Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Bir sembol olarak Gezi Parkı protestosu: Bu noktaya nasıl geldik

Bir sembol olarak Gezi Parkı protestosu: Bu noktaya nasıl geldik
 

Gezi Parkı protestosunu sadece doğayı korumak adına yapılan bir eylem olarak görmek geldiğimiz noktada artık çok mümkün değil. Sadece bir doğa eylemi olarak başlayan Gezi Parkı protestosu; devletin kolluk güçlerinin de etkisiyle toplumun git gide artan baskıcı politikalara, devlet güçleri tarafından yaratılan şiddete  ve belki de en önemlisi demokratik bakış açısından uzak "Ben ne dersem o olur" zihniyetine karşı verilen bir tepkiye dönüştü. Şuan geldiğimiz nokta kadar bu noktaya nasıl geldiğimiz olayları ve protestocuları anlamak adına büyük bir önem taşıyor. Yüz binlerce insanın durduk yere, üstelik polisten şiddet göreceklerini bile bile, sokaklara dökülmesi olaya daha dikkatli bakmayı gerektiriyor.

"Ben ne dersem doğrudur" Bakış Açısı

İnsanları bu noktaya getiren en büyük etkenlerden birinin AKP hükümetinin ve özellikle başbakan Erdoğan'ın yapılacak uygulama ve değişiklikleri doğru düzgün anlatmadan, kamuoyunu yeterince bilgilendirmeden ve ikna etme zahmetine girmeden uygulamaya koymaları ve gelen her türlü itirazı görmezden gelmeleri olduğu kanaatindeyim. Demokratik bir sistem sadece halkın belirli zaman aralıkları ile gidip herhangi bir siyasi partiye oy vermesinden ibaret değildir. Bir değişiklik yapılırken yahut yeni bir uygulama hayata geçirilirken toplumsal uzlaşma aramak, muhaliflerin taleplerine kulak vermek ve gerekirse orta yolu bulacak değişiklikler yapmak demokratik sistemin en önemli niteliklerindendir. Gezi Parkı, 3. köprü ve daha önce yapılan bir çok değişiklik bunlara itiraz edenlerin itirazları dinlenmeden, dikkate alınmadan ve toplumsal anlamda hiçbir uzlaşma sağlanmadan hayata geçirilmiştir. Bu gerçek demokrasiden uzak bakış açısını Başbakan Erdoğan 3. Köprü inşaatı temel atma töreninde (Gezi Parkını kastederek) "Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik, yapacağız'' diyerek bir kez daha yinelemiştir. Gezi Parkı her türlü talepleri görmezden gelinenler için 'Bardağı taşıran son damla' etkisi yaparak bir sembole dönüşmüştür.

Biber Gazı, Polis Şiddeti, Orantısız Güç Vakaları

Türkiye'nin uluslararası anlamda en ayıplı olduğu durumlardan biri Türkiye'de polisin neredeyse her türlü protestoya karşı şiddet içeren tutumudur. Sizi rahatsız eden yahut itirazınız olan herhangi bir konuda fikrinizi dile getirmek ve rahatsız olduğunuz durumu toplanarak protesto etmek  bir demokratik hak ve ifade özgürlüğünün vazgeçilmez bir parçasıdır. Gezi Parkı protestosu gayet sakin ve şiddetten uzak bir atmosferde başlamasına rağmen polis güçleri tarafından biber gazı ve şiddet kullanılarak  provoke edilmiştir. Biber gazi kimyasal bir silah türüdür, gerçekten gerekmedikçe ve gerektiği düşünüldüğü durumlarda bile minimum miktarda kullanılması gerekmektedir. Gezi Parkı protestosunda, 1 Mayıs'larda, hükümetin ve politikalarının eleştirildiği bir çok eylemde polis kuvvetleri kontrollerini kaybederek sınırları aşmıştır. Bu durum ve şiddet görüntüleri  bir çok kez uluslararası medyada geniş yankı bulmuş, Türkiye'ye bu anlamda uluslararası sivil toplum ve insan hakları örgütlerinin yanı sıra, AB'den de ahir eleştiriler gelmiştir. Gezi Parkı olayları protestocuların sayıca çok fazla olması, herhangi bir siyasal oluşum tarafından organize edilmemesi ve bir çok konuda farklı fikirde olan insani bir araya getirmiş olması itibariyle önemli ve dikkat çekicidir. Polis teşkilatı, yöneticiler tarafından doğru yönlendirilmemiş ve protestocular hiçbir durumda hiçbir insanın maruz kalmaması gereken şiddete maruz kalmışlardır.  Bu sebeple tüm Avrupa ve Amerikan basınında Gezi Parkı olayları geniş yer bulmuş; her ana haber bültenlerinde manşetten verilmekle kalmamış; Almanya'da, Norveç'te, İsveç'te ve  Belçika'da ulusal kanallar tarafından olay yerinden bir çok canlı bağlantı gerçekleştirilmiştir.

Başbakan'ın Antidemokratik Açıklamaları

Ben bu yazıyı yazdığım sıralarda Başbakan Erdoğan olaylarla ilgili açıklama yapıyordu. Önemli olanın kaç kişinin toplandığının olmadığını gerekirse kendisinin milyonlarca insani toplayabileceğini söylüyordu. Bu bakış açısı ve söylem bırakın demokratik ülkeleri, monarşist rejimlerde bile kabul edilebilir bir söylem değildir. Öncelikle Başbakanın en büyük hatası olayı protestocu sayısına indirgemesidir. Demokratik bir ülkede kaç kişinin toplandığı değil, bu insanların neden toplandığı önemlidir. Seçimle gelmiş bir başbakanın kendisinin isterse daha fazla insan toplayacağını söylemesi anti-demokratik ve provokatifdir. Başbakan protestocuların neye itiraz ettiğini dinlemek ve demokrasinin gereği olarak bir orta yol bulma eğilimi göstermek yerine durumu kışkırtan bir dil kullanmaktadır.

Umut Dag 01.06.2013

 
Toplam blog
: 12
: 461
Kayıt tarihi
: 05.04.12
 
 

İstanbul dogumlu; Almanya'da yasıyor. ..