Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir sabah hikayesi

Bir sabah hikayesi
 

O sabah, saat 08.00'de bir toplantıya katılmam gerektiği için erkenden yola çıkmıştım. Gün daha yeni ışımaya başlamıştı. Tek tük sokakta işe giden insanlara rastladım. Arasıra saatlerine bakıp, hızlı adımlarla yol almaya çalışıyorlardı. Gün geceden sıyrılmış, ancak aydınlanmasına rağmen, ay henüz yok olmamıştı. Şehrin ortasında hiç duymadığımı sandığım, kuş sesleri geldi kulağıma, insanın içini ürperten sessizliğin arasından. Sabahın gelişi aslında bir huzur veriyor insana evet, ama yüze vurulan ilk su, gözlerin ilk açılışı, sokağa atılan ilk adım ile, bir yalnızlık hissi dolduruyor insanın içini. Otobüslerin ve diğer motorlu araçların sesleri daha bir yüksek geliyordu sanki. İnsanlar ilk karşılaştıklarında halen günaydınlaşabiliyorlar ne hoş... Arayoldan çıkıp, minibüs yoluna ulaştım, önünden geçtiğim pastanenin, burnuma gelen mis gibi poğaça kokularını duyduğumda. Karşıya geçip, Kadıköy'e giden minibüslerden birine bindim ve camdan etrafı izlemeye başladım.

Turuncu kıyafetli temizlik görevlileri, ellerinde koca çalı süpürgeleri ile, kaldırımları süpürüyorlardı. Birden aklıma 'Körolası çöpçüler, aşkımı süpürmüşler' adlı parça geldi ve içimden mırıldanmaya başladım. Gerçekten süpürgeler kalanları toparlayıcı, temizleyici, bunun yanı sıra da unutmak istediklerimizi silici, hafızalarda yeni bir sayfa açan bir güce sahip olsaydı nasıl olurdu acaba? Akşam yollarda sürünmüşsün, kafan bulanık, sinirler bozuk, elindeki bira şişesini fırlatmışsın, yüreğin kırık, işten kovulmuşsun ...... sabah bir geliyorsun, herşey tertemiz, dün dünde kalmış adeta. Kalanlar mı... süpürgenin ucunda saklı. Sırları sadece süpürgede, ancak sahibi isterde ortaya dökebilir. Dökme ve dökülenleri değerli kılma becerisi varsa. ....

Sonra yol kenarlarını temizleyen, küçük araçlar ilişti gözüme, ön tekerleklerinin iki kenarında yuvarlak fırçası olanlardan. Biraz da su fışkırtıyordu, tozlar kalkmasın diye. Aklıma çocukluk günlerim geldi. Eskiden koca itfaiye araçlarının ön tamponunun iki kenarında yolları ıslatan koca fıskiyeli modelleri vardı. Gelirken hemen yolların kenarlarına dizilirdik, fıskiyelerin üstünden atlamaya çalışarak eğlenirdik. ' Heyyyy çocuklar koşun Ağlayan Araba geliyor.' diye bağırarak ilk gören haber verirdi hepimize. Hayatın daha basit olduğu gibi, eğlencelerin de daha basit ve masum olduğu zamanlarda. 

O sırada son durağa da ulaştık ben süpürgenin süpürdükleri ile gülümserken.   

 
Toplam blog
: 46
: 826
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

Küçük bir gülümseyiş ya da farkındalıklar yaratacak atıştırmalık öyküler yazmayı planlıyorum, bun..