Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '11

 
Kategori
Öykü
 

Bir sabah

Bir sabah
 

Elindekileri bıraktı masanın üstüne. Önce kol saati, yüzük, sonra evin anahtarını. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Sandalyeden kalktı, kapıya doğru sürüdü üzgün gövdesini… 

 

 

Otuz ikinci doğum gününde, arkadaşlarımızla buluşmuş önce pastayı kesmiş, biraları jet hızıyla devirmiştik. O zamanlar pek de keyfinin olmadığını anlamaya başladığım zamanlardı. Belki de bu yüzden kalabalık bir ortamın, bünyeye iyi geleceğine karar verip, ortak arkadaşlarımızı davet etmiştim Cağaloğlu’na, DOST BAR’a. Burasının, kendi sığınaklarından kaçan insanların, derdi tasayı, ağaçları, belki kuşları ve gökyüzünü unutmak için hızlı hızlı alkol tükettikleri salaş mekanlardan hiç de farkı yoktu. Ama anılar, en bakımsız, en dip yerleri bile eşsiz yapmaya yetebiliyor. Herkes aldığı hediyeyi vermeye başladı teker teker. 

Sinan, tanımadığım bir yazarın ihtimal o ki son kitabını almış. Ayfer, özel kutusunda avon marka bir parfüm seti; Canan da hafta sonu jazz festivaline 2 bilet. Ben de bir çok anlama gelse bile hiç birini aklımdan geçirmeden çok pahalı olmayan bir kutu uzattım Duygu’ya. Bu arada ismi Duygu’ydu. Yaklaşık 3 senedir beraberdik ama resmi olarak hiçbir bağımız yoktu. Bunu dert etmiyor gibi görünüyordu. Ben de bu duruma alışmıştım sonraları. Fena da gitmeyen – sıradan sayılabilecek bir kadın-erkek ilişkisi yani. 

Heyecanlı görünerek kutuyu açtı Duygu. Kırmızı bir kordon, metalik gri işleme çerçeveli bir kol saatinin görünce içten olmadığı belli olmayan bir gülümseme yayıldı yanaklarına. Teşekkür etti. Boynuma sarıldı. Biraları devirmeye devam ettik bu alış-veriş faslından sonra. Sonra gece bitti. Duygu, otuz ikisindeydi. 

Yine de bir şeyler eksik gibi gelmişti bana. Uzayıp giden bir ilişki gibi uzayıp gidiyordu. En güzeli kısa mı tutmaktı heyecanı, yoksa tam tersi mi mutluluğun anahtarıydı? Şimdi otuz dördünde hala bunları öğrenememiş biri olarak bir delilik yapıp evlenmeye karar verdim Duygu’yla. Bir yüzük, çok pahalı olmayan, bir yemek - o da pahalı değildi - verilebilecek en sade tepkilerden biri evlilik teklifine, o da değerli değildi sanırım. İnsan ancak insanda tanır kendini. Yüzüğü takması bir işaret olabilirdi. 

… 

 

Bir sabah daha sabah bile olmadan, elindekileri bıraktı masaya. Kal diyemezdim ama kalmasına da neden yoktu artık. Toplanmış, valize doldurulmuş eşyalarını, ümitlerinin kırgınlığıyla aldı. Son kez bakar gibi yaptı geriye ama. Çok geçti, bunu geçirdi içinden. Sokağa, onu yalnızlığa götüren kapıya doğru adımlarını sıklaştırdı… 

 
Toplam blog
: 19
: 189
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çanakkale'de okudum. Bodrum'da yaşadım. Ankara'da doğdum. Hem oralı, hem şuralı, hem buralıyım. A..