Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Bir Sapanca Masalı

Bir Sapanca Masalı
 


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde Sapanca' ya önceki ziyaretini Göl' ün oluşmasından evvel yapan Derviş' in yolu, 2014 yılında Sapanca' ya tekrar düşmüş. Yüzyıllar sonra Sapanca' ya tekrar gelmiş olmaktan dolayı çok sevinçli olan derviş, tebdil - i kıyafetle önce şöyle çarşıda bir tur atmış.

Belediye' nin önünden geçerken Eker Lokantası' nın kapalı olduğunu görünce, oruç tutanın tutmayana, oruç tutmayanın da tutana saygı gösterdiğini düşünüp Ramazan Ayı' nın halen sevgi ayı olarak devam ettiğini düşünüp; Sapanca Gölü Efsanesi' nden ders çıkarttığımızdan emin olarak yoluna devam etmiş.

Ziraat Bankası' ndan aşağı yürüyüp alt geçitden sahile inmiş.

Sahil yolunda yürürken durup göle bakınca gölün bayağı bir çekilmiş olduğunu fark etmiş ve aklına gölün olmadığı zamanki Sapanca ve o zaman ki Sapanca ahalisi gelmiş birdenbire.
İçinden demiş ki; yahu ben buraya ilk geldiğimde insanların başı, dünyevi hırslardan dönmüş durumdaydı. Ve bu hallerindeki acziyeti anlasınlar diye bana ekmekle su veren çoban ve ailesi dışındaki herkesin üstünü sularla kaplayacak bir efsanenin vesilesi olmuştum.
Yahu şimdi de bir başka derviş geldi de gölü kurutan bir efsaneye mi konu oldu acaba?
Allah Allah diyip, şaşkın gözlerle devam etmiş yoluna.

İnsan Hakları Parkı' na geldiğinde ayağında beyaz çoraplar üzerinde sandaletler ve kahverengi bir kapri olan, buralıya hiç de benzemeyen birine tesadüf etmiş.
" Yahu evlat göle ne oldu böyle ?" diye, sormuş?

Dervişin konuştuğu dili anlamayan beyaz çoraplı sandaletli adam, amca yaşlı olduğu için yardımcı olmak istemiş ve tercümanını çağırmış hemen.

Beyaz çoraplı sandaletli adam buralarda satılık çok güzel yerler olduğunu hatta her tarafın satılık olduğunu öğrenip yakın zamanda buradan yer aldığını, üstelik ederinin çok üzerinde bir para verdiğini söylemiş.

Dervişin yüzündeki samimiyetten olsa gerek, buraya geliş hikayesini de başlamış anlatmaya.
Tercümanın da kanı dervişe ısınmış olmalı ki o da seri bir şekilde sandaletli adamın anlatıklarını hızla çeviriyormuş.

Ederinin çok üzerinde para verirken de hiç tereddüt etmediğini belirtmiş dervişe. Buradaki güzelliklerin içinde yaşamanın çölün ortasında teknoloji harikası evlerde oturmaktan kat be kat iyi olduğunun bilinciyle mal sahibi vaz geçmeden ne fiyat dediyse hemen anlaştığını belirtmiş.

Valla demiş sandaletli adam: Şükürler olsun ki bizde para çok. Para çok olunca zenginliğin nasıl birşey olduğuna dair kafa yormak için çok zamanı oluyor insanın.
Bir kere para çok olunca zenginliğin maddi zenginlikten ibaret olmadığını anlıyor insan amcacım.

Güzel bir yerde sade bir yaşantının sahibi olmak, çölün ortasında dolarları istiflemeye kıyasla çok daha huzurlu ve zengin hissettiriyor.

Derviş tercümanın söylediklerini dinlerken " maddi zenginliğe önem vermediğini ilk bakışta anladık da biraz da üstüne başına dikkat edeydin be evladım.

O çorap üstü sandaletler de neydi öyle? " diye geçirmiş içinden.

Sandaletli adam son olarak buradan aldığı yeri bir toprak parçası olarak görmediğini, ömre ömür katacak yepyeni bir hayatın başlangıç noktası olarak gördüğünü belirtmiş.

Derviş dinlediklerinden sonra Sapanca' nın yüzyıllar sonraki gününün de gündeminin de ne olduğu ana hatları ile anlamış olarak; gelmişken şu bizim çobanla yürüdüğümüz dağlara da gidip bir bakıyım diye geçiriyormuş aklından.

Tercüman son cümleyi de çevirince, her ikisini de Allah' a emanet eden derviş, birden gözden kaybolunca bu defa şaşkın gözlerle etrafa bakan dervişin konuştuğu bu iki adam oluvermişler.

Sahilde gözden kaybolmasıyla Sapanca' nın yükseklerinde görünmesi bir olan derviş, karşılaştığı betondan yamalı bir bohçayı andıran vaziyeti görünce önce çok kızmış, sonrasında da derin bir üzüntüye kapılmış.

Birdenbire ibretlik yeni bir cezaya davetiye çıkarmak bile geçmiş aklından.

Sonra demiş ki; ne uğraşıcam oruçlu oruçlu cezayla mezayla, zaten ceza çoktan kesilmiş!
Durumu zamana havale etmek kafi. Zaman onlara çarptırıldıkları cezayı bir şekilde anlatır zaten diye düşünerek, şöyle bir temenni de bulunmuş ve gölün üzerinde küçük adımlarla yürüyerek gözden kaybolup gitmiş.

"Çok paraya sahip olmak zengin olunduğu anlamına gelmediği gibi, çok paraya sahip olmamak da fukara olunduğu manasına gelmiyor.

Zenginlik, insani erdemlere ne kadar sahip olunduğu ile ilgili sadece.
İnşallah buradaki insanlar sahip oldukları dedelerinden miras güzelliklerin kıymetini onlara tamamen yabancılaştıklarında anlamazlar!
 
Toplam blog
: 70
: 289
Kayıt tarihi
: 26.07.14
 
 

Sapancalı, Üniversite mezunu, satış pazarlama sektöründe çalışan Errare Humanum Est ve Dum Spiro ..