltacağını düşünerek bunu kabul etmedi. Bunun üzerine filme "Not Rated" ibaresi kondu. Bu ibare sınıflandırma dışı olarak ta tanımlanabilir ve adeta bir ceza niteliği taşır. Öncelikle bu filmi sınırlı sayıda sinema salonu gösterime sokar ki bu da filmin beklenenden az para kazanması demektir. Az sayıda salonda oynayacağı için olması gerekenden daha az sayıda akademi üyesi seyredeceğinden filmin )Oscar şansı da azalır.Ama Aronofsky filmine o kadar inanır ki bunları önemsemez. Filmin anlamını ve etkisini azaltacağını düşünerekten çok az sayıda yönetmenin gösterebileceği bu cesaretten dolayı Aronofsky'yi kutlamak gerekir.

Kitabın yazarı ve senaryo ortağı Hubert Selby'de "filmi izlediğimde gözyaşlarımı tutamadım; izleyenlerinde aynı duyguları yaşayacağını sanıyorum. Bence bu filmi seyreden herkes bu hikayede kendinden bir şeyler bulacaktır." der. Selby, filmin sonunda Marlon Wayans ile konuşan ve ona devamlı gülen gardiyan rolünde de çok kısa bir süre gözükür. Bu anlamda bir bakıma da kendi yarattığı karakterlere de güldüğü söylenebilir. Hulby, filmin yapımından dört yıl sonra,2004 yılında 76 yaşında ölür.

Aronofsky film çekimleri sırasında, yaklaşık bir ay boyunca Jared Leto ve Marlon Wayans'tan şeker veya şekerli bir şey yememelerini, seks yapmamalarını ister. Bu şekilde bağımlılar gibi çok istedikleri bir şeyi yapamamanın nasıl olduğunu hissedeceklerdir.

Film çeşitli festivallerde bir çok ödül kazanmasına yada ödüle aday olmasına karşılık beklendiği üzere Oscar ve Altın Küre'de bu ödüle ulaşamaz. Ellen Burstyn, bu film sayesinde Oscar'a altıncı kez, Altın Küre'ye yedinci kez aday olur. Ama her ikisinde de bu ödülleri Erin Brockovich'teki rolüyle Julia Roberts'a kaptırır. Her iki filmi de seyrederseniz ne kadar büyük bir haksızlık yapılmış olduğunu görürsünüz. Filmin yönetmeni olan Aronofsky 2000 yılı yapımı bu filmden sonra 2006 yılında "Fountain" isimli bir filmi yönetti;burada da Ellen Burstyn ile çalıştı. Ellen Burstyn ise daha çok TV dizilerinde ve filmlerinde boy gösterdi. Buna rağmen "Divine Secret of the Ya-ya Sisterhhod" ,"Elephant King" ve "Wicker Man" gibi filmlerde de rol aldı.Jared Leto ise, "Panic Room-Panic Odası (2002)","Alexander - İskender (2004),"Lord of War - Savaş Tanrısı (2005) gibi filmlerde rol aldı. Jennifer Connely'nin ise bu filmden sonra rol aldığı her film adını duyurdu ve sanatçının daha fazla tanınmasına yol açtı. Pollock (2000),Hulk (2003), "House of Sand and Fog - Sisler Evi (2003),"Dark Water - Karanlık Sular" (2005).Sanatçı şu sıralar vizyonda olan "Little Children" ve "Blood Diamond" filmlerinde de rol alıyor. 2001 yılında rol aldığı "A Beautiful Mind - Akıl Oyunları" filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında ödül kazandı. Marlon Wayans ise kariyerindeki bu en ciddi ve karanlık rolden sonra "Scary Movie- Korkunç Bir Film" serisinin ilk iki filminde rol aldı.

Bu anlatımım okuyanları ne kadar etkiler bilemen ama asıl etkisini sadece bu filmi seyrettikten sonra hissedeceksiniz.Şu sıralar bizimde pek çok gencimizi kurban verdiğimizi uyuşturucu hakkında Burçin Bircan'ın hayatının konu edileceği bir film çekilmesi söz konusu. Başrolünde Özgü Namal'ın rol alacağı bu filme pek çok açıdan "Bir Rüya İçin Ağıt" rehberlik yapabilir.

Son söz olarak ise Darren Aronofsky'nin söylediklerine katılıyorum:"Bu izlediğiniz sıradan filmlerden biri değil.Eğer filmin çıkışında "Evet iyiydi"veya "pek iyi değildi" diye düşüneceğiniz bir filme gimek istiyorsanız lütfen "Requiem For a Dream" izlemeyin.

Sanırım bir kesim filmi çok beğenecek bir kesim ise nefret edecek, ki amacım da buydu. Amacım bir hız treni yapmaktı ama bildiğiniz hız trenlerinden değil, yolun sonunda son sürat bir duvara çarpan hız treni. İnsanlar cehennemde bir yolculuğa çıkacaklar."

 
Toplam blog
: 3
: 5578
Kayıt tarihi
: 23.01.07
 
 

Dokuz Eylül Üniversitesi Turizm İşletmeciliği bölümünden mezunum. Gıda sektöründe bir şirkette çalış..