Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '08

 
Kategori
Anneler Günü
 

Bir sabun kokusu. Bir de…

Bir sabun kokusu. Bir de…
 

Ak sabunu bilir misiniz? Şu bildiğiniz ak sabun. Kalıp kalıp olan hani. Bilirsiniz tabii. Bir zamanlar annelerimizin her zaman her yerde, her derde deva gibi kullandığı ak sabun. Hatta daha ötesini de bilirim ben. Sabun olmadığı zamanlarda kullandıkları yöntemi. Sabun yoksa içine ya kül koyup ısıtırlardı çamaşır yıkayacakları suyu, ya da bizim “sorkuç” dediğimiz ve çoğunuzun çam sakızı diye bildiği sakızları toplayıp kurutarak kullanırlardı çamaşırlarda. Eskiden içinde sıvı veya vita yağı bulunan on beş kiloluk tenekeler vardı birde. Bu tenekeler boşaldıktan sonra ağzını keserek tamamen açarlar, iki yanından da delik delerek tel takıp tutacak yaparlardı. Bizi de o tenekelerde ısıttıkları suyla yıkarlardı. Tabii ki içine kül yada sorkuç koymadan ısıttıkları suyla:)) ve yine teneke olan leğenlerin içinde. On yaşına gelmiştim ve hala bahçede yıkardı beni annem. Şu an hala oturduğumuz evin bahçesinde. İçine bu ak sabunlardan koyduğu bol köpüklü liflerle. Bu yıkamalar esnasında tüm yoldan gelip geçenlerde görürdü tabii bizi. Hatta bir keresinde bizim ilk evimiz olan gecekonduda oturan ve liseye giden gençler görmüştü de ne çok utanmıştım. İtiraz ette göriyim anneye sıkıysa. Hemen yapıştırırdı tokuşu.

Biliyorsunuz artık tüm bu alışkanlıklarımız değişti ve o günler çoktan geride kaldı. Tokuşla çamaşır yıkanan günlerin yerini önce merdaneli makineler, sonra da otomatik makineler aldı. Beyaz sabunun yerini ise görünce cazibesine kaptırmaktan kendimizi alamadığımız çeşitli boyda ve modelde rengarenk sabunlar aldı. Şimdi en çok onlar süslüyor rafları. Banyo yapmak için ise üstünde “Aroma Therapy” yazan duş jellerini veya şampuanlarını tercih etmeye başladık. Yüzümüzü ise milyonlar tutan ve genellikle Amerikan menşeli olan ürünlerle temizliyor, koruyoruz. Alın işte size söylemlerine rağmen emperyalistlere hizmet eden bir kadın daha. Ciltte ciddi farklılıklar yaratıyor ama Allah için:))

Fakat tüm bunlara rağmen ara sıra sarası tutan hastalar gibi beyaz saf sabun hastalığım tutar. Annelerimizin o her zaman ve her yerde, her derde deva gibi kullandığı, elimizi, yüzümüzü, çamaşırlarımızı, hatta bazen bulaşıklarımızı, yıkadığımız, banyo yaptığımız beyaz saf sabunu özlerim farkında olmadan. Allahtan hala var onlar ve her istediğimizde, özlediğimizde satın alabiliyoruz kendisini. Her neyse. Geçen gün sabun lazımdı yine ve diğer sabunlar, rengârenk süslü püslü elbiseleri ile tüm cazibesi üstünde hatunlar gibi, gözlerimin içine içine bakıyor, bana el sallıyordu raflardan. Bir ara hafiften aklım ve gözüm kaydıysa da ben o eski sabunumu özlemiştim. Genellikle dört kalıp halinde satılan ve sekiz yüz gram olanları tercih ediyorum. Bir ara iki marka arasında gittim geldiysem de birini alarak çıktım marketten ve doğru banyoya. Çok kirlenmiştim sanki ve beni temizleyebilecek, arıtabilecek, rahatlatabilecek tek şeyde bu sabun, bu kokuydu. Birbirine hasret kalmış sevgililer gibi uzunca bir süre hasret giderdik kendisiyle. Artık tenekelerde değil güneş enerjisiyle ısınan ve bolca kullanabildiğimiz sıcak suyun altında uzun uzun. Ne çok özlemişim meğer kokusunu. Pehhh dedim. Aroma therapiymiş. En iyi aroma therapy solda sıfır kalır benim ak sabunumun, saf sabunumun yanında. Beni nerelere nerelere götürdü gördüğünüz gibi. Sözünü ettiğim yukarıdaki anıların yanında birde aynı tenekelere derelerden su doldurarak ısıtan ve bu sularla, arasak da bir türlü bulamadığımız çam ağaçlarıyla kaplı sote yerlerde banyo keyfi yapan halamlara kadar. Sizi gidiler. Çok acımasızdılar. Biz çocuğuz diye bizi dört yol ağzında bahçede çimdirirler kendileri gizli mahzenlerinde çimerlerdi. Bu kelimenin anlamını biliyorsunuzdur umarım:)) Bu defa söylemeyeceğim çünkü. Bir bilen vardır elbet. Açıklamayı o bilene bırakıyorum bu defa.

İşte böyle arkadaşlar. Ak sabun özlemi hiç unutulmayan ilk aşk gibi ara sıra yoklar, ziyaret eder böyle beni. Götürdüğü anılar sayesinde de bir güzel arındırır, temizler ruhumu. Tıpkı adı gibi… Tıpkı kokusu gibi… Yukarıda da dediğim gibi en baba Aroma Therapy zırvalığı solda sıfır kalır onun yanında. Ak sabunum benim. Saf sabunum. Gözü gönlü tok sabunum.

Umarım keyifli bir yolculuk yapmışsınızdır benimle birlikte. Tüm bunların sonrasında diyorum ki bir sabun kokusu, bir bebek kokusu, bir de anne kokusu unutulmaz ilk aşkın yanında.

Günün önem ve anlamı nedeni ile bu yazımı tüm annelere armağan ediyor ve dünyanın en zorlu maratonu olan annelik maratonunda hepinize başarılar diliyorum.

Anneler günü kutlu olsun. Sevgi ve saygılarımla.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..