Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Bir sendikacı neden ABD büyükelçisine bilgi verir?

2010 yılında, Tekel işçilerinin başkentteki o ünlü direnişi sürerken, işçi ve memur sendikaları bu eyleme destek vermek için bir dizi eylem planlamıştı. Bu eylemlerden birisi de 4 Şubat 2010 tarihinde, bütün yurt çapında, üretimden gelen gücün kullanılarak, iş bırakılması eylemiydi. Bu eylem bazı sendikaların katılım sağlamaması, sulandırması, ilk ve ortaöğretim okullarının yarıyıl tatilinde olması nedeniyle sönük geçmişti.

İşte bu eylemden bir gün önce Türk-İş, Hak-İş, Anadolu Ajansı ve TİSK’ten birer temsilci, ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinde sıraya giriyor.

Ne için mi?

İnanmayacaksınız ama ertesi gün yapılacak olan iş bırakma eylemi ile ilgili olarak ABD büyükelçisi James Jeffery’i bilgilendirmek için!

Nasıl mı?

Dönemin ABD büyükelçisi James Jeffery’nin 3 Mart tarihinde, ülkesinin ilgili mercilerine gönderdiği kriptoya bakalım: “Türk-İş İşçi Konfederasyonu Basın Sözcüsü Sevkuthan Nevsuhan bize, Türk-İş’e bağlı sendikaların işçilerinin 4 Şubat’ta “kendilerini izinde sayacaklarını” söyledi. Katılım hakkında bir tahminde bulunmak istemedi ancak altı işçi konfederasyonun bütün işçilerinin bunun içinde olduğunun altını çizdi… Hak-İş Uluslararası İlişkiler Yetkilisi Osman Yıldız Hak-İş’in, grev başlamadan bir çözüm bulunacağı yolunda iyimser olduklarını belirten bir bildiri yayınlacağı konusunda bizi bilgilendirdi… Anadolu Ajansı muhabiri Göksel Yıldırım, işçilerin pek çoğunun iş başı yapmayacağını, bazılarının Türk-İş genel merkezi önünde toplanıp TEKEL işçilerine desteklerini göstereceklerini bize söyledi. DİSK’e bağlı işçiler saat 11’de İstanbul’da iki yerde toplanıp bir basın açıklaması yapmak üzere Saraçhane Parkı’na yürüyecekler dedi. Şu anda, katılımın boyutlarını tahmin etmenin güç olduğunu belirtti…Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) yetkililerinden biri, beklendiği gibi, TİSK’in iş bırakmayı tasvip etmediğini bize söyledi.”

Bu kriptodan açıkça anlaşılacağı üzere, devletin resmi yayın organı olan Anadolu Ajansı’ndan bir muhabirin ve TİSK’ten(Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) bir yetkilinin de ABD büyükelçiliğine bilgi vermesi konu ediliyor. Bu iki kurumun bilgi vermesi, Türkiye Cumhuriyeti-ABD ilişkileri ve TİSK nezdinde, sermaye sınıfı-ABD ilişkileri açısından anlaşılabilir bir durum.

Ancak ülkenin 3 büyük işçi konfederasyonundan ikisinin, yetkilileri aracılığıyla, ABD büyükelçisine, yapılacak eylemle ilgili olarak bilgi veriyor olmasını açıkçası anlayamadım.

-ABD, ülkemizdeki işçi eylemleriyle neden ilgilenir?

-Ülkemizdeki işçi eylemlerinin, ABD’ye doğrudan ya da dolaylı olarak bir zararı var mıdır?

-Ülkemizdeki işçi konfederasyonlarının temsilcilerinin, ABD’ye bilgi vermek gibi bir misyonları var mıdır?

Bu ve benzeri soruların cevabı aslında gayet açık.

90’lı yıllarda sosyalist ülkelerin çözülmesi ile birlikte “Sınıf Çatışmaları”nın bittiğini, “Soğuk Savaş”ın tarihe gömüldüğünü, “Tarihin Sonu”nun geldiğini ilan eden kapitalist-emperyalist kamp, olduğu gibi ayakta duruyor.

Hatta eskisinden de daha görkemli bir şekilde.

Karşısında, O’na dur diyecek sosyalist bir kamp bir yana, en ufak bir karşı çıkış bile yok. Birleşmiş Milletler örgütünü, kendi siyasal çıkarlarının taşeron örgütü haline getirmiş bir kapitalist-emperyalist kamp mevcut ve dünyanın geri kalanını inim inim inletiyor.

Zaman zaman Rusya ve Çin’in, Birleşmiş Miletler Güvenlik Konseyi’nde, başını ABD’nin çektiği kapitalist-emperyalist ülkelerin emri-vakilerine karşı çıkması, yaşanılan gerçeği değiştirmiyor.

Tarih sona ermedi!

“Soğuk Savaş”,kapitalist-emperyalist ülkeler tarafından bütün ihtişamıyla devam ettiriliyor. Öyle ki, en ufak bir muhalefet hareketinin bile baskıyla sindirildiği, sosyalizm adına en ufak bir örgütlenmenin başının ezildiği ve sosyalist devrim yolunda eskiye göre bir arpa boyu bile yol alamamış, 12 Eylül öncesi sol örgütlenmelerin karikatürünü bile yaratamamış olan Türkiye işçi sınıfı, ABD tarafından yakından izleniyor.

ABD, işçi konfederasyonlarının içine yerleştirdiği ajanlar ve haber elemanları aracılığıyla, Türkiye işçi sınıfının yaptığı eylemleri izliyor.

Fotoğraf çok berrak değil mi?

Bu fotoğraf, sınıf savaşının en çetin şekilde devam ettiğini ve tarafların kimler olduğunu göstermiyor mu?

İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin bu fotoğrafı iyi görmesi ve sınıf karşıtlarını iyi tespit ederek, mücadelelerini yükseltmesi gerekmiyor mu?

Hatta işçi, emekçi ve ezilenlerin bu tespitte çok geç kaldıkları gerçeğiyle hareket etmesi gerekmiyor mu?

Ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..